RSS

28 Mart 2011 Pazartesi

GÜLTEN AKIN

BU DÜNYADA BİR İŞ YAPAN KİŞİ YAPTIĞI İŞ NE OLURSA OLSUN ONUN DA HESABINI YAPABİLMELİDİR…


Sesimiz : 1950 kuşağından sonra şiire yeni bir duyarlık getiren bir ozan olarak göründünüz. Yeni bir duyarlık derken yanılıyor muyuz? Elbette bir ozan kendisinden öncekileri yinelemez. Yeni bir arayış içinde olur. Önce bu yeni duyarlığı anlatmanızı isteyelim sizden.

G.A. : Her başarılı ozan şiire kendi duyarlığı ile gelir. Bu duyarlık yeni de değildir, eski de. Üstünde durulması gereken, bu duyarlığın niteliğidir. 1950'lerden söz ettiğinize göre diyebilirim ki 1960'lara kadar bireysel çıkışlı ama kadınlığı dolayısıyla ezilenlerin ortaklaşacağı duyarlığı şiire getirmeye çalıştım. 1960 yılları bir yandan ilk gençliğimin geride kaldığı yıllardı. Öte yandan, o yıllarda ülkemiz yoğun bir siyasal ve ekonomik bunalımın içine itilmişti. Bir başka yandan da, bunalım eytişimsel olarak karşıtını geliştirmiş, 1961 Anayasası “evet” lenmişti. Görece de olsa, bir düşünme, okuma, anlatma özgürlüğünden hepimiz yararlandık.


Bir de eklemem gerekir ki o yıllar benim Anadolu ilçelerinde yaşadığım yıllar. Ta 1973'lere kadar. Duyarlığımı kendi kişiliğim ve cinsimin sorunlarından çekip, halkıma yönelttim.

Şunu da belirtmeliyim: İster bireyci, ister toplumcu duyarlığı yansıtsın, her şiirim yaşamdan çıkmıştır. Her dizenin hayatımda, hayatımızda bir karşılığı vardır. Yazdıklarımın yeniden, yadırganmadan hayata katılması bundandır. Genç ozanlara da öneririm, özellikle hayatı değiştirme savında olanların, hayatla yakın bir alışverişe girmeleri, ordan temellenmeleri zorunluluğu vardır.

Sesimiz: İkinci Yeni şiir akımı içinde yeri olan bir ozandınız. Yazınımızda İkinci Yeni'nin yeri olacak mıdır? İkinci Yeni yazınımıza ne getirmiş, ne götürmüştür?

G.A .:İkinci Yeni biçimsel bir arayıştı. Şiirimizin anlatım olanaklarını geliştirdiği yadsınamaz. “Bir akımdı” dersek, siyasal kısıtlılığın zorladığı, batıya öykünmenin beslediği bir kaçış akımıydı da demeliyiz.

Sesimiz:Son çalışmalarınızda destan şiirine yönelmeniz dikkat çekiyor. Maraşlı Ökkeş'in Destanı bir ön çalışmanız denebilir .. Seyran Destanı önemli bir toplumsal gerçeği vurguluyor. Büyük kente göçün acılı gerçeğini. Bu somut gerçeği ince bir şiirle yansıtıyorsunuz. Pek çok toplumcu yazarda görülmeyen bir duyarlık bu. O eski duyarlığınızla bu toplumcu davranış arasında nasıl bir bağlantı var? Şiirinizin gelişme çizgisini anlatır mısınız?

G.A.: Destana yönelişim, işlediğim konu dolayısıyladır. Konular kendilerine uygun bir biçem, bir dış biçim edinemezlerse özlüğe yükselemezler. Bir Kurtuluş Savaşımız kesitini, bir iç göç olgusunu başka nasıl anlatabilirsiniz?

Seyran Destanı 1974'den başlayarak, parça parça dergilerde yayımlandı. Şu günler destan modasının yaygınlaştığı günler. Zor bir türdür destan. Hem uzun bir öykülemeye girişeceksiniz, hem dizelerin ve bölümlerin şiirsel yükünü koruyacaksınız. Kuruluğa, yavanlığa düşmeyeceksiniz. Dizeleriniz düzyazıdan bozulup altalta yazılmış izlenimini vermeyecek. Yani özgürce yapılaşmış olacak.

Eski duyarlık, yeni duyarlık, toplumcu yönseme üstüne birinci soruya verdiğim yanıtta düşüncelerimi söyledim.

Sesimiz : Bir ozan, bir yazar çağının tanığı olmalı. Her ozanın toplum içinde bir sorumluluğu olmalı. Bu sorumluluğu nasıl duyuyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

G.A.:Toplumcu ozanlar toplum sorumluluğunu somut bir biçimde anlarlar. Onların görevi hayatın değiştirilmesine katılmak, şiirleriyle hayatın değişebilir olduğunu hiç durmadan vurgulamaktır. Bunu yaparken biz tekil davranmayız. Birimizin yazdığı ötekilerinkiyle bütünlenir. Giderek yaşamın parçası olur.

Sesimiz: Biraz özyaşamınızı, dünya ve yazın anlayışınızı anlatır mısınız?

G.A.: Bu soruyu şu yaşıma dek o kadar çok yanıtladım ki , yeni bir yanıtın konuşmamıza pek bir şey katacağı kanısında değilim. Dileyen her yerde bu bilgileri bulur.

Sesimiz : Hazırladığınız yeni yapıtlar var mı? Şiir yazan çok. Oysa şiir üzerine yazan yok. Sizin şiir üzerine iyi değerlendirmeleriniz de var. Şiirle birlikte deneme yazmayı sürdürmeyi düşünüyor musunuz?

G.A.: Bütün nitelemeleriniz ve övgüleriniz için teşekkür ederim. Bu dünyada bir iş yapan kişi, yaptığı iş ne olursa olsun; onun hesabını da yapabilmelidir. Yani bilinçle yapmalıdır her ne yaparsa. Şiir, sanat, kültür üstüne yazılarımı bu bağlamda değerlendirmenizi diliyorum. Bir de yaşlandıkça bazı birikimlerin oluşması var. Birikimimizi genç arkadaşlarımıza aktarmak da görevimizdir.

Yaşadıkça yazacağız. Yazdıkça yaşama katılacağız. Var olacağız. BEN değil, BİZ diye diye.



(*) Sesimiz Ağustos 1980'de yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok: