RSS

28 Şubat 2011 Pazartesi

VINCENT Van GOGH, Theo'ya Mektuplar

Tarihsiz


Bu hafta iki natürmort yaptım.

Demirden mavi sırlı bir kahve ibriği, (solda) mavi yaldızlı bir fincan, açık mavi ve beyaz kareli bir süt kabı, gri sarı bir toprak tabağın üstünde mavi ve turuncu desenli beyaz bir fincan - sağda - kırmızı, yeşil, kahverengi desenli çömlekçi çamurundan ya da Endülüs çinisinden mavi bir çanak ve iki portakal ile üç limon; masanın üstünde mavi bir örtü var, arka plân sarımsı yeşil; 6 ayrı mavi ve 4 ya da 5 sarı ve turuncu.

Öbür natürmort Endülüs çinisinden yapılmış çanakla yabanî çiçekler...

Mektubun ve gönderdiğin 50 frank için çok teşekkür ederim.

Yanaklarıma kan geldikçe, başarı düşüncesi de gene canlanıyor içimde. Senin hastalığın da bitmek bilmeyen bu korkunç kışa bir tepki olsa gerek. Bende yaptığını sende de yapacak herhalde, elden geldiği kadar bahar havası al, çok erken yat, çok uyku uyuman gerek, yemeğine dikkat et, bol taze sebze, kötü şarap, kötü içki içme.

Çok az kadın ve çok sabır.

Hemen iyileşmezsen aldırma, önemi yok. Gruby şimdi seni bol etle besler orda. Ben burada çok et yiyemem ama o kadar gerekli da değil burada. Bendeki sersemlik duygusu azalıyor, artık o kadar vakit geçirmek gereksinmesini duymuyorum, tutkularım daha az ağır basıyor, daha rahat çalışabiliyorum ve canım sıkılmadan yalnız kalabiliyorum.

Öyle duyuyorum ki; bu işten bir az daha ihtiyarlamış olarak çıktım, ama daha üzgün değilim.

Gelecek mektubunda “bir şeyim kalmadı” dersen inanmam, belki daha önemli değişmelerin eşiğindesin, ve kendine gelinceye kadar biraz bitkinlik duyarsan hiç şaşmam.

Öyle anlar vardır ki sanat hayatında, insan hayalinde canlandırdığı ve hiçbir zaman gerçekleşmeyecek ideal hayatın özlemini duyar, hep özler durur yeni baştan.

Bir daha var gücümüzle sanata atılmak ve onun için bir daha kendimize çeki düzen vermek isteğini yitiririz kimi zaman. Fayton beygiri olduğumuzu ve gene aynı faytona koşulacağımızı biliriz. İşte o zaman keyfi yoktur insanın, bir çayırda bir güneşle, bir ırmakla, serbest dolaşan başka atlarla bir arada ve üretmede işini yaparak yaşamayı özler.

Ve belki de dibine kadar gidersen, kalp hastalığı oradan gelme olsa gerek, olabilir, hiç şaşmam. İnsan koşullara karşı ayaklanmaz artık, boyun eğmiş de değildir, hastadır sadece ve bu hastalık geçmez, çaresi de pek yoktur.

Biri bu hastalığa: ölüm ve ölümsüzlüğe uğramak demiş. Çektiğimiz araba tanımadığımız insanlara fayda verecek herhalde. Ve yeni sanata, geleceğin sanatçılarına inanıyorsak, önsezilerimizde aldanmıyoruz demektir.

Corot baba ölümünden birkaç gün önce: «Toz pembe gökleri olan peyzajlar gördüm bu gece düşümde !» demişti.

Bu toz pembe gökler gerçekleşmedi mi empresyonist peyzajda, onlara bir de sarıları yeşilleri eklenmedi mi? Demek istediğim şu ki, gelecekte gerçekleşeceğine inandığımız şeyler var ve bunlar gerçekleşir de.

Ve biz her ne kadar ölüme pek yakın değilsek de - hoş bilinmez, ama öyle sanıyorum - yine de işin bizi aştığını ve ömrünüzden daha sürekli olduğunu duyarız.

Öldüğümüzü duymayız da gerçekte ne kadar önemsiz bir şey olduğumuzu duyarız, ve sanatçıların zincirinde bir halka olmanın fiatını çok pahalı ödediğimizi, sağlığımızla, gençliğimizle, özgürlüğümüzle ödediğimizi biliriz, tıpkı bir araba dolusu insanı - ki bunlar baharın tadını çıkarmaya giderler - sürükleyen “fayton beygiri” gibi biz de keyfini süremeyiz özgürlüğün.

Neyse; sana da, bana da dilediğim, sağlığımıza kavuşmamızdır,çünkü ihtiyacımız olacak ona.

Puvis de Chavanne'ın o sözü : "Umudu var ya, ne kadar gerçek! Gelecekte öyle güzel öyle genç ve körpe bir sanat vardır ki, gerçekten de, biz bugün gençliğimizi de yitirsek onun uğruna, ancak huzurumuz artmış olur." Bütün bunları yazmak belki budalaca bir şey ama, ama öyle duyuyordum, bana öyle geliyordu ki sen de benim gibi gençliğinin duman olup gittiğine üzülüyordun, ama o yeniden doğar ve insanın yaptığı işte belirirse, yitirilmiş bir şey yoktur demek, ve çalışma gücü gençliğin bir başka türlüsüdür. Kendine iyi bak ve çabuk iyileş, çünkü sağlığımıza ihtiyacımız vardır.

Ellerinizi sıkarın. Senin de, Koning'in de.

Hiç yorum yok: