RSS

24 Nisan 2010 Cumartesi

ATTİLÂ İLHAN / "KÜLTÜRSÜZLEŞME" YA DA HİLELİ YAZI?

Aydınlar Savaşı-Attila İlhan
Bebekus Kitapları-1991



Kültürsüzleşme nedir? (Bu yazı hileli, haberiniz olsun!) Kültür­süzleşme bir grubun, diğer bir kültürle ilişkisi sonucu, kendi kültürü­nü değiştirmesi, hatta bütünüyle kaybetmesi olayıdır. Azgelişmiş ülke­lerin şehir ekonomileri; hayat biçimleri bakımından, ülkenin geri ka­lan kısmına yabancıdırlar. Batılılar, film, reklamcılık, eğitim ve yaban­cılann varlığı yoluyla, şehir halkı üzerinde egemenlik kurarlar. Şehir, geniş ölçüde 'kültürsüzleşmiş' bir topluluktur.

Sömürücü; yerli halkın, metropoldeki sömürgeci halka benzemesi amacıyla, eski anlayış ve kuruluşlara, yeni bir biçim venneye çalışır. Ama yerlileri, aşağı bir düzeyde tutarak, tam bir benzerlikten, kesinlik­le kaçınır. Bu politika, iki temel ırkçı düşünce üzerine kurulmuştur; bu düşüncelere göre;

1- Hiçbir insan için, bir Avrupalı'ya benzemek­ten daha güzel bir şey olmayacağı için, Afrika, Asya ve Latin Ameri­ka halkına, Batı uygarlığı aktanlmalıdır.

2- Hiçbir uygarlık, Avrupa uygarlığından üstün değildir. Bu arada yerlinin daima aşağılık bir var­lık olduğuna, hiçbir zaman düzelemeyeceğine inanılmaktadır.

Ekonomik ve politik egemenliğin ötesinde, sömürgecilik, üçün­cü dünya halkının kişiliğini derinliğine hedef alan, geniş bir beyin yı­kama kalkışımı olmaktadır. Sömürgeleşmiş ülke, sömürgeciyi taklit etmesine inandırılmak istenmektedir. Sömürge halkının, sanatı, felsefesi ve dini inkar edilmekte, giderek bu halkın kişiliği yok edilmekte­dir. Endüstri uygarlığı, az gelişmiş ülkelere, kendi değer ve karşıt değer­lerini de aktarmaktadır. Gerçekten de, bu değer ve karşıt değerler, ço­ğunluk, zengin ülkelerin yönettiği kitle haberleşme (büyük basın, rad­yo, sinema, televizyon, reklamcılık) vasıtalarıyla iyice yayılmıştır.


Bu sosyo-kültürel darbe, şüphesiz, üçüncü dünya ayaklanması­nın, niçin her şeyden önce 'milliyetçi' bir ayaklanma olduğunu açık­layan olgudur. Egemenlik ve bağımsızlık haklarının aranması, şüp­hesiz bir kendi kendini kanıtlama, kişiliğini yeniden yaratma ve ken­dine yeniden kimlik kazandırma çabalarını ifade eder. Yine de üçüncü dünya ülkelerinde bir sarsıntı olmuştur; bağımsızlık elde edildiği zaman bile, özellikle kültürel alanda, sömürgecinin taklit edil­mesi süregelir. Örneğin Fransız sömürgeciliği, Fransız dilinin korun­ması için gerekenin çok ötesinde ve bağımsızlığın elde edilmesin­den sonra da, devam eder. Yönetim sistemi, eski metropollere gö­re biçimlendiğinden, yeni koşullara uyma çabaları engellenir.

Batılı tüketim modellerinin yarattığı gösteriş etkileriyle, reklamcılı­ğın az çok bilinçli kurbanları olan; ve endüstriyel toptımı yararlarının, Batılı hayat biçimleriyle karıştığı, bir uygarlığa kavuşma tutkusu için­de bulunan; üçüncü dünyanın ayrıcalı (seçkin) azınlıkları, çoğunluk şımank çocukların aşırılık ve gösterişçiliğiyle, gönüllü olarak 'Ameri­kan hayat biçimini' benimserler. Bu ülkelerde tergalden Batılı giysi­si, pamukluların ulusal yerini almıştır. Daha sonra aşçılar, Avrupa yemeklerini öğrenmek zorunda kalacaklardır.

Gelecekteki kadroların, yabancı ülkelere yollanmalarma gelin­ce, bu da söz konusu kadroların, ana vatanlarında çözmeleri gere­ken sorunlarla uzlaşmayan, bir eğitimden geçmelerine yol açar. Ya­bancı ülkelerde yetiştirilme, çoğunlukla, yararlı olmaktan çok za­rarlıdır. Bu sakıncalar, gelecekteki yüksek elemanların, çeşitli dış ülkelerde yetiştirilmesi halinde, daha da büyür. Eğitimin çeşitliliği, çoğunluk, eylemde anlaşma ve uzlaşmayı engeller.

(Temcit pilavı gibi, yine aynı lafları tekrarladım mı? İstanbul'da kı­şın ilk günleri, camlan buğulu bir kahvedeyim, otobüs hayalet/eri gizli bir yağmurdan Çıkıp karanlık bir sise giriyorlar. İnanmayacaksınız ama, okuduğunuz satırlan ben yazmadım. Fransız ilim adamı J.M.AIbertini, 'Azgelişmişliğin Mekanizması' adlı eserinde yazdı (May Yayın­lan, 1974); son günlerde bir münasebetle tekrar okumak gerekti de, il­ginç gördüğüm bazı paragraflanm, art arda ekleyip aktannayı düşün­düm; yaaa, ne demişler, aklın yolu bir: hadi şimdi tartışın!)
7 aralık 1986

Hiç yorum yok: