RSS

26 Şubat 2010 Cuma

Louis ARAGON / ARAGON

Pierre Gamarra ve Charles Dobzynsky
Europe Komitesi Adına / Çev: Metin Cengiz

Broy / Aylık Şiir Dergisi / Sayı:15



Bizi noel günü terk etti. İlk kar, otuz yıl önce Eluard icin yağmış olduğu gibi Paris’in üstünde tozutmuştu. Son saygı günü Colonel Fabien meydanında, bu son eylül gününde, tuhaf bir sabah güneşi, Niemer’in cam yüzünü, Aragon’un bayrağa çarpan portresini ve onun sessiz kalabalığa çevrili, her biri kendisi için mırıldanan şarkısının sözleri gibi gülücüklerini ve bakışlarını aydınlatıyordu.

Ayrılık günü, bize olduğu gibi, Avrupa’ya, -Jean-Richard Bloch’la güçlenen 1946’daki dirilişine ve ona zorunlu olan Avrupa’ya- da gelmişti. Hemen hemen içimizden hiç kimse, Saint-André-des arts Caddesi’nden Richelieu Caddesi’ne ve bizim Faubourg-Poissonnerie’deki büromuzda şaşırtıcı sözleriyle bir o yana bir bu yana giden, öfke ve bu en uçtaki duygu ve sezgi adamını, bu sazlık inceliğini, bu civadan varlığı unutmayacaktır.

Louis ARAGON / LEYLÂKLAR VE GÜLLER ÜSTÜNE

JOHN W. KNELLER
Çeviren: Gün Anadol



1897’de doğan Louis Aragon’un yazın dünyasına girişi, Birinci Dünya Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı madalyaya lâyık görüldüğü döneme rastlar. Aragon, Dada hareketinin öncülerinden biri olarak tanınır. Bütün yazınsal değerlerin yeniden gözden geçirilip duygusal, sözbilimsel ve yapay «yazın»a bir başkaldırı olan Dada hareketi aydınlar arasında benimsenmekle birlikte kısa ömürlü oldu. Aragon 1922 yılında Andre Breton ile birlikte gerçeküstücülük akımını başlattı. O günlerde yazdığı ilk gerçeküstücü şiirlerinde yoğun bir şekilde gözlenen gizemli havanın yanı sıra, bu şiirler aynı zamanda insanı içindeki «sonsuz» ile yeni bir ilişkiye davet ederek merak ve şaşkınlık duygularını kamçılayan, böylece insanı değiştirmeye yönelen gayretkeş çabalarının bir ürünüydü.

Qui est la? Ah tres bien- faites entrer l’infini “Kim var orada? Oh, çok iyi, sonsuz’u içeri buyur edin!».

Aragon’un ünü, düzyazı yazarı olarak tanındığı gerçeküstücü döneminde doruğa ulaştı. Siyasal ve toplumsal bir yenilenme ümid ederek Komünist Parti’ye katılması da aynı yıllara rastlar. 1926 yılında yazdığı Le Paysan de Paris (Paris Köylüsü) günümüzün aşırı akılcı modern yaşantısına duyuları ve düş gücünü katmanın gerekliliğini savunan güzel bir öyküdür.

Louis ARAGON / ÇAĞIMIZIN SANATI

OKUTMAK!

Ömrümün tam yarısını okumakla geçirdim. Daha çocukluğumda, anam babam kitaplıkların kapısını kilitledikçe ve beni kitaplardan uzaklaştırabilmek için ne edeceklerini bilemedikçe ben habire okuyordum. Sekiz yaşımda, dokuzuncu sınıfta, lise programındaki kitapları okumuş bitirmiştim. İtiraf etmeliyim ki, işe çocuk kitaplarıyla başbmadım : Fénelon’un Télémaque’ında öğrettiler bana okumayı, ve çok geçmeden, bizim evde, taşradaki akrabaların kitaplıklarında, en az salık verilebilecek romanları bulup ortaya çıkardım. İlerde, ancak Corneille ve Racine’ den pek sonra okudu m Mme de Ségur’ü, Jules Verne’i ve Paul d’Ivoi’yi. Elime geçen her şeyi, katalogları, yıllıkları, reklâmları okuyor, basılmış bir tek harfi kaçırmıyordum. Bildiğim, yaşamda bana yararı dokunmuş pek çok şeyi okulda değil, kendi kendime öğrendim.

O zamandan, yani çocukluğumdan beri hiç değişmedim. Bir dakika boş kalsam hemen kitap arar, okumaya başlarım. Her gün bütün gazeteleri okurum. Doğrusu benim için bir uğraş, mesleğimin bir yanı haline geldi bu iş. Eğer bu kadar çok okumasaydım, bu kadar çok da yazamazdım.

Louis ARAGON / SONE KAÇAKÇILIĞI

Nedim Gürsel

Broy / Sayı:15 / Ocak’87
Fr. Çev: METİN CENGİZ



Düzenli koşuk, uyak ve sabit biçim.

İşte çağdaş şiirin ortadan kaldırmak istediği geleneksel şiirin üç öğesi. Ancak önce dada ve sonra sürrealist hareketin bağrında, geleneksel şiirin hizmetindeki sone, varlığını her zaman sürdürdü. Ben, sürrealist Aragon tarafından yapılan kaçak sone kullanımından söz etmek istiyorum.


«Şurası gerçek ki Kıvanç Ateşi ile başlayan bütün kitaplarımda ilk olarak her zaman, hiç olmazsa bir sone, örneğin Apollanaire’in ölümü için yazılmış sone gibi, sık sık bunun gibi bir sone bulabilirsiniz. Hatta bir sone yazdığımı görmek için çok yakından bakmayı gerektiren şiirlerde bile. Bu sone başka bir biçimde bölündüğü için belli olmuyor ve siz bu oyunu Le Creve-Coeur’de de bulacaksınız.»

Louis ARAGON

DORUKLARIN UYKULAR ÜSTÜNE
YÜKSELDİĞİ YER



Büyük kayalar bana dedi ki aramıza geliyorsun ama
Seni saran bu yürek yok mu hiç yeryüzünde
Başımı salladım ve öldü diye yanıtladım
Dilsiz koca kayalar diz çöktüler önümde.

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

YALNIZ İNSAN


Yalnız insan merdivendir
Hiçbir yere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan

Yalnız insan deli rüzgâr
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir

Yalnız insan yokki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

GÜLÜ YARATACAĞIM SENİN İÇİN


Gülü yaratacağım senin için
Senin için anlatılmaz gülsün sen
Az sözle o sözler ki hep gülün ardında yürür saygıyla
O güle yabancı sözlerle ancak gösterilen gül
Kopan çığlıkta ve çığlığı salan acıda olduğu gibi
Ve haz yıldızları gösterir gibi aşkı uçurumun üstünde

Gülü yaratacağım senin için tapınan parmaklarla

Onlar ki mihrap oldular kavuştular birbirlerine yolunup döküldüler
Gülü yaratacağım senin için o kollarından
Başka yataklan olmayan sevgililerin saçağı altında

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

SEN Kİ GÜLSÜN


Sen ki gülsün bu vaktinde yılın ey gizemli gül


Büyü duası gibi hâlâ yeşil kesikli bir ağaç
Sadece girmiş bir ağaç asılı toprağa ve toprakta mezar karşıtı bir haç


Sakat bir adamotu
Kış ayında kök salan
Çarşaflar altında hala sinsi bir el gibi okşayan
Uykulu bacaklarını kışın


Hâlâ don topraktaki kökler
Hiç bir şey sezemez daha önceden bu yeşil ürperişi bu tatlı gerinmeyi
Büklüm büklüm gözleriyle o yumuşak sap o dönen koltukaltı toprağın


Çiyden ve etten bahar

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

SEN Kİ GÜLSÜN


Sen ki gülsün bu vaktinde yılın ey gizemli gül


Büyü duası gibi hâlâ yeşil kesikli bir ağaç
Sadece girmiş bir ağaç asılı toprağa ve toprakta mezar karşıtı bir haç


Sakat bir adamotu
Kış ayında kök salan
Çarşaflar altında hala sinsi bir el gibi okşayan
Uykulu bacaklarını kışın

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

MESEL


Sâdî’ye benzeti

Bir yerde yürüyordum ayağımın altında var sanıyordum o yer
Tatlı ince kusursuz ve kille kıyaslanmaz
Kuma karşıt ve suya hasım
Kendinde taş bilmeyen şiir diline benzer
Ayağım hiç bir otu çiğnemiyordu yine de bir koku geliyordu ardınca


Bir dize gibiydi ölçüsüz uyaksız
Öyle gizemliydi ki bir çiçek iç çekişi yayıyordu duruşunda
Elimle dokundum ayağımdaki bu güzelim toprağa
Kaçtı parmaklarımdan uzun süre kuytuda bırakılmış bir şarap gibi

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

NE GELİR
ELİMDEN



Ne gelir elimden Yaşamında insanlar vardı
Onları sinekler gibi kovan elinse
Ayırt edemiyordu beni besbelli


Söz verdim Ağzımda kalacak geçmiş zaman
Pek yavaş eritilmesi gereken bir pastil gibi


Söz verdim Hiç konuşmayacağım geçmişi

Ama söz açmanın gereği var mı düşünüzde kemiren hayvandan sizi
Kemirsin diye sizi duyuyor musun yüreğime vuran gagasını
Söz açmanın gereği var mı düşlerindeki insanlardan
Orda yaşamında olsunlar diye kemirmek üzre beni
O düşlerindeki insanlar o yabancılar

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

...Ve kıyısında bekliyorum ben onun, bir lezzet yıldızıyla kemirilmiş olarak ... O kadının olacağını ben, ki anlamaz sözleri, erkeğin olmayan sözleri.

S.J. Perse - Etroits sont les vaisseaux




O YILIN


O yılın
İlk gününe kadar o yılın
Ocakta ilk gününe kadar o yılın
Ey yontulmuş tümceler bir kalem gibi ey yongalar
Yongaları bitmez tükenmez düşüncemin
Başlaması şiirin yeniden başlaması
O bitmez tükenmez başlaman senin sen ki zamansın
Saymaya başlıyorum zamanın başlangıcından
O yılın ilk günü kara balçıkta sarı
Düşünceler vardı gene Sevgilim Ey

Kış güneşim canım benim

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

KUMARA YATIRANLARDAN
DEĞİLİM
BEN EVRENİ



Kumara yatıranlardan değilim ben evreni
Ben insanoğlunun o gamlı ulu sürüsündenim bütün bütüne
Hiç görülmemiştir fırtınadan kaçtığım
Kollarımla bastırdım yangını her seferinde
Hendeği de bilelim savaş arabalarını da
Güpegündüz sakınmadan söyledim en ters düşüncelerimi
Ve geri çekilmedim suratıma tükürmeye geldiklerinde
Alnı damgalı yaşadım
Bölüştüm kara ekmeği ve herkesin gözyaşlarını
Çıktıysam sadece kendi kuleme çıktım

Louis ARAGON / ELSA'NIN GÖZLERİ

DAHA ŞİİR DİLİYLE


Daha şiir diliyle konuşuyordum ki ben
Bir de baktım yavaşça uyuyuvermiş meğer
Yeşil mersinler altında kısılmış bir fener
Ömür kovuğumuzda bir ev gibi gölgeden

Yanağı ilkyazına kavuşmuş dinlenişin
Ey bir yelken düşüne konmuş ağırlıksız ten
Gözleri bir gök olmuş yıldızlar saatinden
Ve teni bir barınak olmuş genç bir kan için

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

BÜTÜN SÖZLERİNİ DÜNYANIN


Bütün sözlerini dünyanın vermiş olacağım zaman sana hep birden
Bütün Amerika ormanlarını gece göklerini biçmeyi bütün
Vermiş olacağım zaman ben sana o parıldayanı gözün o görmediğini
Bütün ateşini yeryüzünün bir gözyaşı kadehinde
Nuh öncesi tür1erin erkek tohumunu
Acılar kaleidoskopunu vereceğim zaman ben sana
Küçük bir çocuğun elini

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

SANA SEVGİM


Sana sevgim o sana benzer
Aşk içiçe gök ve cehennem
Uçtuğu anda sönüvermiş
Kül gibi hafif bir ateş hem

Sana sevgim o koşan maral
Parmaklardan akıp giden su
Hem susuzluk hem kaynaktır o
Hem kaynak hem de susuzluğu

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

KARANLIK OLAN
HER ŞEY



Karanlık olan her şey parıltından söz açar bana
El yordamıyle geçilmiş
Dul odalar
Gemilerin dibindeki zift
Bataklıkların suyu
Kara zeytinler
Dağcıların güç döndüğü kar üzerinde
Bir alıcı kanatlar çarmıhı
Kunduraları bir ölünün
Gecenin tırnaklarındaki hınç

Louis ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

ŞARKIM YELDEN
SU BENTLERİNDEN



Şarkım yelden su bentlerinden
Kara acı turunçtan sevgim
O denizin öldüğü semtim
………Düş içinde gelirken


Sessiz tepelere yıldızlar
Yağan güzel ağustos ayım
O mavi göklü düş sarayım
………Ki palmiye her duvar