RSS

2 Mart 2011 Çarşamba

VINCENT Van GOGH, Theo'ya Mektuplar

Tarihsiz


Ressamlara arka olan, onların bu desteğe daha hak kazanmadıkları bir zamanda arka olan adamlar vardır. Güzel.

Ama ne?.. Çok kez kötü sonuç verir bu iş, ve her iki taraf için de üzücü olur. Bir yandan, koruyucu harcadığı paranın boşuna gitmiş olmasına ya da öyle görünmesine üzülür, öte yandan, ressam kendisine daha çok güvenilmesini, daha sabırlı olunmasını ve daha çok ilgi gösterilmesini istemekte haklı görür kendini. Ama çoğu hallerde, anlaşmazlıkların çıkması her iki tarafın da gevşek davranmasından ötürüdür.

İkimizin arasında böyle olmayacağına inanmak isterim.

Ve zamanla benim çalışmalarımın sana yürek vereceğini de umarım. Ne sen, ne ben; senin bana kitabını gönderdiğin Gigoux'nun «kahramanlar» dediği adamların kuşağından değiliz.

Ama bizim çağımızda da bu coşkunluğu korumanın uygun olduğuna inanıyorum, çünkü ne olursa olsun talihin atılgan insanların yüzüne güldüğü çok görülür ve özellikle mutluluk ya da «yaşama sevinci» konusunda, insan gerçekten yaşamak istiyorsa, atılgan ve cüretli olmalı.

Ben derim ki: resim yapalım, bol bol eser çıkaralım ve kusurlarımızla, erdemlerimizle biz olalım; biz diyorum, çünkü senden gelen para, benim için bin zorla kazandığını bildiğim bu para, çalışmamdan iyi bir şey çıkacaksa, onun yaratılmasında senin de yarı yarıya pay olduğuna inanmak hakkını verir sana.

Millet'nin şu sözü düşündürüyor beni: “Acıyı ortadan kaldırmak istemem. Çünkü çok kez sanatçıları kuvvetle dile getiren odur.”

Bir köylü ressamı olduğumu söylerim ya, gerçektir bu söz, ve zamanla göreceksin ki asıl o çevre benim çevremdir, orada rahatım. Bunca akşam, madenciler, kömürcüler ve dokumacılarla bir arada ocak başında oturup düşünmem boşuna değildir; düşüncenin dışında da hep çalışmaya verdim kendimi.


Köylülerin günlük hayatına o kadar karıştım, onları günün her saatinde o kadar çok gördüm ki, başka bir şey düşünmek istemiyor canım.

Halkın Millet'nin eserlerine karşı gösterdiği ilgisizlik, son günlerde açılan sergiden de anlaşıldığı gibi, ne sanatçılara, ne de resim satıcılarına cesaret verecek gibi değil diyorsun, Yazdığın doğru, ama Millet bu ilgisizliği kendi de sezmiş görmüştü.

Sensier'yi okurken, kariyerinin başlangıcı üstüne söyledikleri dikkatimi çekti, kelime kelime hatırlamıyorum, ama özü şuydu: diyordu ki güzel kunduralar giyip bir şato hayatı yaşamak isteseydi, gördüğü bu ilgisizlikten epey sıkıntı çekerdi, ama «madem çarık giyiyorum böyle de olur». Nitekim dediği gibi oldu.

Onun için «çarıkla işe girişmek gerektiğini» hiçbir zaman gözden kaçırmayacağını umarım, yani tıpkı köylüler gibi yiyeceği içeceği, yatacak yeri ve giyecek üstü başı varsa insanın, kendini mutlu saymalıdır demek istiyorum.

Hiç yorum yok: