RSS

23 Mart 2010 Salı

ARTHUR RIMBAUD / ILLUMINATIONS / MASAL

BİR prens, kendisini yalnız o sıradan hayır işlerinin yü­celmesine verdiği için üzülüyordu. Aşkta şaşırtıcı devrimler sezinliyordu, ve kanlarının göğün ve lüksün o güzelim bağı­şından daha güçlü olabileceklerinden kuşkulanıyordu. Ger­çeği , asıl istek saatini, asıl sevinçleri görmek istiyordu. Bu, dindarlığa yan çizmek olurmuş, olmazmış, buna bakmıyordu, istiyordu. Hiç olmazsa, oldukça güçlüydü insanlar üzerinde.

Eline geçirdiği kadınların canına kıyılmıştı. Güzellik bahçe­si için ne yıkımdı bu! Kılıcın altında onu hepsi kutsadılar. Yeni kadınlar da istemeğe kalkmadı. - Kadınlar yeniden çıkıp gel­diler.
Av dönüşü ya da ayin sonu kendisiyle gelen bütün kadın­ları öldürdü. Ama yine biri de arkasını bırakmadı.

O lüks içinde ki hayvanları boğazlayarak eğlendi. Sarayla­rı yaktırdı. İnsanlara saldırıyor, onları dilim dilim ediyordu.

- Ama kalabalık, altın çatılar, güzel hayvanlar yaşamalarını sürdürüyorlardı yine de.

Yakıp yıkmayla coşup, kan dökmeyle gcnçleşilebilinir mi hiç! Halk ağzını açmadı. Bu konuda kimse ona yardım ede­yim demedi. Bir akşam atını kurumla dört nala sürüyordu. An­latılamayacak, açıklanamayacak güzellikte bir peri beliriverdi. Yüzü, duruşu, bin bir aşk, anlatılamaz, aynı zamanda da daya­nılamaz bir mutluluk muştuluyordu! Prensle peri, belki de, tam bir sağlık içinde yokolup gittiler. Hem nasıl olur da ölmezler­di? İşte bunun için de beraberce öldüler.
Ama prens, sarayında, eceliyle öldü. Prens, periydi; peri de prensti.

Bize yabancı bilgiç musiki.


ÇEV: İLHAN BERK

Hiç yorum yok: