MACCHU PİCCHU / Pablo Neruda
"Yaşadığımı İtiraf Ediyorum / Çeviri: Burhan Arpad"
Kendi isteğimle konsolosluk görevime son verişimi bakanlık hemencecik kabul etti.
Diplomatik intiharım beni çok sevindirdi, çünkü artık Şili 'ye dönebilecektim. Bence kişi, vatanında yaşamalıdır; kökleri koparmağa çalışırsa, büyük hayal kırıklıklarına uğrayacak ve ruhu şu ya da bu biçimde felçli kalacaktır.
Ben kendi ülkemde yaşamalıyım. Ona ayaklarım, ellerim ve kulaklarım ile dokunmadan, sularını ve gölgeliklerini hissetmeden, köklerim çamurun içinde besleyici özü aramadan yaşayamam ben.
Tam olarak Şili'ye dönmeden önce, şiirime yeni boyutlar veren bir buluş daha yaptım.
Yolculuğuma Peru'da ara verip, Macchu Picchu yıkıntılarına tırmandım. Bu tırmanış atla oluyordu. O günlerde yıkıntılara çıkan bir yol yoktu. Dağın yükseklerinden yeşil Andların kule kadar sivri tepelerinin çevrelediği eski taş yapıları gördüm. Yüzyıllar sonunda harap olmuş kalenin taşları arasından ince sular aşağıdaki vadiye akıyordu. Wilcamayo nehrinin yatağından bembeyaz sis bulutları yükseliyordu. Bu taşların göbeğinde, kimselerin yaşamadığı bu gururlu ve mükemmel bir dünyanın göbeğinde kendimi hiç de yabancı hissetmedim; sanki ben de onlardan biriydim. Kendi ellerimle burada çok uzun zaman önce çalışmış, çukurlar açmış, kayalar taşımış gibiydim.
Bir Şili'li, bir Peru'lu, bir Amerika'lı gibi hissettim kendimi.
Kimsenin ayak basmadığı bu yüksek tepelerde, ün dolu bu dağınık kalıntılar arasında şiirim yeni bir inanç kazanmıştır. Macchu Picchu'nun Tepeleri şiirimi de orada yazmışımdır.
Macchu Picchu, İnka Uygarlığı’nın en ünlü kentlerinden biridir. 1900 başlarında, Peru’daki And Dağları’nda yapılan kazılar bu kenti tümüyle ortaya çıkarılmıştır.
(Engin Aşkın
Yücel benimle birlikte, yeniden doğ
Götür uzat beni kutsal ellerine
Kaçır o acılar evreninden
Biliyorum dönmeyeceksin bir daha
O hıçkırık senin miydi kayaların derininden
O yer altı çağı, seni bırakmayacak
Duymayacağım o kahırlı sesini
Delinmiş gözlerini hiç görmeyeceğim
Bir bak bana şimdi yüzeylerin derininden
Sen en ulu emekçi, sen toprağı süren
Sen kilim dokuyan el
Sen sessiz çoban dağlarda
Sen gözyaşını taşıyan çağların
Oyulmuş ellerin mücevhercisi
Sen tohum eken çiftçi
Getir üzgüleri gömütlerin ötesinden
Getir her bölümü, şu yeni yaşantıya
Kanın ne renk göreyim bir kez
Göreyim yüzünü çizgi çizgi
Anlat teker teker anılarını
Düştüğün toprağı bir daha göreyim
Çarmıha gerildiğin direkleri
Gel tutuştur uzak çağların alevini yeniden
Kırbaçların öyküsünü anlat bana
Şu kanla parıldayan keskin baltayı
Geldim haykırmaya senin cansız ağzından
Çağır kanayan dudaklarını evrenin
Konuş bana ötelerden
Konuş, bitinceye dek gece
Sanki bir dost limanda
Bir gemiyim seninle demir atmış.
Zincir zincir anlat bana
İlmik ilmik, adım adım
Bile bıçakları eskisi gibi
Yine göğsümde saklayalım
Bir ışıktan ırmaktır ellerim şimdi
Ellerim kaplanlar gibi
Bırak gözlerimi ağlayayım
Sessizliğini ver bana, umutlarını
Direnme gücünü, madenlerini
Sularını ver bana volkanlarını
Bütün cesetleri bağla benimkine
Katil bana damarlarımdan
Birleştir dudaklarını dudaklarımla
Benim sözcüklerimden haykır evrene
Yücel yeniden benim kanımdan
Çev: Engin Aşkın
22 Şubat 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder