RSS

28 Şubat 2011 Pazartesi

VINCENT Van GOGH, Theo'ya Mektuplar

1889 Nisan ayının başı


Bu günlerde iyiyim, içimde anlatılması güç bir hüzün tortusu var (ama neyse) vücutça zayıf düşeceğime kuvvetlendim ve çalışıyorum.

Şövalemin üstünde bir şeftali bahçesi var, dipte Alp dağlarının görüldüğü yol kenarındaki bir bahçe. Figaro'da Monet üstüne güzel bir yazı çıkmış; Roulin onu okumuş ve çok beğenmiş diyordu...

Bereket hava güzel ve güneş pırıl pırıl, bura insanları da şimdilik unutmuş gibi bütün sıkıntılarını, öyle olunca da neşe ve canlılık taşıyorlar.

Bu günlerde Dickens'in Noel Hikâyeleri’ni okudum, öyle derin şeyler var ki, sık sık okumalı; Carlyle ile ilişkileri var bu hikâyelerin.

Roulin benim babam olabilecek kadar yaşlı değilse de, bana öyle sessiz ve ağırbaşlı bir şefkati var ki; ihtiyar bir asker genç askere nasıl davranırsa öyle.

Bir söz bile söylemeden tavrıyla şunu der gibidir: yarın başımıza ne gelir belli olmaz, ama ne olursa olsun beni aklından çıkarma. İyi geliyor insana bu, çünkü bu adam bezmiş, küsmüş bir insan değil, kusursuz da, mutlu da değil, pek o kadar doğru da değil, ama öyle saf, akıllı uslu, duygulu ve inançlı ki.

Dinle, Arles'dan yakınmaya hiç hakkım yoktur, düşünüyorum da, hiçbir zaman unutamayacağım nice insanlar gördüm diyorum.

Hiç yorum yok: