Ben fakir bir milletin dağı
Mümkün olduğu kadar insanlara yakın
Mümkün olduğu kadar insanların.
Bir güneş altında ellerim, kollarım, ayaklarım
Bir kara kuru insanlar üstümde
Bir bakarsın alabildiğine uzayan gökyüzü
Susuz, küçük, fukara dağ köyleri
Bir yağmur altında bütün vücudum.
İnsanlar geçiyor akşam akşam
Ellerinin, ayaklarının sıcaklığını duyuyorum.
İnsanları gündeliğe giderken, gündelikten dönerken görüyorum
Basık damlı evler, kahveler, dükkanlar, köy yolları arkaları sıra gelip durmuşlar.
Hasandağ, Alidağ, Topuz, sıraya girmişler, geçiyor.
Başköy, Sarıhıdır, Beyçayırı, Mıstapaşa geçiyor.
Hepsi karanlık sıkıntılı bir yere gidip durmuş
Kimsesizlikler, açlıklar, kederler arkalarına düşmüşler, geliyor
Göller, sarı nehir kenarları çözülmüş geliyor
Kızıltepe, Hisarcık, Aslanbey akşamın elinde
Karasu akşamın elinde.
Ben yarıbelime kadar güneş altındayım.
Kale kapılarından serin bir rüzgar başını çıkarmış bakıyor
Kayseri'yi büyük surların ardından seyrediyorum
Bez fabrikası işçileri çıktılar
İlk ezanlar okundu
Şimdi mahpuslar türkü söylüyor.
Kol kola vermiş dağları, susuz köyleri görüyorum
Mazı'da insanlar sıraya girmiş bir kuyunun önündeler
Üç yüz haneli Mıstapaşa bir çeşmenin başında
İhtiyar Karasu'nun sesini duyuyorum
İhtiyar Karasu çok şey bilir
Ama söylemeden akar.
İnsanlar gidiyor, geliyor, el sallıyor, selam alıyor, selam veriyor.
Göğüslerinin inip kalktığını duyuyorum.
Kimi ip gibi
Kimi bir sümüklüböcek gibi yalnız
İnsanları yollar, çeşmeler yaparken görüyorum
İnsanlara bayılıyorum.
İşte gün ışığı Alidağ eteklerinde
En sonra sıra bende
Ben bu çalışkan halkın
Ben bu fakir memleketin Erciyeş Dağı
Ben iyilik, ben yaşamak, ben hürriyet dostu
Ben çalışan insanların, akan suların, toprakların dostu
Ben köylü, işçi, fukara halk
Yürükler, çobanlar
İnsanlar geçiyor yalınayak
İnsanlar kederden, kahırdan çeneleri kilitli geçiyor
Utanıyorum halimden.
"Türkiye Şarkısı"ndan
1 Mayıs 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder