RSS

28 Şubat 2011 Pazartesi

VINCENT Van GOGH, Theo'ya Mektuplar

Arles, 10 Mart 1888.


Empresyonist ressamların resimlerini satın almaları için birkaç satıcıyı ve amatörü kandırmak, sanatçıları resimlerinin paralarını eşitçe paylaşmaya kandırmaktan belki daha kolaydır. Yine de sanatçılar için tek çare bir araya gelmek, tablolarını kuracakları bir derneğe vermek ve satıştan elde edilen parayı ortaklaşa paylaşmaktır,çünkü dernek ancak bu yoldan üyelerinin varlığını ve çalışmasını koruyabilir.

Degas, Claude Monet, Renoir, Sisley, C. Pissarro baş olup şöyle diyebilirler: biz 5 kişi 10’ar resim veriyoruz (daha doğrusu 10.000 frank değerinde resim veriyoruz; bu değeri de örneğin senin ve Tersteeg gibi derneğin hem üyesi hem de bilirkişi olan ve sermaye olarak resim koyan eksperler saptar), sonra da her yıl şu kadar resim vermeyi taahhüt ediyoruz.

Ve sizi: Guillaumin, Seurat, Gauguin vesaireyi, vesaireyi de bize katılmaya çağırıyoruz (resimleriniz aynı bilirkişiler tarafından değerlendirilmek üzere).

Böylece Büyük Bulvarların büyük empresyonistleri bir takım resimlerini kamu yararına vermekle prestijlerini koruyacaklar, ötekiler de, ünlerinin gelirini yalnız kendilerine saklamakla suçlandıramayacaklar artık onları; çünkü büyükler bu ünü kendi çabaları ve kişisel değerleriyle kazanmışlarsa da, büyümesini, sağlamlaşmasını ve korunmasını bugüne dek tam bir yoksulluk içinde zararına çalışan bir alay ressamın tablolarına borçludurlar.

Her ne ise, bu projenin gerçekleşeceğini ve Tersteeg ilesenin (belki Portier ile birlikte) derneğin bilirkişileri olacağınızı ummalı.

Çalışmama gelince, 15'lik bir tual getirdim bugün:

İner kalkar bir köprü, üstünden küçük bir araba geçmekte, araba mavi gök üstünde profilleniyor - alttan akan ırmak da mavi, kıyılar turuncu, yeşillikle çevrili, renk renk hırkalı ve başlıklı çamaşırcı kadınlar.

Sonra küçük bir peyzaj daha, onda da rüstik bir köprü ve gene çamaşırcı kadınlar.

Bir de garın yanındaki bir çınarlı cadde. Hepsi birden, buraya geleli beri, 12 etüd.

Ama, sevgili kardeşim - biliyor musun, kendimi Japonya’da sanıyorum - oysa şu kadarını söyleyeyim ki; alışık olduğumuz pırıll pırıl güzellikte bir şey görmedim daha.

Onun içindir ki (bu günlerde masrafların dikine yükselmiş, tablolarınsa para etmez olduğuna üzülüyorsam da) güneyde uzun bir yolculuk yapma denemesiyle başarıya ulaşmaktan umudu kesmiyorum.

Burada yeni yeni şeyler görüyorum ve öğreniyorum, bir az bakım gördüğü için de bedenim hizmetlerini esirgemiyor benden.

Birçok nedenlerden ötürü burada kalacak bir yerim olsun isterdim, Paris’in fayton beygirleri, yani sen, birçok dostlar ve özellikle yoksul empresyonistler bitkin düşünce burada gelip dinlenebilsinler diye.

Burada, bir genel evin kapısında işlemiş bir cinayetin soruşturmasında bulundum: iki İtalyan iki zuhaf askerini öldürmüş. Fırsat bu fırsat diye «Rocilettes» sokağı denilen yan sokaktaki genel evlerin birine daldım.

Arles'lı kadınlarla olan aşk maceralarım burada biter. Kalabalık az daha linç edecekti belediye binasına sığınan katilleri; evet edecekti, ama etmedi, çünkü bilirsin ya, Tartarin'in örneğine uyan güneyli bir işi yapmaktan çok onun niyetiyle yetinir, lâfını etmekten hoşlanır. Sonunda halk hıncını alsın diye, kadın erkek ne kadar İtalyan varsa, Savoyalı yumurcaklar bile, hepsi zorla sürüldüler şehirden.

Sana bütün bunları anlatmam, gece uykusundan uyanmış bir sürü halkın sokağa döküldüğünü gördüm de ondandır. Gerçekten görülecek bir şeydi.

Son üç etüdümü bildiğin perspektif kadrosuna göre yaptım. Bu kadroyu kullanmaya önem veriyorum, çünkü yakın bir gelecekte sanatçıların buna başvurabileceğine inanıyorum, nitekim eski Alman ve İtalyan ressamlarının bunu kullandıkları şüphe götürmez, bana sorarsan, Felemenkler de kullanmıştır derim.

Bu aracı çağdaş ressamlar eskilerden başka türlü kullanabilirler, bugün yağlı boyayla elde edilen sonuçlar da, usulünü bulan J. ve Hubert Van Eyck'ın sonuçlarından çok başka değil mi?

Söylemek istediğim şu ki, bütün umudum yalnız kendim için çalışmamaktır, yepyeni bir renk sanatının, bir desen sanatının giderek yepyeni bir sanat hayatının salt zorunluluğuna inanıyorum. Bu inançla çalışırsak. umutlarımızın boşa çıkmaması beklenebilir. Bil ki sana her an etütlerimi gönderebilecek durumdayım, ama şimdilik daha kıvırmaya gelmez onları. Ellerini sıkarım.

Pazar günü Bernard'a ve de Lautrec'e yazacağım, söz ver¬dim, mektupları sana gönderirim. Gauguin'in haline çok üzüldüm. Sağlığı sarsılmış olduğun¬dan, bu çeşit olaylar ona canlılık getirecek yerde, büsbütün yıpratır, üstelik te çalışma¬sına engel olur.

Yakında görüşmek üzere hoşça kal.

VINCENT

Hiç yorum yok: