RSS

23 Mart 2010 Salı

ARTHUR RIMBAUD / ILLUMINATIONS / TAN

YAZ şafağını kucakladım.

Sarayların ön yüzlerinde hiç bir kımıltı yoktu daha. Ölüy­dü sular. Gölge yığınları orman yolundan ayrılmıyordu. Yürü­düm, ılık ve canlı solumalar uyandırarak, değerli taşlar bakı­şıp kaldı, sessizce kımıldandı kanatlar.

Daha şimdiden o serin, soluk parıltılarla dolu patikada ilk kımıltı bir çiçeğin bana tutup adını söyleyivermesi oldu.

Çamların arasında saçlarını çözen şelâleye güldüm: gü­müş rengi tepede tanrıçayı tanıdım.

Tülleri birer birer tutup kaldırdım o zaman. O ağaçlıklı yolda, kollarımı salladım durdum. Ovalarda horoza haber ver­dim. Bütün kentte, çan kuleleri, kubbeler arasından kaçıyor­du; mermer rıhtımların üstünde bir dilencileyin koşarak onu kovalıyordum.

Yolun ta üst yakasında, bir defne ormanının yanında, o top top olmuş tüyleriyle çevirdim, onu, o koca vücudunun ağır­lığını birazcık duyar gibi oldum. Şafakla çocuk ormanın alt ya­kasında devriliverdiler.

Uyandığımda öğle olmuştu.


ÇEV: İLHAN BERK

Hiç yorum yok: