Mazin’in güncesinden(*) (15 Haziran 1967)
*) Fedai Mazin Abu-Gazzala, Eylül 1967 sonlarına doğru, Tuhas tepelerinde bir çarpışmada öldü. Cebinden çıkan günlükte 15 Haziran 1967 tarihli bir iki tümce bulundu. Fatva Tukan bunları şiirinin başına koydu. Mazin, yazısının sonuna büyük harflerle şu satırı eklemisti: «Sussun kalem, bağırsın kurşun!»
Oturdum işte, yazacağım. Ama ne?
Neye yarar yazmak,
“yurdum benim ...” demek,
“soydaşlarım benim ...” demek neye yarar,
“halkım benim ...” demek neye?
Sözcüklerle mi koruyacağım soydaşlarımı?
Sözcüklerle mi kurtaracağım halkımı ben?
Şu anda masanın başına geçip yazı yazmak
öyle utanç verici, öyle aşağılık bir iş geliyor ki bana.
Şu anda bütün sözcükler tuz,
şu anda bütün sözcükler sirke.
Bu gece hiç bir sözcük yeşermez,
hiç bir sözcük çiçek açmaz bu gece.
2
Uyuşukluğun ve gidenlerin arasında bir kutsal kandil
yaktı gözlerinde iki ateş parçası
ve en derin köşelerini canının boğdu aydınlığa.
Defterini kapattı
Mazin, yiğit delikanlı,
hazırlandı taşımaya sevgisinin yükünü,
havalara serpilmiş artıklarını isteklerinin
istedi kurtarmak.
*
- Giderim, anacığım, giderim,
gitmem gereken yere
arkadaşlarımla omuz omuza.
Kabullenmişim bu kavgayı bi kere.
Boynumda asılı bir taş gibi
taşırım onu.
Giderim buradan
ve bağışlarım nem varsa,
damarlarımın atışını
ve bileğimin gücünü
ve aşkımı,
nem varsa bağışlarım
toprağıma
çeyiz gibi.
Toprak bir yana,
yok senden çok sevdiğim
ana!
- Yavrum benim,
ciğerparem!
- Kıvançlı geçit
henüz gelmedi,ana,
zafer adımları izler,
gelecek ama.
- Yavrum benim,
ciğerparem!
- Varmadan zafer geçitine
düşersem eğer,
sakın üzülme.
Yolumuz uzun,
yolumuz çetin,
yolumuz diken.
Gider çok uzaklara, ufuklara dek,
kimbilir nerde bitecek bu yol,
kimbilir ne zaman bitecek.
Aşıyoruz cehennemden kıyılarını
kanlı çırağılarla aydınlanan gecenin.
Ardımızdan zaferin erişmesi gerek.
Zafer bir gün gelecek elbet.
Bir gün zafer elbet gelecek
- Yavrum benim,
ciğerparem!
Bir bugün için doğurdum seni,
bir bugün için,
emzirdim seni bir bugün için,
verdim kanımı sana bir bugün için,
soluğumu verdim sana bir bugün için,
her şeyi verdim sana, her şeyi,
anaların verebileceği,
bir bugün için.
Yavrum benim!
Toprağından sökülüp koparılmış
soylu çiçeğim!
Git!
Toprak bir yana,
yok senden çok sevdiğim!
3
Tubas, tepelerin ardında, Tubas.
Karanlıklarda kulaklar gerili.
Gözlerde ne uyku, ne düş.
Rüzgâr, sessizliğin sınırlarını geçmiş,
tepelerin üstünde solur,
ağır zincirlerinden boşanır,
ve koşar ve koşar ve koşar,
kanlı bir ölüm çemberi içinde
koşar durur.
Hoşgeldin ölüme,
hoşgeldin ölüme,
hoşgeldin.
Alev aldı akan yıldız.
Tepeleri aştı
alevden bir yıldırım hızıyle,
ışıklar saça saça tepelere.
Ölümün hiç mi hiç yenemeyeceği toprağın üzerine,
hiç mi hiç
ölümün yenemeyeceği toprağın.
(Çev: A. Kadir - Süleyman Salom)
28 Mart 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder