RSS

28 Mart 2010 Pazar

TEVFİK EL ZEYYAT / GİTMEYECEĞİZ BURADAN

Bin kere daha kolay, daha olanaklı
geçirmek bir iğne deliğinden
bir kocaman fili,
balık avlamak göklerde,
toprak sürmek denizlerde sabanla, traktörle,
zır zır konuşturmak bir timsahı
bin kere daha kolay, daha olanaklı.
Ama zorbalığınıza, baskılarınıza güvenip
düşünme gücünün ışığını söndürmek
ve kendimize çizmiş olduğumuz yoldan
ayırmak halkımızı bir kıl payı,
işte bu olanaksız.


Sanki biz,
Ledda’da, Ramla’da ve Celile’de
yirmi bin olamaz şeyiz.

Burada,
göğüslerinizin üzerinde
bir duvar gibi
uzanıp kalacağız.
Gırtlağınıza saplanmış
bir cam parçası gibi burada.
Dikenleri yontulmamış bir yabani incir gibi,
bir ateş, bir alev fırtınası gibi,
gözlerinize bata bata
burada.

Burada,
göğüslerinizin üzerinde
bir duvar gibi
uzanıp kalacağız.
Meyhanelerde bulaşık yıkayarak,
doldurarak beylerin kadehlerini,
karanlık mutfaklarda yerleri silerek,
köpek dişleri gibi sivri dişlerinizden
bir lokma ekmek kopararak çocuklarımıza,
kalıyoruz burada.

Burada,
göğüslerinizin üzerinde
bir duvar gibi
uzanıp kalacağız.
Aç.
Çıplak.
Güvensiz ve tedirgin.
Şiirler söyleyerek.
Sinirli sokakları
doldurarak gösterilerle
ve zındanları
gururla.

Yeni çocuklar yaparak
birbiri ardından,
kuduz nesiller gibi
yeni çocuklar.

Sanki biz,
Ledda’da, Ramla’da ve Celile’de
yirmi bin olamaz şeyiz.

Biz,
denizlerine susamışlar,
kalacağız burada.
Zeytin ve incir ağaçlarının
kaybolmuş gölgesine
gözümüzü dört açarak.
Hamura maya atılır gibi
ağaçlar dikerek
yeni yeni.

Sinirlerimiz buzlar içinde ama
yüreklerimiz cehennemler gibi.
Biz,
eritiriz taşları
yanınca içimiz.
Gitmeyiz ama,
gitmeyiz taş çatlasa.
Ve esirgemeyiz hasisler gibi
taptaze kanımızı.
Bir geçmişimiz var bizim
burada,
bugünümüz var
ve geleceğimiz.



(Çev. : A. Kadir - Süleyman Salom)

Hiç yorum yok: