RSS

29 Nisan 2010 Perşembe

İLHAN BERK / BEN ŞİMDİ BİR ŞİİRDEN

BEN ŞİMDİ BİR ŞİİRDEN GEÇENİM
ÇOK ESKİ
(Rondo)


Ben şimdi bir şiirden geçenim çok eski
- Uyuyarak severek siz benim aşkımsınız.
Şimdi dünyada beni anmalara dursanız
Kim bilir denizi gösteriyorsunuz belki.
Görüyorum ne kadar büyük yalnızlığınız.

İLHAN BERK / BEN UYANDIM BİR AŞK

BEN UYANDIM
BİR AŞK
DEMEKTİ BU DÜNYADA


(Rondo)


Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
- Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi.
Karaydım, kâğıt gibiydim yaşamalarda
Adım görseniz her gün o denizlerdeydi
Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.

İLHAN BERK / TROYA'DA SİZ SÖZÜ GÜZELDİ ESKİDEN

Troya'da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.

Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kağıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.

İLHAN BERK / GÜNEŞLER, BÜTÜN O...

GÜNEŞLER,
BÜTÜN O,
DURDUM BİR DENİZDE


Güneşler, bütün o, durdum bir denizde
Bir ağa sabahta Menelas gibiyim
Hanlık sürüyorum yeni bir ülkede .
Seni gördüm, bir gül beyazlanıverdim.
Kim bilir bir ilk çağ göğündeydik belki
Bir bulut çarpıyor eski bir kalyona
Bir sabah dünyaya nasıl bakmışım ki
Geçmiş esmerliğim tay soluklarına.
Bu çağda Troya'da güzel bir sizdiniz
Sizinle korlardı yan yana denizi
Bir daha siz sabah gibi güzeldiniz
Bir gün gelir alır aydınlığım sizi.

İLHAN BERK / SABAHLA NE GÜZEL DURDUNUZ AŞKIMA

Sabahla ne güzel durdunuz aşkıma
Yaşamamdan padişah uyanıyorsunuz.
Ne güzel bir kırmızı oluyorsunuz
Pis, yalnızım ben eş ülkende Elam'a.

Esmer, durdu işte vurman sularıma
Dağıldı Berk prensliğim görüyorsunuz.
Siz o kehribar çağlarda da buydunuz
Gökyüzüydünüz İngiliz akşamıma.

İLHAN BERK / SAHİ SİZ Mİ GELDİNİZ

SAHİ SİZ Mİ GELDİNİZ SAKSILARIM IŞIDI


Sahi siz mi geldiniz saksılarım ışıdı
Güzel ağzın belli çarşılardan geçmişsiniz
Bunlar Akad'da öyle defterler, kitaplardı
Cumartesi işte ellerinizi değdiniz.
Usumda ben sizinle ne güzel gökler tuttum
Büyüttüm kiliseler gibi yalnızlığımı
Baktım yazılarıma, kentlerime görüyorum
Siz getirdiniz bu şey padişah akşamını.
Böyle bir karanlık, f’li öyle bir şeydiniz
Bize o sulardan bir o rüzgârlardır vurmuş.

İLHAN BERK / TEP'TEKİ KRAL MEZARLARI İÇİN

Ve gidip durduk akşamüstü gibi ırmak kayıkları duran göğüne K' nın
Öyle yalnızdık ki (hiç bu kadar olmadım çok) bütün yol boylarında sarıydı ağzın
Bir dünyadaydık Sayda geçişiydi beyazlığının ıssız kentlerine İskit' in
Şimdi kim bilir bir gecedir sokakları yalnızlıkların yazılı o Ölüler Betiği'nin
Biz ne zamandır 22 sessiz harftik o sokaklarda bir karanlığı sürdürüyorduk
Gökyüzü gibi her yerde o uzak güzelliğindi senin birdenbire hep onu buluyorduk
İşte öyle tenhayım ki denizleri evin sağına, Doğu tarafına, Güneye koyuyorum
Bak ne güzel ev rüzgârları, Etrüsk kuşları geçti ben hâlâ hep seni dinliyorum:

İLHAN BERK / SİZ DEDİM DE F,

SİZ DEDİM DE F,
O DENİZLER ALDI BENİ


Siz dedim de f, o denizler aldı beni
Sabah haliniz o eski suları geçtim.
Helene'nin baktığı denizlerde Paris'dim
Yeni sesler buldum, renkler, diller yeni.
Kral yalnızlıklarımda düşündüm sizi
O çok günler Çin denizlerinde gittim
Sular, güneşler onlardı karşılaştırdım
İstanbul gibiydiniz belki daha da yeni.
Bu denizler ne güzel böyle değil mi f?
Hayır siz o denizlere bakıp geçtiniz
Kaldı işte sonnet'lerimde olduğu gibi f
Kaldı a'dan z'ye bütün baktıklarınız.

İLHAN BERK / BEN SENİN KRALLLIĞIN

BEN SENİN KRALLLIĞIN
ÜLKENE YETİŞTİM


Ben senin krallığın ü1kene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.

Sen o çıktığım sularsın, zencim benim
Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
/…/

İLHAN BERK / SİZ NE GÜZELDİNİZ

SİZ NE GÜZELDİNİZ BENİMLE BİLEMEZSİNİZ


Siz ne güzeldiniz benimle bilemezsiniz
A harfinden bir çarşı güneşi yüzünüzde
Heléne uyruklu bir rüzgârdınız her şiirde
Benimdi, Ronsard'ın bir ülkesiydi yeriniz.

Şimdi kim bilir İstanbul'sunuz değilsiniz
Bir f’ diniz Önasya'larda o şey evlerde
Şimdi nasıl bir yalnızlık eser yüzünüzde
Uzun sular olur duymak gibi bir şeydiniz.

İLHAN BERK / ATIMI İSTEDİM EVİN GÖĞÜ GERİNDİ

(Rondo)


Atımı istedim evin göğü gerindi
Çin gülleri bir yerden ordan geliyordum
Öyle sular dağların üstüydü isminiz
Yeşil, o solukları gibi rüzgârların
Bir bin yıl rüzgâr değirmeninizde kaldım

İLHAN BERK / KAYIP OĞLUNU ARAYAN

KAYIP OĞLUNU ARAYAN
BİR BABA İÇİN ŞİİR


‘Bu oğlan, dedi, daha ne kadar kaçacak?
On ikisinde kaçtı, on altısında kaçıyor.’
Böyle deyip sustu. Ağzının sol yakasında
Toplayıp uzun mu uzun bıyıklarını.
Erzurum’dan mı Tunceli’nden mi geliyordu?
Ve dünya şimdi ne kadar büyüktü,
…………………………… ilk anlıyordu

İLHAN BERK / BİR KADININ HER AKŞAM

BİR KADININ HER AKŞAM
BİR KIYIDAN GÖRDÜĞÜ



Her akşam tek başına gelip oturuyor kıyıya.
Her akşam çığlık çığlığa çalışıyor bir hızar.

Bir buldozer yolu indiriyor.
Çocuklar kamyonlar at1ar arabalar
Her akşam bu işte bütün gördüğü.

İLHAN BERK / KAYIK

- Deniz karıştı, dedi, sağlama almalı seni.
Deryaya güven olmaz.
Sanki,
……...yanıbaşında biriyle dertleşiyormuş gibi
konuşuyor kayığıyla. Palamarlarda, ıskarmozlarda
gidip geliyor elleri. Çıpaya uzanıyor. Uzanır
gibi bir buluta. Neden sonra, ‘Şimdi korkma!’
diyor, eğilip kayığın kulağına. İtip bulutu,
inip kalkan dalgaları. Göğü, kuşları.
Böyle karantinaya alıp denizin üstünü
Sonra bizim yanımıza gelip duruyor.

İLHAN BERK / ÖLÜ BİR OZANIN

ÖLÜ BİR OZANIN
SEVGİLİ KARISINI
GÖRMEYE GİTMEK


“Kağıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
……………… Böyle yaşayıp gidiyorduk.”

İLHAN BERK / GÜNLÜK İŞLERDENMİŞ GİBİ ÖLÜM

Dönüp duruyor yol. Sonunda orda durduk.
Açık kapıdan gördük,
…………………oturmuş yün eğiriyordu
Elinde kirmeni.
Kocaman bir yumak kapının orda yuvarlanıp kalmıştı.
Eşikten başımızı uzatıp:
……………………“Nasılsın?” dedik. Sanki
bir sandalyenin yerini değiştiriyormuş gibi
“Ölüp gidiyoruz işte!” dedi,
……………………kaldırmadan başını.
Günlük işlerdenmiş gibi ölüm.

İLHAN BERK / ÖLÜ BİR OZANIN

ÖLÜ BİR OZANIN SAĞLIĞINDA YAZDIĞI
KENDİ MEZAR TAŞI İÇİN
YAZIT



…...Belki biliyorsunuz
Ben okul defterlerinde büyüdüm
…...Kalacakmışım onun için
Ölünce her boydan kâğıtlarda


Ben ki herhangi bir akarsuyum
…...Puslu, bulanık
Gençliğini çoktan yitirmiş
…...Sıradan bir ovanın

İLHAN BERK / ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
- Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

İLHAN BERK / AŞKLAR İÇİNDE BİR KENTİN

AŞKLAR İÇİNDE BİR KENTİN
HERHANGİ BİR KENTİN



Benim yüzüm bir bayram telâşıdır
Küller ve biraz da deniz artıklarıyla

Ben ki çocuklarla büyüdüm ve
(Bu yüzden uzundur ya biraz kollarım)

Bir denizde bir akşam gittim ölümü
Yosunlar rüzgârlar gözleriyle balıkların

Hâlâ saçlarıma takılmış bulurum
Bir balığın pullarını ve tuzu

Şimdi bir yolu yürüyoruz ya seninle
Birden üçüncü sınıf bir lokantadayız işte

Bir kadın senin ağzınla gülüyor ve
Ne mutlu ne mutsuz.

……………………Nedir mi mutluluk diyorsun
Bir eylülü gitmek belki de böyle
(Eylül ki en kanayan aydır tarihte)



Ve birden o adam gösterisine başlıyor
Yırtılan sesiyle.
……………………Sanki sarı beyaz kara
Sanki bütün ırklar birlikte bağırıyorlar
Ve sanki insanlığın hali.

……………………Ve soruyorum kendi kendime
Lokantalar neden insanlığın haline benzer

Böyle bir dünyadayız işte yürüyoruz yürüyoruz

Ağzımdan diyordum daha çok ağzımdan öp beni
İnsan yaşarken bilmez yaşadığını.

İLHAN BERK / YIKILIVERİYORDU GECEME DÜŞEN AĞZIN

II

Güzüm ben

Gergefinde kuşlar, güneşler, hüzünler dokuyan

Onmazlığın kıyılarında sende binlerce yaşı yaşayan

Ben ki senin gençliğin, okula gittiğin yollar, rüzgârlar, uyandığın sabahlar, kesilen uykularınım.

Ağırlayanım gündüzünü.

İLHAN BERK / KUYUDAN SU ALAN ADAMLAR

…... Denize otlara gelip geçenlere bakıyor.
Bir yaprak sıyrılıp düşüyor ağaçların arasından
Düşen sesi yazmak ister gibi: “Her şey, her şey
Akıp gidiyor,” diyor. Der ya Ephesos’lu Herakleitos
İlk kez karşılaşıyormuş gibi sanki bir ırmakla.
…... O da öyle bakıyor düşen yaprağa ve sese.

İLHAN BERK / OZAN VE SESLER

Her gün böyle gelip dünyadaki yerini alıyor.
“Zor olan, diyor, şiirin hayatını yaşamaktır.
Yazmak sonra gelir hep.” Bir bardak su ister
Gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından.
Kendiyle daha bir içli dışlı olmak için sonra
Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor.
Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle. Bir top
Karanfilde gezdiriyor ellerini. Burnuna götürüyor.
Sesleri dinliyor sonra. İyi akşamlar diyen
Yoldan geçen bir sesi. Gürültülerle inen sabahı.
Sessiz otları. Düşen günü.

İLHAN BERK / TAŞLIK HAMAM SOKAĞI

Dönüşte güneşler içindeydi sokak
Yüzün güneşler içinde.
…………………… Yol,
Kıvrılıyor muydu? Kadınları gördük.
Gökyüzü sanki gergefleri, sürüyle
Kuşlar düşürüyorlar,
…………………… külrengi.

İLHAN BERK / KADINLAR

Mendireğin orda durmuşlar konuşuyorlar,
Sesleri kuşlar kaldırıyor, yapraklar döküyor.
Kadınları kim bilir hangi zamanların.

İLHAN BERK / PARILTI

Düz bir göğe dikmiş gözlerini bakıyordu.
Sanki,
umarsız Penelope'ydi. Bir an gergefinden
Başını kaldırmış da göz göze geliyorduk.
(İki yüzüydük sanki bir yaprağın).