RSS

26 Mart 2011 Cumartesi

GÜLTEN AKIN

SANATTA ÖZ VE BİÇİM






Demokrat
9 Ocak 1980


Nedir sanat eserinde öz? Sanatçının bilgi ve bilinç birikimine, dünyayı algılamadaki eğilimine göre seçilmiş ve yönlendirilmiş KONU'dur. Yani her konu öz olamaz. Konunun ÖZ'lüğe yükselebilmesi için, SEÇİLMİŞ olması bile yetmez. Sanatçının zihnindeki bilgi birikimiyle ve bilinciyle YÖNLENDİRİLMİŞ olması da gerekir. BİÇEM, Osmanlıca deyişle ÜSLÛP, bu yönlendirmenin dışta yani sanat eserinde görülür yüzüdür. Sanatçının tavrıdır, tutumudur.

Anlam da buna göre değişir.

Serginin birinde bir resim görmüştüm. Büyük kentlerin gri beton yığını yapılarını gösteriyordu. Yanyana, üstüste. Bu bir anlamı içerir. Karamsar, umutsuz bir anlamı. Ama resimci, çeşitli grilerden oluşan geometrik yapıların birinin balkonundan bir saksıdan renkli çiçekler sarkıtmıştı. Kırmızı, mavi, sarı, mor. Küçük küçücük ama kül rengi bir kent ölüsünün karşısına çıkarılacak, onu silecek kadar güçlü bir dirim. Bu umudun geliştirdiği anlamdır işte. Bu dirim, bu dirimi resimde taşıyan anlam, çarpık büyümüş bir beton yığmalar düzenini çatlatacak bir anlamdır.

Bir de alışılmış köy konusu örneği verelim: Köy yaşamı çeşitli sanat türlerinin tiyatronun, resmin, müziğin, romanın, şiirin konusu olmuştur.

Bir sanatçı, köy denilince, çobanı, kavalı, kıvrılarak akan ırmağı, bacasından duman tüten şipşirin evleri, kırmızı yanaklı Ayşe’leriyle, yeşil, mavi anlatıvermiştir. Bir başkası köy rengi diye sarı ve bozu kullanmıştır. Yorgun insanları, güçsüz hayvanları, solgun çocukları, kuru dereyi, yoksulluğu ağırlıklı olarak yazıp, çizip söylemiştir.

Birincisi, ezber, basmakalıp, gerçeğe uymayan bir konuyu işlemiştir. Bu konu gerçeğe uymadığı gibi, gerçeğin, sanatçı anlağında oluşturduğu bir ön bilgi, bilinç sınamasından da geçmemiştir. ÖZ katına yükselememiştir. İkincisiyse, öz olmuştur, gerçekten kaynaklanmıştır ama, duruk, donuk bir saptamadır, o kadar. Eleştirmiştir ama içinde geleceği barındırmamaktadır.

Ben, bir sanat yapıtının konusu ne olursa olsun, bağrında bir umut çiçeği taşımasından yanayım. Ne köyler öylecene kalacak, ne kentler. Her şey değişecek hiç kuşkusuz. Değişmeyen ise, resimden resime, şiirden şiire geleceğe aktarılan çiçek olacak. Ama ustalıkla, ama incelikle, derinden derine.

Hiç yorum yok: