RSS

2 Mart 2011 Çarşamba

VINCENT Van GOGH, Theo'ya Mektuplar

Tarihsiz


Doğada siyah üstüne hep aynı fikirdeyiz, anladığım kadarınca, Salt kara aslında yoktur.

Beyaz gibi siyah da her renkte vardır ve grinin perde (ton) ve kuvvet ayrıntılarıyla meydana gelen sonsuz çeşitlemelerde vardır. Demek oluyor ki doğada gördüğümüz renkler aslında perde ve şiddet (yeğinlik) ayrıntılarından başka bir şey değildir.

Ana renkler yalnız üçtür: kırmızı, sarı, mavi; turuncu, yeşil ve mor «katışık» perdelerdir.

Bunlara siyah ve biraz da beyaz katıldı mı, grinin sonsuz çeşitlemeleri meydana gelir: kırmızı-gri, sarı-gri, mavi-gri, yeşil-gri, turuncu-gri, mor-gri.

Yeşil-gri'yi alalım: kaç çeşit yeşil-gri olduğunu sayamaz insan, çünkü bu renk sonsuzca çeşitlenir.


Ne var ki bütün bu renklerin karışımı basit ana renklerden daha çapraşık değildir. Ve bunu iyice kavramak yetmiş ayrı rengi incelemekten daha elverişlidir, çünkü üç ana rengi siyah ve beyazla karıştırınca yetmişten fazla ayrı ton ve yeğinlik elde edilebilir.

Renk ustası, doğada bir renk gördü mü onu iyice çözümleyebilen ve örneğin şöyle diyebilen adamdır: bu yeşil-gri siyahla sarı karışımıdır, içinde hemen de hiç mavi yoktur vb.

Bir de doğada bulunan grileri palet üstünde meydana getirebilen adamdır.

Ama dışarda not almak ya da küçük bir krold yapmak için, çevre çizgisini kuvvetle duymak kaçınılmaz bir şarttır, onu sonradan tamamlamak kadar önemli.

O hantal ihtiyar söğüdü bir daha yapmaya giriştim ve sanırım ki en güzel akvarellerimin biri oldu. Karanlık bir peyzaj, su mercimekleriyle örtülü bir batağın kıyısında bu ölü ağaç, uzakta Ren demiryolu hatlarının kavşağında bulunan bir barınak, dumandan kapkara olmuş binalar, daha ötede yeşil çayırlar, kömür taşımına yarayan bir yol ve bulutların birbirini kovaladığı gri bir gök, çevresinde pırıltılı bir tek ufak beyaz çerçeve, bulutların biraz yırtıldığı yerlerde de dipsiz bir mavilik.

İş gömleği ve elindeki kırmızı bayracığıyla geçit bekçisi etrafa bakıp da: Bu gün hava ne kadar kasvetli, diye düşündüğü zaman ne görüyor, ne duyuyorsa zannımca, onu dile getirmek istedim.

Doğa duygusu ve sevgisi ergeç dile gelir sanatla ilgilenenlerde. Ressamın ödevi doğaya büsbütün dalmak, olanca aklını kullanıp, olanca duygusunu eserine koymaktır ki, başkalarınca anlaşılır hale gelsin eseri. Satış için çalışmaksa, asıl iyi yol değildir bence, sanat sevenlere boş vermektir.

Hiç yorum yok: