ASKELOPİS
Askelopis Ephesos'lu bir kuşla dolaşırdı ve bizim görmediğimizi görürdü. Nesneler böyledir, herkese görünmez. Gizliliği sever. Şairler gibi de beyaz bir dille konuşurlar. Us bunu kavrayamaz. Ama görünmeyen de yoktur. Nesneler bunu bilmez. Niçin bilsin? Hem bilmek nesnelerin işi değildir. Balıklar içinde yüzdükleri suyu biliyor mu? Ben ormanı bilmeden tanıdım, bir daha da unutmadım. * Nesneler sözcüklere dönüşmeye görsün durdurulamaz. Yer küreyi sararlar; sonra da binlerce tümceye dönüşürler. Yeryüzünün bir ucunda binlerce nesne her sabah bunun için uyanır. Tümcelerle öğrendim ben dünyayı. Evrenin sınır taşları. Dildir tek Tanrı, o cenin!
(Ayak basılmadık yerlerini benden esirgeme, çok görme bunu bana, sevgili dil.)
(*) Ey bellek, senden kurtuluş yok!
Bundan nesnelerin ötesinde bir şey yoktur. Askelopis bunu görmedi. Ölüm onu görür kıldı. (Felsefe biraz da ölümü öğrenmek değil midir?)
Nesneler yalnızdır mı diyorsun?
Nesnelere bundan böyle yalnızlığı duyurmayacağım.
Söz.
28 Nisan 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder