RSS

8 Mart 2017 Çarşamba

ARAGON V



ARAGON / ELSA’YA ŞİİRLER'den

Çev: Sait Maden

SANA
BÜYÜK
BİR SIR
SÖYLEYECEĞİM



Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Çözülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu mavi çanaklarda kan gibi durdurulmuş zamanın işkencesi
Buysa daha beterdir giderilmemiş istekten bitmez tükenmezcesine

Göz susuzluğundan sen yürürken odada
Ve bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim dokunurluğun erimi dışında bugün sevgim

Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak bir şey ellerin için kararan bir şey bakışının altında

İşte bunun için diyorum ikide bir seni seviyorum diye
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakça kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim Bu konuşma
Ateşte şu tatsız gürültüyü çıkaran sudur o kadar

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Ve bilek söner yeni ağırlığından gözyaşlarının

Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanınsıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri

El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim
Çev: Sait Maden


İNANMAK
İSTEMİYORLAR
BANA



İnanmak istemiyorlar bana Boş yere
Yazdım bunu kanımla dizelerim kemanlarımla
Ve nasıl da bilinmiyor artık söz açmak kayık küreklerinin eski dilinden

Asılı sular üzerinde
Kadınla erkeğin kara lehçesinden konuşmak
İki el birbirini kavrar gibi konuşmak
Mutluluktan çıldırır gibi
Öpüşe benzemeyen bütün sözcükleri yitiren ağız gibi
Buna inanmayıp inlemek gibi


Taşacak hale gelip geri çevirmek gibi
Sözlerin ötesinde ey en yetkin söz
Şarkının yükseltisi çığlığın ses uyumu
Bir an gelir ki iştilmedik. bölgelere ulaşır nota
Kulak duymaz artık öyle yüksek müziği,
İstemiyorlar inanmak istemiyorlar bana, Boş yere
Söylüyorum orglarla baharla bunu
Göğün bütün heceleriyle bunu
Sıradan şeylerin eşsiz orkestrası
Ve bayağılığıyle sağır aleksandrenlerin
Boş yere söylüyorum bunu yaban çalgılarıyle
Boş yere söylüyorum bunu duvarlar içre yumrukla
Boş yere söylüyorum bunu beylik ormanlar tutuşturur gibi
Boş yere söylüyorum bunu bir savaş açar gibi
Üstüpü yiyiciden çıkan cehennem gibi

İnanmak istemiyorlar bana Benden
Bir surat uydurdular belki kendi suratlarına
Kendi fazlalarıyle giydiriyorlar beni
Yanlarında gezdiriyorlar beni ve şiirlerimi okumayacak kadar ileri gidiyorlar
Öyle yarıyor ki işlerine
Sevimli şarkılar oluyor şiirlerim onlara
Alım-satımıyım biraz onların
Bir sokak olmayı beklerken
Okul kitaplarında
Sözlüklerdeyim
Rezalet yasak bana

Boş yere bağırıyorum sana tapıyorum diye
Âşıkından başka neyim ki

Çev: Sait Maden


İŞTE
OTUZ
YILDIR



İşte otuz yıldır bu gölgeyim ben ayaklarının dibinde
Hep ardınsıra gezen kara bir köpek candan bağlı bir köpek
Senin dik boyunun altına saklanır öğleleri
Ve çıkar tarlalara yandan vurmuş güneşle oynamaya
Lambaların ipliğine sarar seni ve büyür kısık oldukları ölçüde
Nasıl seversin akşamı okumak için odalarda içinden geldiği gibi

İşte yalnız o zaman yükselirim de tavana kadar
Kapılır giderim sayfaları çeviren elini tekrarlamaya
İşte otuz yıldır aklım senin aklının gölgesi

Boşuna söyleyip dururum sanıyorlar
Bilmem hangi garip inceliğimle
Kara olan her şey gölgeden değil diyorlar
Dediğimden alıyorlar bunu ondan bırakıyorlar
Seni sevmekten vazgeçirmek için de beni
Bir yontu koyuyorlar tensel gerçekliğin yerine senin
Taş bayraklı bir simge bir vatan
Ve dayadılar mı kitaplarımın o yumuşacık koltukaltına kağıt açacağını

Hiç mi hiç anlamıyorlar niçin haykırıyorum
Senin kanınla kanıyorum görmüyorlar
Şarkını onlar için ne anlam taşır soruyorum biraz kendime
Sesimde kırılan her sözcük senin boğazının bir katkısıdır bilmiyorlar mı
Kollarını görmüyorlar mı ruhumun çevresinde

Ruhumdan söz açacağım bir defalık şurada

Karıştırılmış oyun kâğıtlarıdır insan dediğin
Valeleri papazların kızların kırmızısı karası
Ama uçucu renkler arasında karıştıran parmaklar vardır bir de hava
Benim seçmediğim iki bilinmeyenden oluşuyor bedenim
Ve dehşetle görüyorum ellerimin üzerinde belirdiğini yaşın bakır lekelerinin
Ki hiç bir şeyini anlatmayacak olduğum o babanın ellerine damga vururdu


Kendisinden olsa olsa bu baş eğme tarzını edindiğim kişinin
Sağ yanından zor işitmesini hem işte bende de var bu
Kulak biçimini anamdan almışım
Bir de saç bitişini

Ama ruh bunlardadır işte bunlarda

Silik şaşkın şekilsiz bir ruhtu bu daha
Işıktan söz açıldı mı zor anlayan kör bir ruh
Bilinmeyen bir ruh nerden ortaya çıktığı
Hangi atadan çağların felâketinde
Yaşamamış zırdeli akıl almaz hangi amcadan
Ya da sadece o büyük utancından annemin ben dünyaya geldiğim zaman
Şöyle böyle bir ruh kötü eğelenmiş bir ruh taslağı kirpi gibi bir ruh ve yitirilmesi
Üzmeyeceğe benzer bir ruh savaş alanlarında demiryolu kazalarında
Ne işe yarayacağı bilinmeyen zavallı bir ruh
Şimdiki zamana kapılmış giden
Değil Hamlet tarzında bir Ofelya saçı ancak
İçinde mektup olmayan bir şişe denizde
İşsiz bir kıraathane müşterisinin yuvarlayıp durduğu bir Japon bilardosu topu
Sense düşüyorsun ya sıfıra ya yüze
İşte tıpı tıpına böyle
Vestiyerde bir ruh ve sarhoş müşteri bulamıyor artık numarasını

Karnaval akşamı için bir ruh yarınsa atılacak bir maske
Takımı bozulmuş bir ruh giyilip dışarı çıkılmaz artık onunla
Taşınması da ağır ve her zaman durması gereken zehir

Hiç anlamamışımdır neden özen gösterdiğini ruhuma
Kürekle bulunur bunun gibileri

Ama ne der başkalarının gündüzünü ilk defa gören
Ameliyat mucizesiyle
Ruhum ne dedi sen onu kılıfından böyle çıkardığında
Biçim verdiğinde kendine benzer
Kollarında anlayınca bir insan olduğumu
Bıraktığım zaman iğreti yaşamayı ve sırıtmayı kendim olabilmek için elinin değmesiyle
Alın şu ruhumun kitaplarını alın da açın rasgele bir yerinden
Parçalayın en iyisi anlamak için
Kokuyu da gizemi de
Açın sayfaları bir hoyrat parmakla buruşturun yırtın
Bir şey kalır onlardan yalnız
Bir mırıltı bir nakarat
Bir şey anlatmayan bakış
Uzun bir teşekkür kekeme
O çayır gibi mutluluk
Çocuk- Tanrı'sı karasevdamın
Duaların Ave Maria'sı
Sürüp giden uykusuzluğum.

Açan göğüm çiçeklerim
Ey aklım ey çılgınlığım
Mayıs ayım ezgilerim
Cennetim yangınım benim

Elsa yaşamım evrenim
Çev: Sait Maden


BİR ADAM GEÇİYOR
PENCERENİN ALTINDAN
VE ŞARKI SÖYLÜYOR



Bizi yalnız özgürlük için
Mutluluk için yarattılar
Dua neyse itiraf için
Kırağıya pencere kadar
Mevsim neyse esrimek için
Sevdalanmak için de bahar

Bizi yalnız özgürlük için
Mutlululuk için yarattılar

Düşlerdendi kolların öyle
Kanına güneşler serili
Ne güzeldi ağlamak bile
Koşardın o çiçek serpili
Mayıs kırlarında şarkıyle
Şeytana Tanrıya sevgili
Düşlerdendi kolların öyle
Kanına güneşler serili

Yavrum delişmenim aslında
Eşsiz bir ateştin bir yangın
Suyun tadı vardı ağzında
Saçlarında bedava altın
Ne oldu o yağmur altında
Öpüşmeler o kızıl ağzın
Yavrum delişmenim aslında
Eşsiz bir ateştin bir yangın

Geçen geçen hep geçen zaman
O düğümlü ipiyle yer yer
Sevenlere dolanaraktan
Duyurmazmış kendini meğer
Ayırır gözleri ışıktan
Alna acı bir alay çeker

Geçen geçen hep geçen zaman
O düğümlü ipiyle yer yer

Gençliğinden kalan geriye
Budur ancak azın da azı
Suç benimse en uz dilliye
Sorun gönül cezaya razı
Bundan yaralanmamız niye
Öldüren kim mavi kuşcağzı
Gençliğinden kalan geriye
Budur ancak azın da azı

Her kötülük yerilmeli mi
Daha yaşlı gönül gelen çağ
Aşk değildir yıpranan kimi
Vakit zevk deyince elveda
Ve gözler bir dua etti mi
Güneş yadsımadı bir defa
Her kötülük yerilmeli mi
Daha yaşlı gönül gelen çağ

Kusur eğer değilse bizde
Oyunda kim elebaşılar
Gökten gelen nerde ne izde
Göğün verdiğini kim çalar
Kusur ya bendedir ya sizde
Kime fayda sağladı baylar

Kusur eğer değilse bizde
Oyunda kim elebaşılar

Özgürlüğe yaratıldık biz
Biz mutlu olmaya her zaman
Safsatadır her bildiğiniz
Yaşamak içindir bu cihan
Tevrat yasa ve düzeniniz
Öküzlerden ileri saban
Özgürlüğe yaratıldık biz
Biz mutlu olmaya her zaman

Çev: Sait Maden


KALABALIKTA
ŞARKICIYI İZLEYEN SES:



Özgürlüğe yaratıldık biz
Yalnız yalnız özgürlüğe ve
Mutluluğa yaratıldık biz
Çev: Sait Maden


ŞARKIM YELDEN
SU BENTLERİNDEN



Şarkım yelden su bentlerinden
Kara acı turunçtan sevgim
O denizin öldüğü semtim
………Düş içinde gelirken


Sessiz tepelere yıldızlar
Yağan güzel ağustos ayım
O mavi göklü düş sarayım
………Ki palmiye her duvar

Altın kolum silik düşleğim
Bende doğan susuzluk açlık
Sonsuz akşamlardan gerdanlık
………Ki bekler hep yüreğim

Demek yitebilirim sana
Tüm sazları örmeden belki
Dağıtmadan pencerendeki
……..Kumruları bir yana

Yapmamışken sabahtan bir ok
Pusluluk ve çiçekler oku
Serin sular ve keder oku
………Ki bana verirsin çok

Ve bütün bu yitik dil anlam
Bu yer çatlağında hazine
Dua kaplı çığlığım yine
………Satılıp giden tarlam


Ağzım sözcük dolu ya susar
Hepsi budur beni en üzen
Bir de senin hatırana ben
………Az heykel diktim o var

Kafesine bu vura vura
Onun için öyle yıpranmış
Bu yüreği en son çırpınış
………Yıkıverir çukura

Gırtlağımı kuşları kesin
Gelsin kanım şarabım derken
O yulaflar gibi geçerken
………Öyle hoşlanıp geçsin

Sonuna dek kendimin bilmem
Gidebilir miyim vakit dar
Ve tanrı-haykırış için o kadar
………Seni sevdiğimi hem
Çev: Sait Maden


KARANLIK OLAN
HER ŞEY



Karanlık olan her şey parıltından söz açar bana
El yordamıyle geçilmiş
Dul odalar
Gemilerin dibindeki zift
Bataklıkların suyu
Kara zeytinler
Dağcıların güç döndüğü kar üzerinde
Bir alıcı kanatlar çarmıhı
Kunduraları bir ölünün
Gecenin tırnaklarındaki hınç

Acılı olan her şey
Mor halkası uykusuzlukların
İtilen ekmek
Evini boş bulan adam öpüşleri
Talihsiz yüze ayna
Trajedi zenginlik sütunlarında
Yaş
Kırıp koparmalar
Zevkten rezil olmuş gençlik
İnsanın kendi kendinden uzaklaştığı zindanlar
Zorlu her şey
Yangınla kan
Dikelen barbarlar kentlerde
Buğday ve kadın cellâtları
Kırbaçla dağıtılmış atlara benzeyen kasabalar
Yırtıcı hayvanların utkusu
Kurşuna dizmelerin parlak gülüşü
Bakırla kırılmış üyeler ve başkasının istemi
Sarı ve kızıl kıyım
Acıların zincifre rengi
Kıyıcılık rengine bürünen her şey akşam olunca

Mavi gözlerinden söz aç benim için âh benim için
Çev: Sait Maden

Hiç yorum yok: