Oğlun, gidiyorum ana, diyeli beri,
ağzına bir lokma komadın,
ağladın bütün gece
sessiz soluksuz
bakarak karanlıkların tabutuna.
Güzel yüzün buruştu,
sabaha varmadan ihtiyarladın.
Karardı için kahırdan,
kurudu dudakların.
Neden besledim büyüttüm onu tam yirmi yıl,
duyar mısın, tanrım,
neden besledim büyüttüm?
Vurdu başını duvarlara, aldırmadın,
bastı çığlığı, bastı çığlığı, aldırmadın,
neden, tanrım?
Vatlığımız bir intihardır, anam, bu dünyada.
Kitaplarımı fareler didik didik ettiler.
Durdu duracak can çekişe çekişe bu yürek.
Kahve pişirdim akşama dek dükkânda,
kuruladım bütün tabakaları akşama dek.
Kovuldum bir kapıdan bir kapıya.
Günlerce aç açına iş aradım.
Parçalandı pabuçlarını, esvaplarım.
Sövdüler anama avradıma.
Dostlarım sarhoş götürdüler beni.
Utançtan kendimi yedim yedim ağladım.
Canım anam,
başımı alıp gidiyorum,
sürgün ediyorum kendimi,
yok başka çarem.
İster dövün arkamdan,
ister saçlarını yol,
ister öl.
Kalamam,
elimde değil,
canım anam!
Sürgün vurdu torbasını sırtına, gitti.
Şükürler olsun çocukları verene ve alana!
Sen ağladın bütün gece
sessiz soluksuz
bakarak karanlıkların tabutuna.
Sevgili oğlun bilemedi:
Sallandıkça acıların ve zorlukların rüzgarında
eski gömleğin senin,
durmadan dalgalanır dönüşün bayrağı.
Sen öbür oğlunu al, anlat ona:
Babadan kalanı gözden çıkarmak alçaklıktır.
Anlat ona:
Tohumda ,hayatın sevinci
kayadakinden daha güçlü.
Yürür köklerim toprakta aşağılara doğru
ve dönüşün bayrağı dalgalanır durmadan
sallandıkça eski gömleğimiz
acıların, zorlukların rüzgarında.
Durmadan dalgalanır dönüşün bayrağı
(Çev. : A. Kadir - Afşar Timuçin)
27 Mart 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder