3.
(l0 Muharrem 1067)
Bir sabah daha dağlarda sular dağlarda daha nice güzel şey uyurdu
Hakir yoldaydı.
Ne biliyorsak güzel diye ne biliyorsak
Yoldaydı.
Bir cumartesi ver elini dedim ver elini dağlara taşlara
Dünya güzeli elini bir sabah
Uzattı Çamlıbel.
Bu dünyada en güzel şeyler bu gökyüzü, bu sular, bu topraklar değil mi sizce
Değil işte.
Bu dünyada en güzel şey
Zulüm üstüne seferdi.
Ben birçok krallar gördüm
Padişah mendilleri kullandım.
Cihanda en güzel şey
Kulluğu yok etmekti.
(l2 Muharrem)
Çamlıbel'e gelen peşin Etfeni Gölünü peşin Mudumu Suyunu, Melen Deresini görür.
Büyüksu'yu, Ulus'u, Karadere'yi görür.
Doksan bin evi görür.
Ben insanları gördüm.
Evlerin içini gördüm.
Evlerin önüne düşen güneşi gördüm.
Ben çarşıları severim bilirsiniz
Çarşı esnafını severim, bakırcıları, dokumacı esnafını, terzi ayakkabıcı türlü kuşlar esnafını severim. Akan suları severim ve sulardaki alabalığı ve mercanı severim,
Bursa yastığını, Yeniçeri keçesini, sim hançeri severim.
Kırmızı elmayı
Melek Ahmet Paşayı severim.
Çamlıbel'de
Eşitliği sevdim.
Özgürlüğü sevdim.
Beyleri sevdim.
Beylerin yaşamasını istediğim o düşlerini sevdim.
Beyler insanları
“Ne yol ile meydanı muhabbete getirirler”
Onu sevdim.
Çamlıbel'de herkes lata potur sıkma şalvar giyer, bütün sıkma şalvar giyer
Kadınlar işlemeli kürk giyer.
Kadife yelek giyer.
İşlemeli kürkü, kadife yeleği sevdim.
Çamlıbel'de nice ağaçlar vardı, en ulu ağaçlar zeytin ağaçlarıydı
En sevilen ağaç zeytindi, defneydi
Onu sevdim.
(25 Muharrem)
Çamlıbel'e her gün bir yığın fukara gelirdi
İlkin dağlarda yaşayanlar, su kenarlarında, ormanlarda yaşayanlar geldi.
Çamlıbel'e her gün Bolu'dan bir sürü insan gelirdi
Bir sürü insan
Çamlıbel'e yerleşirdi.
Bütün gelenler Çamlıbel'e
Zulümden kaçıp gelirdi.
Çamlıbel'de ilkin Köroğlu'nu, Han Ayvaz'ı ve Demircioğlu'nu ve Kiziroğlu Mustafa'yı ve Bıyıklı Yusuf'u gördüm. Binbaşı Koca Kenan'ı, Köse Sefer'i, Dellak Hasan'ı gördüm. Bölükbaşı Deli Mahmut'u, Kenan Oğlu Ahmet'i, Uzoğlu Hasan'ı gördüm. Yumurta Dağım, Ağpınarı, Soğandağını gördüm. Demircileri, nalbantları, dellakları gördüm. İç kaleden bütün Çamlıbel'i gördüm. Çamlıbel'de ayağı çıplak, sakalı uzamış kimse görmedim. Buğday, mısır, pirinç tarlalarını, tarlada çalışan insanları gördüm. Çarşafı, kilimi, heybeyi nasıl dokurdular onu gördüm. Kiminle konuştumsa Çamlıbel'de herkes çoluğu çocuğuyla yaşamak istiyordu. Herkes onu istiyordu. Han Ayvaz'la sabahtan akşama kadar konuştum, onu istiyordu. Demircioğlu aynı şeyi istiyordu. Çamlıbel'de Eyvan Köşkünü, daha bir çoklarını gördüm. Eyvan Köşkü’nde Köroğlu’nu gördüm. Çamlıbel'de ne kadar gün ne kadar saat kaldımsa, Köroğlu’yla kaldım.
Ne kadar konuştumsa Köroğlu'yla
Bolu Beyi'nden konuştuk.
Beylerin puştluğundan konuştuk.
Çamlıbel'de ayva, Çamlıbel'de nar, üzüm, altın sarısı ova, ovada akan su, ala şafak,
Dul yetim hakkı Çamlıbel'de
Ondan konuştuk.
Han Ayvaz dünyada en çok gülleri sevdiğini söyledi Köroğlu'nun
Çamlıbel'de her şey vardı
Bir gül yoktu.
27 Nisan 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder