RSS

7 Mayıs 2010 Cuma

İLHAN BERK / İLHAN BERK SÖZLÜĞÜ, II

(OTLAR)


EBEGÜMECİ




Bir sap ebegümeciyle döndüm.

Bitki sözlükleri ebegümecini nasıl anlatırlar acaba?

Biliyorum önemsiz bir bitkidir, onun için de pek durulmaz üstünde. Ama yine de Latince bir adı vardır; sonra da iki satırlık bir tanımı: 20-70 sm. boyunda, eflatun çiçekli, tüylü, yuvarlak yapraklı, uzun saplı bir bitki, diye ...

Bütün sıradan otlar gibi de çoğunluğun bir otu olduğunu söylerler mi? Belki.

Hem ebegümecinin de bu umrunda değildir. Niçin olsun? Bencilliği aşmıştır o. Bir ermiş. Bir ermiş gibi alçakgönüllüdür. Her toprakta yetişir, gene bir ermiş gibi uzun ömürlüdür. Bütün önemsiz, sıradan otlar gibi de bilinmek, anılmak istemez sanki. Bir imece hayatı.

- Ey unutuş!

mu demiştir?

İşte bunun için sözlüklerin ne dediklerine bakmaz.

Şimdi önümde dururken de öyle değil mi? Sanki bir ebegümeci olarak bir ozanın önünde durmasını, onu eline almasını, ona bakmasını, bu şiire girmesini yadırgıyor. Hangi ot bu denli alçakgönüllüdür? Hangi ot onun gibi evlere, sofralara bütün görmüş geçirmişliğini, ezilmişliğini, çelebiliğini, efendiliğini takınıp girer? Daha dün koparmamış mıydım onu. Bu yazı için. Bir şiire girmek onu niçin bu denli ürkütüyor? Hem böyle bir ot şiire girmeyecektir de kim girecektir?


KÜL’den / Adam Yayınları / 1979

Hiç yorum yok: