RSS

3 Temmuz 2010 Cumartesi

CAHİT SITKI TARANCI / ŞİİR ÜZERİNE GÖRÜŞLERİ

“Şiir kelimelerle güzel şeyler kurmak sanatıdır. Ama sözcük nedir? Annedir, dosttur, kadehtir, özlemdir; yani bir anlamı, bir çağrışımı, bir gölgesi, hatta bir tadı olan bir nesnedir... Sözcük insanoğlundan haber verir. İnsanoğlunu işlemek her sanatçının boynunun borcudur, insanoğlu dünyanın en değerli madenidir.”


“Bırakalım; Gorki yaşadıklarını ve gördüklerini anlatsın, Proust ise hasta durumuyla girip çıkabildiği yüksek sosyete yaşamını bize versin. İkisi de kabulümüzdür. Ancak bugünün sanatçısı Proust ya da Gorki’ye özenmesin. Kendi yaşadığını ve gördüğünü söylesin ki gerçek bir sanatçı karşısında olduğumuzu bilelim. Bize sanatı bir karasevda durumuna dönüştürmüş gerçek sanatçılar, insan-sanatçılar gereklidir. Bu topluma ancak onlardan hayır gelebilir.”


“Benim istediğim içten geleni en doğal, en yalın dille kâğıda geçirmektir. Hoş, bence asıl sorun, söylemek istediğimizi, kullandığımız dilin olanakları içinde en mükemmel biçimde söylemektir. Mükemmeliyet ne aruzun, ne hecenin ne de serbest ölçünün tekeline aldığı bir kavramdır. Mükemmeliyet, ozanın kullandığı dilden en çoğunu koparabilmiş olmasıdır. Zaten uyak, ölçü falan hep bu mükemmeliyet isteğinin emrinde çalıştıkları oranda gereklidirler, yoksa her zaman değil.”


“Biz ozandan hikmetler yumurtlamasını, yaşamımızda ilke edineceğimiz kurallar koymasını, gençliği ve gelecek kuşakları aydınlatacak yollu öğütlerde bulunmasını istemiyoruz ki... Ozanın kendisi, özü ve niteliği gereği, bu gibi şeylere çevirmen olmaktan sakınır."


“Ozan okuru güzel bir odada dolaştırırken, pencereyi gösterirse, okur o pencerenin perdesini açmasını, dışarıdaki manzaraya bakmasını, manzaranın güzelliğini görmesini bilmelidir. Ozan akşam karanlığında, masanın üzerindeki lâmbayı mı gösteriyor.? Okur o lâmbayı yakıp, duvarlardaki, tavandaki süslemeyi görmesini bilmelidir... Bunları seçebilmelidir.. İşte okur bu şiir erdemlerine sahip olmalıdır ki, şiir ozanla okur arasında bir el sıkışma, bir kucaklaşma, bir mesaj olabilsin..”


“Bu kubbede baki kalan hoş bir sadadır” diyor ozan... "Bu hoş sadayı çıkarmaya çalışalım. Kuşkusuz bu sadayı çıkarırken, yaşam deneyimlerimizi, aklarımızı- karalarımızı, hüzünlerimizi, düşlerimizi, kırgınlıklarımızı söyleyeceğiz. Zaten çıkardığımız ses insan sesi olduğuna göre bu çok doğaldır; ama bir Fuzuli’yle bir Ziya Paşa’nın bu hayat deneyimlerini bize nasıl anlattıklarını göz önünde bulundurmak koşuluyla... Bu iki anlatış arasındaki ayrımı kavradığımız gün edebi gelece-ğimiz garanti edilmiş demektir. Ben hoş bir ses, yansıma bırakacağım diyen ve bunu bilinçle söyleyen genç; öteki yaşam fonksiyonlarını bu amaç uğrunda yola çıkarırsa sorun kalmamıştır. Gerisi biraz da yetenek ve iyi rastlantılar işidir. Mallarme gibi yaşamı bir şiir kitabında, bir ezgi demetinde özetleyebilmekten daha doyurucu, daha güzel bir mutluluk düşünemiyorum.”


“Halkta, halkın düşünüş ve duyuş sisteminde imgelem ve benzetme fazlasıyla vardır. Bazan bir hayatın gerçekten daha güçlü bir gerçek olduğu durumlar yok mudur? Bazı roman kahramanlarının , bazı canlı kişilerden daha gerçek olması gibi.. Amaç romantik ya da realist anlayışlara uygun şiir yazmak değil, amaç güzel şiir yazmaktır.

Güzel şiir yazmanın gizini çözmüş ve malik (mülkiyet haklarında olduğu gibi) olmamalı insan. Böyle yaşamı tek açıdan gören ozanlar yenilir. Ozan yaşama çeşitli pencerelerden bakabilmeli ve hep yaşama yeni bakıyormuş gibi olmalı ki, bakışlarındaki tazelik, yapıtına , bu yolla da okura ses verebilsin. “


“Bir şiirin kalabilmesi için, içtenlikten söyleyişlerden çok daha başka sezilebilir erdemler var... Bir ozanın nesini, neresini sevdiğimizi genellikle bilemeyiz ya da anlatamayız... Gerçekten de böyledir... Yalnız “dil” işi, “kelime mimarı” olduğunu akıldan hiç çıkarmamak gerekir.”


“Şiiri bir yaşama sevincine dönüştürebilmeli... Rastlantıyla söylenmiş üç beş dize ile ozan olmaya hiç birimizin ne gereksinmesi, ne de hevesimiz vardır. Bu günkü genç ozanlarda canımı sıkan yön de budur: Şiirin yaşama oranını henüz kavrayamamışlar, onu yalnızca fantezi sanıyorlar.”

Hiç yorum yok: