RSS

3 Şubat 2010 Çarşamba

WİLLİAM SHAKESPEARE - SONELER

SONE 21

Ben, başka bir ozanım. Öbür manzumeciler
Boyalı güzel görür, kalemi alır ele,
Göğü tutup onunla yazdıklarını süsler,
Her güzeli benzetir kendindeki güzele.
Hem de ne şatafatlı teşbihler, çifter çifter:
Güneşle ay; toprağın, denizin cevherleri,
Nisan tomurcuklan, nice bulunmaz şeyler,
Yeryüzünü kuşatan o cennet çemberleri...
Ben, gerçeği yazarım, benim sevgim gerçek ya:
İnan olsun, sevgilim, güzellerin güzeli,
Ana yavrusu gibi, pek parlak olmasa da,
Gökyüzünde yanan o altın kandil misali...

Onların boş lafları olamaz benim işim:
Satacak değilim ki, niçin övecekmişim.



SONE 22

İnandıramaz aynam yaşlandığıma beni,
Değil mi -ki doğdunuz aynı gün gençlikle sen;
Ama örtünce vaktin kırışıkları seni
Medet umarım ömrüm bitsin diye ecelden.
Varlığına o eşsiz güzelliği giysen de
Gönlümün urbasından başka şey giyemezsin.
Yüreğim sende çarpar, yüreğin çarpar bende:
Demek ki bana göre yaşlısın diyemezsin.
Onun için, sevgilim, kendine bakman gerek,
Nasıl ki ben bir hiçim bakmak dururken sana,
Yüreğin bende diye üstüne titreyerek
Olmuşum yavrusunu esirgeyen bir ana.

Gönlüne bel bağlama gönlümü yok edersen.
Geri almak yok diye onu verdin bana sen.


SONE 23

Bir acemi oyuncu nasıl beceriksizse
Sahnede korkusundan donakalmış dururken
Nasıl fazla duyguya kapılınca bir kimse
Zayıflarsa yüreği gücünden kudururken,
Benim de bu korkuyla güvensizlikten işte
Sevgi törenindeki duam aklımdan çıkmış,
Sevgimin gücü beni paramparça etmiş de
Aşkın bütün yükünü omuzlarıma yıkmış.
Öyleyse kitaplarım söylesin güzel sözler,
Sussun dilli gönlümün dilsiz laf ebeleri,
Onlar sevgi dilenir, ama bir çıkar bekler;
Gönlün sözü, bollukta hepsinden çok ileri.

Sessiz aşk ne yazmışsa onu oku ve öğren,
Aşkın ince aklıdır gözlerle duyup bilen.


SONE 24

Gözlerim ressam oldu senin güzelliğine,
Kalbimin levhasına nakşetti görüntünü
Bedenim de çerçeve oldu senin resmine
Derinlikle güçlendi sanatın en üstünü.
Göreceksin, ressamın ustalığı nasılmış:
Gerçek yüzünü çizmek, olur ancak bu kadar.
İşte resmin kalbimde baş köşeye asılmış,
Sergimde pencereler göz nurunla ışıldar.
Gözler, başka gözlere ne iyilik etti, bak:
Benim gözlerim çizdi senin güzelliğini;
Seninkiler gönlüme pencereler açarak
Güneşi soktu - coşsun, gözlesin diye seni.

Ama kurnaz gözlerin sanat yeteneği az:
Sırf gördüğünü çizer, yüreği tanıyamaz.


SONE 25

Yıldızların gözdesi olanlar övünsünler
İkballe, iktidarla, alımlı ünvanlarla;
Kader vermediyse de bana böyle bir zafer,
Mutluyum en saydığım beklenmedik şanlarla.
Hükümdar gözdeleri ne güzel yaprak açar;
Güneşteki kadife çiçeğidirler ancak:
İçlerinde gömülü kalır kibirler, şanlar,
Çünkü kaş çatıldı mı her görkem yok olacak.
Savaşlarda gücüyle ün salan bir kahraman
Bin zafer kazansa da düşmeye görsün bir kez,
Adı silinir şeref defterinden o zaman,
Mertlik destanı artık anılarda süremez.

Ben sevdim, sevildim ya; hepten mutlu yaşarım
Yoldan çıkartılamam, ne de yoldan şaşarım.


SONE 26

Sevgimin sultanı, ben kul oldum işte sana,
Erdemin güçlendirdi benim görev duygumu;
Gönderdiğim bu yazı, elçilik yapsın bana,
Bir zekâ gösterisi değil, hizmet belgem bu.
Böyle yüce görevi zavallı aklım belki
Anlatamaz da doğru dürüst, cılız gösterir,
Ama sendeki ruh ve düşün öyle güzel ki,
Umarım, işte onu bana çırçıplak verir.
Uğur doğar yazgımı yönelten yıldızlarda,
Talihim başlayarak yaver gitmeye yine,
Yırtık pırtık sevgime giyim kuşam sağlar da
Lâyık gösterir beni senin iyiliğine.

Bir gün övüneceğim sevdiğim için seni,
O güne dek görünmem sınarsın diye beni.


SONE 27

Yorgun argın, alırım yatağımda soluğu:
Yatak, yol yorgununa en hoş dinlenme yeri,
Ama bu sefer başlar aklımın yolculuğu,
Kafam çırpınır gövdem bitirmişken işleri;
Depreşen duygularım gurbet elden o zaman
Sana varmak isteyip uğrunda hacca çıkar,
Baygınlaşan gözlerim açıldıkça durmadan
Sırf körlerin gördüğü karanlıklara bakar:
Hiç değilse ruhumda düş kuran bir göz var da
Görmeyen bakışıma senden hayal getirir,
Hayalin karanlıkta elmas gibi parlar da
Korkunç geceyi süsler, ona taze yüz verir.

Gündüz bedenim, gece aklım huzur bulamaz,
Gövdeyle baş senden de benden de kurtulamaz.



SONE 28

Nasıl dönüp geleyim bedenim dinç, gönlüm şen?
Dinlenmek nimeti hiç nasib olmaz ki bana?
Günün cefası, huzur sağlayamaz geceden:
Gün gecenin, gece günün kıyar canına.
Kanlı bıçaklı iki düşman değiller sanki.
Elele verip bana başlarlar işkenceye:
Biri hep işe koşar, hep sızlanır öteki
Çalışmak beni senden uzaklaştırdı diye.
Günü hoş tutmak için “Sevgilim parlak” derim,
“Aydınlatır gökleri bulutlar kararmışken.”
Yağız yüzlü geceyi över, diller dökerim:
“Yıldızlar kör olunca sevgilimdir nur döken.”

Ama gün, işte her gün çilemi uzatıyor;
Gece, işte her gece derdime dert katıyor.



SONE 29

Düşünce insanların ve kaderin gözünden
Aforozlular gibi, yapayalnız ağlarım;
İrkilir sağır gökler çığlıklarım yüzünden,
Bahtıma lanet okur, yüreğimi dağlarım;
Talihi yaver giden herkese gıpta eder,
Şu denli güzel olsam, dostlarım olsa derim;
Şunda sanata, bunda dehaya içim gider,
Oysa solda sıfırdır yapmak istediklerim;
Kendimden iğrenirken aklım sana doğrulup
Gönlüm kara dünyayı gerilerde bırakır,
Gün doğarken yükselen bir tarla kuşu olup
Cennet kapılarında kutsal ezgiler şakır;

Öyle bir servettir ki sevgini anmak bile,
Sultanlarla yer değiş deseler de nafile.



SONE 30

Bazan geçmiş günlerden kalanları anarım
Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım,
Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için,
Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara,
Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için.
Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur,
Acıları saydıkça bir bir, içim kan ağlar;
Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur.
Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var.

Ama, sevgili dostum, seni andım mı yeter:
Bütün yitenler döner, bütün acılar biter.


SONE 31

Ölüp gitti sanarak özlediğim tüm dostlar
Senin güzel göğsünde bir araya geldiler;
Orda hem aşk, hem aşkın varlığı hükümdar,
Hem toprağa düştü sandığım sevgililer.
Yürekten inandığım sevgili yürekten çaldı
Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ama, bak, onlar sende kaldılar göçseler de,
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezarsın,
Yitirdiğim dostlardan kalma andaçlar orda,
Benden ne aldılarsa hep senin olsun varsın:

Artık yalnız senindir neler varsa onlarda.
Hepsi birleşmiş sende; hepten seninim bende



SONE 32

Benim ömrüm bitince hâlâ yaşıyorsan sen,
Hoyrat ölüm gömünce kemiklerimi yere,
Talihin cilvesiyle bir göz atmak istersen
Ölmüş dostundan kalan zavallı dizelere,
Karşılaştır hepsini bugünkü yapıtlarla:
Çok gerisindedirler ustaca yazanların:
Onları şiir diye değil aşk için sakla:
Katına çıkamazlar bahtiyar ozanların.
İçinden geliyorsa bana söyle şunları:
“Güçlenseydi dostumun Esin Perisi hele,
“Yaratısı aşardı aşkından doğanları.
“Allı pullu yürürdü yüksek rütbelilerle.

“Ama o öldü, yeni ozanlar ondan üstün:
“Onlarda sanat dostta aşk okuyorum bugün.”



SONE 33

Ne görkemli şafaklar görmüşümdür, hükümdar
Gözleriyle dağlara koyar en şanlı süsü,
Altın yüzü öptükçe yemyeşil olur kırlar,
Soluk sulara yaldız kaplar kutsal büyüsü.
Ama birden bırakır gökten inmiş yüzüne
Saldırsın diye hınzır bulutların yığını,
Sonra saklar yüzünü üzgün dünyadan yine,
Batıya kaçıp gizler kararan varlığını;
Sevgili güneşim de doğup ruhuma doldu
Bir sabah zaferlerle görkemlerle erkenden,
Ah, sonra gitti, ancak bir saat benim oldu,
Kara bulutlar onu yine gizledi benden.

Bu yüzden ona karşı sevgim kapılmaz hınca,
Yerdekiler solmaz mı gökte güneş solunca?


SONE 34

Öyle güzelim bir gün vaad edip sanki neden
Pelerin giydirmeden yola çıkarttın beni
İndi de kem bulutlar yarı yola gelmeden
Hain duman gizledi senin alıp görkemini
Bora görmüş yüzümü yağmurlar ıslatınca
Yetmez bulutu delip kurulamağa koşman:
Övgü olmaz yarayı iyi eden ilâca
Utanç denen illete olamıyorsa derman.
Senin utanman benim yüreğimi dağlamaz;
Sen pişmanlık duysan da olanlar yalnız bana;
Suçlunun üzüntüsü, pek teselli sağlamaz
O suçun çarmıhını sırtında taşıyana.

Ah, sevginden dökülen o inci gibi yaşlar
Onlarda şerre fidye, illetlere deva var.



SONE 35

Yakınmasan da olur artık kötülüğünden:
Güllerde diken vardır, gümüş çeşmede çamur;
Tutulur ay ve güneş, söner bulut yüzünden;
En şirin tomurcukta iğrenç kurtlar bulunur.
Kusursuz insan olmaz, bende de kabahat az mı?
Örnekler verip haklı bulmak suç işleyeni?
Bu özürler büsbütün ahlâkını bozmaz mı?
Günahlarından öte bağışlamışım seni.
Benim aklım savunur senin şehvet suçunu;
Avukatın gibiyim dâvâcın olsam bile:
Suçlu ben’im, yargıca kendim söylerim bunu,
İç savaşa tutuşur bende nefret sevgiyle.

Suç ortağı olmaya gösteriyorum rıza
Hiç acımadan beni soyan tatlı hırsıza.


SONE 36

İtiraf edeyim ki ikimiz apayrıyız
Birleşik olsa bile bölünmeyen sevgimiz:
Bu utanç lekeleri bende kalacak yalnız,
Bana nasib olacak çile doldurmak sensiz.
Duyduğumuz sevgiler birdir bir bakıma,
Yaşamımızı bölen acıklı ayrılıklar
Sevginin birliğini altüst edemez ama,
Sevişmenin tadından tatlı saatler çalar.
Sevgilim olduğunu açıklamam artık ben
Yanıp yakıldığım suç, lekeler,diye seni,
Bana iyilik edip şeref veremezsin sen
Feda etmeden kendi adının şerefini:

Sakın buna kalkışma; öyle ki sana sevgim,
Benim olduğun için iyiliğin de benim.


SONE 37

Seyredip haz duyar ya çökmüş bir baba hani
Kabına sığamayan delifişek oğlandan,
Ben de, kaderim yaman sakat edeli beni,
Huzur duyarım senin erdeminden, vefandan.
Güzellikle soyluluk, servet, akıl hep sende
Bunlardan biri, ya da hepsi, ondan da fazla.
Hakçası bu: başına taç oldu onlar; ben de
Bu eşsiz hazineye katılıyorum aşkla.
Ne sakat, ne zavallı, ne acıklıyım artık
Bana öyle yaman güç verdikçe senin gölgen,
Yeter de artar bile senden aldığım varlık:
Görkeminden bir parça alıp yaşıyorum ben.

Dilerim senin olsun en iyi ve en kutlu;
Bu dileğimle bile olurum on kat mutlu.



SONE 38

Çeker mi benim Esin Perim konu kıtlığı
Sen şiirime sebil ettikçe soluğunu,
Yanında kaba kâğıt kalemin kof kaldığı
Hoş varlığın oldukça bana en tatlı konu?
Ah, tüm teşekkürleri, övgüyü kendine sun;
Varsa, al, yazdığımda değerli gördüğünü.
Sen yaratıcılığa ışıklar saçıyorsun.
Sanki kim dilsiz kalıp yazamaz ki övgünü.
Sen onuncu Peri ol, kötü ozana gelen
Yaşlı dokuz Periden on kat yüksek değerin;
Gür esinlerle dolu Peridir sana gelen:
Bu günü aşan sonsuz dizeleri getirsin.

Bu deney çağına hoş gelirse Esin Perim,
Üzgüsü benim olsun, övgüsü senin derim.


SONE 39

Ah, nasıl efendice övgüler sunsam sana?
Hep senin değerindir bende varsa bir değer,
Kendimi övmek sanki ne kazanç sağlar bana?
Böbürlenmektir sana söylediğim türküler.
Sırf bu yüzden bile biz yaşamalıyız ayrı;
Tek diye bilinmesin güzel aşkız artık:
Sana verebilirim salt hakkın olanları
Hele bir gerçekleşsin aramızda ayrılık.
Ah, yokluk, sen kimbilir ne korkunç bir işkence
Olurdun, uzaklığın acısı sağlamasa
Sevgi düşünceleri gibi hoş bir eğlence,
Zaman ve hayal gücü, yüreği dağlamasa;

Sen öğretmiş olmasan nasıl çift olurmuş tek
Burda bulunmayanı var gücünle överek.



SONE 40

Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende,
Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki?
Gerçek der misin ona eline geçirsen de,
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgim uğruna
Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgime sırt çevirip el uzatırsan ona,
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu alırsan bile benden;
Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu,
Sevginin haksızlığı nefretin sillesinden.

Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım can evimi söksen de.

Hiç yorum yok: