RSS

8 Ocak 2018 Pazartesi

PAUL ELUARD VE NERUDA


BENZERİ OLMAYAN ELUARD

Pablo Neruda


Arkadaşım Paul Eluard, kısa bir süre önce öldü. Öylesine bütün, öylesine yoğun bir kişiliği vardı ki, ölümüne çok güç alıştım ve çok acı çektim. Normandiyalıydı. Mavi gözlü ve pembe tenliydi. Dimdik ve ince yapılıydı.

1914 savaşında iki kez gazla zehirlenmişti, elleri titrerdi. Fakat Eluard'ı her görüşümde gökyüzünün rengi, derin ve suskun sular, güçlülüğünü iyi bilen bir yumuşaklık canlanırdı gözümün önünde. Pencerede kalıvermiş bir ilkbahar yağmuru damlası kadar pırıl pırıl ve tertemiz şiirlerini okuyanlar; Paul Eluard'ı politika dışı bir şair, politikaya karşı çıkan şairlerden biri sanırdı. Fakat hiç de öyle değildi. Fransız milletiyle bağlı sayıyordu kendini; Fransız milletinin heyecanlarına ve döğüşlerine sıkı sıkıya bağlıydı.

Paul Eluard yere sağlam basardı. Bir çeşit Fransız kulesiydi. O yaygın ve budalaca heyecanlanmalara hiç benzemeyen bir Fransız heyecanı vardı onda.

Birlikte yolculuk ettiğimiz Meksika'da onu ilk kez karanlık bir uçurumun kenarında gördüm. Yüreğinde hüzne her zaman sessiz ve küçük bir köşe ayırmasını bilmiş Eluard'ı.




Çökmüştü. Gerçek bir Fransız olan dostumu ben razı edip sürüklemiştim bu yabancı ülkeye. Fakat José Clement Orozco'yu gördüğümüz gün hastalandım, tehlikeli bir filibit hastalığına tutularak yataktan dört ay hiç kalkmadım. Paul Eluard kendini pek yalnız hissediyordu. Yalnız bırakılışına pek üzülüyordu. Gözleri görmeyen bir araştırıcı gezgin gibi savunmasız. Hiç kimseyi tanımıyordu. Bütün kapılar ona kapalıydı. Üstelik karısını da yitirmişti. Tek başınaydı ve sevgiden yoksundu. Şöyle diyordu:

"Hayatta başkalarıyla birlikte yaşamalı, hayatın bütün tabakalarına karışmalı. Benim tek başıma oluşum gerçek dışıdır, suçluluktur. "

Dostlarımı çağırdım ve hep birlikte sokağa çıksın diye onu zorladık. Meksika yollarında sürüklememize diş gıcırdatarak katlandı. Bu sayısız gidiş gelişlerden birinde sevgiyi, en son sevgisini buldu: Dominique.

Paul, Eluard üzerine yazı yazmak hiç de kolay gelmiyor bana.

Onu hâlâ önümde ve hayatta görüyorum. Gözlerinde elektriklendirici mavi derinlikler parlıyor… Çok uzaklardan bakar gibi. Defnelerle köklerin sarmaş dolaş olup güzel kokular verdiği Fransız toprağındandı. Sular ve taşlar kadar yüceydi. Adları bile unutulmuş eski çağların sarmaşıkları sarmıştı onu. Çiçekleri ve yıldırımları, kuş yuvalarını ve pırıl pırıl türküleri taşıyan bitkiler.

Pırıl pırıl sözü sadece bir deyimdir. Onun şiiri, taşlardan bir kristaldi. Suların çağıltılı akışı onu susturdu.

Ustalığının en yüksek tepesine ulaşmış sevgiler şairi, Fransa'nın o felaketli günlerinde yüreğini yurduna adadı ve o yürek, savaşlara gerekli ateşle dolup taştı.

Eluard'ın şairlik yanının politikadan daha ağır bastığına inanmamalı. Onun ne denli ileri görüşlü ve dialektik aklın ne inanılmaz derece olduğunu çok geçmeden anlayıp şaştım. Pek çok şeyleri günümüzün sorunlarını ve insanlarını birlikte gözden geçirdik. Onun ileri görüşlülüğü hep yardımcım oldu.

Eluard, akılcı olmayan gerçeküstücülükte hiç bir zaman kendini yitirmedi. Zira o taklitçi değil yaratıcıydı ve bu kişiliğiyle de gerçeküstücülüğün ölüsüne, ileriyi görüşü getirdi.

O benim bütün günlerimin arkadaşıydı. Onun şefkatini yitirmekle günlük besinimin bir bölümünü de yitirdim. Zira onun eylemci kardeşliği hayatımın en pahalı maddelerinden biriydi.

Fransa kalesi, arkadaşım! Kapanmış gözlerine eğiliyorum. O gözler bana bundan böyle de ışık tutacaklar, büyüklüğü; sadeliği ve doğruluğu, iyiliği, dürüstlüğü gösterecekler.

Çünkü bütün bunları sen diktin dünyamıza.



Pablo Neruda / Yaşadığımı İtiraf Ediyorum / Çev: Burhan Arpad

Hiç yorum yok: