RSS

5 Mayıs 2010 Çarşamba

İLHAN BERK / 5 Ekim 58, KOŞUK ŞİİR

6. Sonnet’yi bitireli şimdi bir ayı geçiyor, artık onunla ilgim kalmadı, yayınlanacak. Moliere çok geç yazarmış, bundan utanır, gizlemeğe çalışırmış. Bu S o n n et de benim elimde koktu diyeceğim. Moliere’i bunun için andım.

Şimdi üç yıla yaklaştı sanırım, ölçüsüz şiiri anlamaz oldum. Buraya, koşuk şiire ya da bu anlayışa, yavaş yavaş geldim. Özgür koşukla bağımı hemen kesmek istemedim. Şimdiye değin yazdığım S o n n e t’de ilk durak kullanıyordum. Duraktan, uyaktan nasıl korkuyordumsa öylesine korkuyordum. Ölçülü şiiri ilk Ahmet Muhip Dranas’da sevdiğimi söylemeliyim. Cahit Sıtkı daha usta ondan, ama şiiri çoğunluk unuttuğu oluyor. Bunun için böyle dedim. Necip Fazıl’ın da iki şiiri var, (Geçen Dakikalarım, Takvimdeki Deniz) ölçülü şiirin en güzel örnekleri diye göstermek isterim onları.


Diyeceğim, durak kullanmak korkum, nice örnekleri gördükten sonra geldi bana. Dranas’ın sevdiğim şiirlerinin duraksız olduğunu görünce, bu korkum daha da arttı. Beni, yeni bir dize düzeni ilgilendiriyordu, durakta buna en başta engeldi. Bunun için olacak, öbür Sonnet’lerde durak kullanmadım. Ama bugün durağın böyle bir sakıncası olduğu kanısında değilim artık. Mallarmé ‘nin dediği gibi düşünüyorum: Ben yeni bir dili izliyorum, bu ister istemez yeni bir şiiri getirecektir.

Koşuk şiire, özgür koşuktan gelmeme seviniyorum. Özgür koşuğun yararlığını, iyiliklerini yadsıyamam. Büyük, çok büyük bir yararlığı vardır özgür koşuğun. Bir yücelik buluyorum onda. Şiiri, bir şiiri arama amacı vardır çünkü. Şiir yakalanmadı mı bomboş bir şeydir o. Koşuk şiirin nice ölçü düzeni, şiiri unutturabilir ama, özgür koşukta zor olur bu.

Sevincim bu yoldan geçmiş olmamdan geliyor Bu son şiiri de yazarken, usumda, önce hep şiiri aradığımı ansıyorum. Ölçüye sonra bakıyordum. Giderek ölçü düzeni kendiliğinden kuruluyor zaten. Şimdi sözcükleri görür görmez kaç hece olduklarını anlıyorum, eskiden sayardım. Ama bundan korktuğum oluyor, bu ustalığı yitirmek istiyorum.

Artık bana öyle geliyor ki, ölçüsüz bir şiir olamaz benim için. Büyük bir eksiklik buluyorum çünkü özgür koşukta. Bununla özgür koşuğun bir ölçüsü olmadığını da söylemiyorum. Var. Ama o ölçü artık beni ilgilendirmiyor, o kadar. Eksik diyorum ona, hep bir eksiklik buluyorum. Özgür koşuğu yadsımam yeni bir dil gereğini çok duymuş olmamdan geliyor. Beni buralara o getirdi. O dilin soyut olması, konuşma diliyle hiç bir bağı olmaması gerektirdi bunu belki de. Özgür koşuk dili değil benim düşündüğüm dil. Whitman, Claudel, T.S Eliot’un dilinin bir bağı vardır konuşma diliyle. Bu, konuşma dili ölçü dili olamaz da değil. Ama özgür koşuğun konuşma diliyle bir bağı var demek istiyorum. Soyut bir dil, bunu hep bunu kuruyorum ben. Bunu da en iyi ölçülü şiirde görüyorum. Claudel’in de, T .S. Eliot’un da dilleri özgür koşukla bağdaşıyorlar. İkisinin de tiyatroya uzanıvermeleri bunun için kolay oluyor galiba.

Soyut bir dili özgür koşukta bulamaz mıyım? Bilmem. Rene Char’ı düşünerek böyle diyorum. Belki özgür koşukta bir eksiklik var demem daha. doğru.

Bir gün, özgür koşuk bir yazar mıyım? bilmiyorum. Şimdi ondan çok çok uzaktayım.



ELYAZILARINA VURUYOR GÜNEŞ’ ten…
Tan Yayınları / 1983 / Günlük / 1955-1982

Hiç yorum yok: