BİR prens, kendisini yalnız o sıradan hayır işlerinin yücelmesine verdiği için üzülüyordu. Aşkta şaşırtıcı devrimler sezinliyordu, ve kanlarının göğün ve lüksün o güzelim bağışından daha güçlü olabileceklerinden kuşkulanıyordu. Gerçeği , asıl istek saatini, asıl sevinçleri görmek istiyordu. Bu, dindarlığa yan çizmek olurmuş, olmazmış, buna bakmıyordu, istiyordu. Hiç olmazsa, oldukça güçlüydü insanlar üzerinde.
Eline geçirdiği kadınların canına kıyılmıştı. Güzellik bahçesi için ne yıkımdı bu! Kılıcın altında onu hepsi kutsadılar. Yeni kadınlar da istemeğe kalkmadı. - Kadınlar yeniden çıkıp geldiler.
Av dönüşü ya da ayin sonu kendisiyle gelen bütün kadınları öldürdü. Ama yine biri de arkasını bırakmadı.
O lüks içinde ki hayvanları boğazlayarak eğlendi. Sarayları yaktırdı. İnsanlara saldırıyor, onları dilim dilim ediyordu.
- Ama kalabalık, altın çatılar, güzel hayvanlar yaşamalarını sürdürüyorlardı yine de.
Yakıp yıkmayla coşup, kan dökmeyle gcnçleşilebilinir mi hiç! Halk ağzını açmadı. Bu konuda kimse ona yardım edeyim demedi. Bir akşam atını kurumla dört nala sürüyordu. Anlatılamayacak, açıklanamayacak güzellikte bir peri beliriverdi. Yüzü, duruşu, bin bir aşk, anlatılamaz, aynı zamanda da dayanılamaz bir mutluluk muştuluyordu! Prensle peri, belki de, tam bir sağlık içinde yokolup gittiler. Hem nasıl olur da ölmezlerdi? İşte bunun için de beraberce öldüler.
Ama prens, sarayında, eceliyle öldü. Prens, periydi; peri de prensti.
Bize yabancı bilgiç musiki.
ÇEV: İLHAN BERK
23 Mart 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder