
Broy / Sayı:15 / Ocak’87
Fr. Çev: METİN CENGİZ
Düzenli koşuk, uyak ve sabit biçim.
İşte çağdaş şiirin ortadan kaldırmak istediği geleneksel şiirin üç öğesi. Ancak önce dada ve sonra sürrealist hareketin bağrında, geleneksel şiirin hizmetindeki sone, varlığını her zaman sürdürdü. Ben, sürrealist Aragon tarafından yapılan kaçak sone kullanımından söz etmek istiyorum.
«Şurası gerçek ki Kıvanç Ateşi ile başlayan bütün kitaplarımda ilk olarak her zaman, hiç olmazsa bir sone, örneğin Apollanaire’in ölümü için yazılmış sone gibi, sık sık bunun gibi bir sone bulabilirsiniz. Hatta bir sone yazdığımı görmek için çok yakından bakmayı gerektiren şiirlerde bile. Bu sone başka bir biçimde bölündüğü için belli olmuyor ve siz bu oyunu Le Creve-Coeur’de de bulacaksınız.»
Çok geleneksel ve devam edebilen katı-değişmez bir biçimle, hatta rastgele, önceliği imgelemeye vererek, sözlük varlığını, sözdizimini parçalayarak ve yıkmayı isteyerek bir içerik nasıl bağdaştırılır? Sonenin biçimsel temel düzenine tamamen saygılı kalarak otomatik yazın hızıyla nasıl dize kurulur? Aragon için burada bir biçim uygulaması hatta o zaman geleneksel şiirin çok eleştirilmiş biçimlerinden biri için devam ettirilen belli bir saygı da söz konusudur.
Bundan, 1921’de La Vie des Lettres’de yayınlanmış bir örneğimiz var elimizde: Oeuvre Poetique’te 1920’de yer alan bu otomatik şiir, Feu de Joi’nin yeni baskısında yer almamıştır. Kuşkusuz bu, kahvede sone biçiminde yazılmış otomatik yazına uygun olarak yinelenmiş, sistemli denemelerden varlığını sürdürmüş tek şiirdir.
(La Vie Privée, s. 162-165)
Gerçekten, sone ölçü düzenine bağlı kalarak «katıksız ruhsal otomatizme»i gösteren bir söylem oluşturmak zor mudur? Bana öyle geliyor ki orada aşılacak güç bir uyuşmazlık var. Çünkü kesin bir geri adım atışla bugün bu oyun için otomatik yazının yaratıcılarının «sınırsız ustalığı» yetersiz kabul ediliyor. Bu, özellikle otomatik yazının, tanım olarak «bütün estetik ve moral kaygıların dışında aklın her türlü denetiminden uzak, zihnin bir yazımı» olduğu öğrenildiği zaman böyle kabul edildi.
Aragon’un söz ettiği «uyakların çaprazlama ve almaşık olması için sonenin düzenlenmesine» saygı, şair adına, bilinçli bir araya girme anlamına geliyordu. Kendi aralarında karmaşık bir şekilde uyaklanmak zorunda olan aleksandrin koşuğu veya sekiz heceli dizeler oluşturarak, anlamaya girişmeksizin ve kesintiye uğratmamak için yeterince hızlı, ön görülmüş bir konu olmaksızın hızlı yazmak, Breton’un dediği gibi «yeteneklerinin ve dehasının soyutlamasını yapmak» bana güç hatta olanaksız gözüküyor.
Aragon’un sözlerinde özellikle, sone ve onların, onun değişken içeriği ve değişmez biçimi arasında yapmayı denedikleri benzeşme için gerçeküstücülerin yeteneklerini unutmamak gerekir. Böylece kesin bir başarıyla ancak gerçek «otomatizm» olmadan o zamana kadar işlenmiş konuların belli sayısıyla sınırlandırılmış olan bir biçim içinde, içgüdüsel imge çokluğu ve bir çeşit sel gibi konuşma tarzı yarattılar. Bununla birlikte otomatik yazın uygulaması, Ronsard’ dan bu yana sonenin geleneksel teması olmuş olan aşkı işlemelerini engellemedi.
Kıvanç Ateşi’nde, Pierre Reverdy’ye adanmış «lever» şiirinin ortasında yazılmış bir sone var elimizde. Üç heceden oluşan şiirlerde bu parçadan söz ederek «bu kaçakçılıktır» demeyi sever Aragon. Sonuç olarak en azından yirmili yıllarda bunun gibi, çağdaşlık tarafından kabul edilmiş, «illegal» bir yazınsal eylem söz konusudur.
Bununla birlikte ondan bekleneceği gibi Aragon, bu defa Reverdy’nin şiirini savunmak için değil ama gelenek adına tehlikelere atılmakta duraksamaz. Gizli olarak kendi aralarında uyaklı olan iki dörtlük ve iki üçlük, yani görünüşte kübist şiirin içinde eksiksiz bir sone yer alır.
Dada ve gerçeküstücü hareketin başkaldırmış genç şairi Aragon, gelene¬ğin hizmetinde kaçak sone kullanır. Ayrıca bu, aynı «illegal» yöntemlerle, diğer bir deyişle gizli alıntı ve yön değiştirme uygulamasıyla, daha önce kendini çağdaş şiir e adayanın yanılsaması ve öykünmesi demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder