Aydınlar Savaşı-Attila İlhan
Bebekus Kitapları-1991
Kültürsüzleşme nedir? (Bu yazı hileli, haberiniz olsun!) Kültürsüzleşme bir grubun, diğer bir kültürle ilişkisi sonucu, kendi kültürünü değiştirmesi, hatta bütünüyle kaybetmesi olayıdır. Azgelişmiş ülkelerin şehir ekonomileri; hayat biçimleri bakımından, ülkenin geri kalan kısmına yabancıdırlar. Batılılar, film, reklamcılık, eğitim ve yabancılann varlığı yoluyla, şehir halkı üzerinde egemenlik kurarlar. Şehir, geniş ölçüde 'kültürsüzleşmiş' bir topluluktur.
Sömürücü; yerli halkın, metropoldeki sömürgeci halka benzemesi amacıyla, eski anlayış ve kuruluşlara, yeni bir biçim venneye çalışır. Ama yerlileri, aşağı bir düzeyde tutarak, tam bir benzerlikten, kesinlikle kaçınır. Bu politika, iki temel ırkçı düşünce üzerine kurulmuştur; bu düşüncelere göre;
1- Hiçbir insan için, bir Avrupalı'ya benzemekten daha güzel bir şey olmayacağı için, Afrika, Asya ve Latin Amerika halkına, Batı uygarlığı aktanlmalıdır.
2- Hiçbir uygarlık, Avrupa uygarlığından üstün değildir. Bu arada yerlinin daima aşağılık bir varlık olduğuna, hiçbir zaman düzelemeyeceğine inanılmaktadır.
Ekonomik ve politik egemenliğin ötesinde, sömürgecilik, üçüncü dünya halkının kişiliğini derinliğine hedef alan, geniş bir beyin yıkama kalkışımı olmaktadır. Sömürgeleşmiş ülke, sömürgeciyi taklit etmesine inandırılmak istenmektedir. Sömürge halkının, sanatı, felsefesi ve dini inkar edilmekte, giderek bu halkın kişiliği yok edilmektedir. Endüstri uygarlığı, az gelişmiş ülkelere, kendi değer ve karşıt değerlerini de aktarmaktadır. Gerçekten de, bu değer ve karşıt değerler, çoğunluk, zengin ülkelerin yönettiği kitle haberleşme (büyük basın, radyo, sinema, televizyon, reklamcılık) vasıtalarıyla iyice yayılmıştır.
Bu sosyo-kültürel darbe, şüphesiz, üçüncü dünya ayaklanmasının, niçin her şeyden önce 'milliyetçi' bir ayaklanma olduğunu açıklayan olgudur. Egemenlik ve bağımsızlık haklarının aranması, şüphesiz bir kendi kendini kanıtlama, kişiliğini yeniden yaratma ve kendine yeniden kimlik kazandırma çabalarını ifade eder. Yine de üçüncü dünya ülkelerinde bir sarsıntı olmuştur; bağımsızlık elde edildiği zaman bile, özellikle kültürel alanda, sömürgecinin taklit edilmesi süregelir. Örneğin Fransız sömürgeciliği, Fransız dilinin korunması için gerekenin çok ötesinde ve bağımsızlığın elde edilmesinden sonra da, devam eder. Yönetim sistemi, eski metropollere göre biçimlendiğinden, yeni koşullara uyma çabaları engellenir.
Batılı tüketim modellerinin yarattığı gösteriş etkileriyle, reklamcılığın az çok bilinçli kurbanları olan; ve endüstriyel toptımı yararlarının, Batılı hayat biçimleriyle karıştığı, bir uygarlığa kavuşma tutkusu içinde bulunan; üçüncü dünyanın ayrıcalı (seçkin) azınlıkları, çoğunluk şımank çocukların aşırılık ve gösterişçiliğiyle, gönüllü olarak 'Amerikan hayat biçimini' benimserler. Bu ülkelerde tergalden Batılı giysisi, pamukluların ulusal yerini almıştır. Daha sonra aşçılar, Avrupa yemeklerini öğrenmek zorunda kalacaklardır.
Gelecekteki kadroların, yabancı ülkelere yollanmalarma gelince, bu da söz konusu kadroların, ana vatanlarında çözmeleri gereken sorunlarla uzlaşmayan, bir eğitimden geçmelerine yol açar. Yabancı ülkelerde yetiştirilme, çoğunlukla, yararlı olmaktan çok zararlıdır. Bu sakıncalar, gelecekteki yüksek elemanların, çeşitli dış ülkelerde yetiştirilmesi halinde, daha da büyür. Eğitimin çeşitliliği, çoğunluk, eylemde anlaşma ve uzlaşmayı engeller.
(Temcit pilavı gibi, yine aynı lafları tekrarladım mı? İstanbul'da kışın ilk günleri, camlan buğulu bir kahvedeyim, otobüs hayalet/eri gizli bir yağmurdan Çıkıp karanlık bir sise giriyorlar. İnanmayacaksınız ama, okuduğunuz satırlan ben yazmadım. Fransız ilim adamı J.M.AIbertini, 'Azgelişmişliğin Mekanizması' adlı eserinde yazdı (May Yayınlan, 1974); son günlerde bir münasebetle tekrar okumak gerekti de, ilginç gördüğüm bazı paragraflanm, art arda ekleyip aktannayı düşündüm; yaaa, ne demişler, aklın yolu bir: hadi şimdi tartışın!)
7 aralık 1986
24 Nisan 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder