TDK’NIN ŞİİR ÖDÜLÜNÜ KAZANMASI ÜZERİNE
“………………………………………”
"Şiirimiz yoksuldur, işin acısı bu yoksulluk duygusal değil, entelektüel bir yoksulluktur. Çağdaşlaşma zorunluluğunun, Batılılaşma diye anlaşılması yanılgısı, ozanı klasik şiir varlığından uzaklaşma yoluna sürüklemiş, giderek Batı şiirinden çeviri bir şiir deyişi yeni Türk şiiri sanılmak dramına varılmıştır. Hiçbir iç uyumu, ses zenginliği olmayan, sözde doğal söyleyişin yalınlığını getiren bu tutum; lafı şiir yapan özellikleri atmayı ustalık, tümceleri devrik söylemeyi dize sanıyordu. 40 yıllan boyunca 'resmi' şiir tutumumuz, Batılılık adına bu, Anadoluculuk adınaysa halk ozanı hececiliğine öykünmek olmuştur. Bu toplumcu ozanların da sık düştükleri bir yanlış, onun için ilkin sorunun nasıl konulacağını aramak gerek.
"Türk Halk şiiri, Türk toplumunun 10.yy'dan 20.yy'a değin yaşadığı altyapısal gelişme sürecinin üstyapıdaki yansımalarından birisidir; bu nedenle de Divan edebiyatını belirleyen etkenler hangileriyse, onlardan etkilenmiştir. Kaldı ki Divan şiiriyle Halk şiiri, Divan musikisiyle Halk musikisi arasındaki farklar çoğumuzun sandığı gibi niteliksel değildir, derece farklarıdır: Halk türküsü ayrı bir musiki evreninin ezgi düzenini getirmez, Divan makamlarının evreni içindedir, onların ilkelidir; halk şiirinin de, Divan şiirinin ilkel düzeydeki belirtisi oluşu gibi: Halk ozanı, halk olduğu için öyle yazmıyor, elinden o kadar gelebildiği için öyle yazıyor. Aksini düşünmek, bugün de aynı ilkel kurallara uygun şiir söyleyen ozanların birer naif gözüyle görülmemesi, gerçek ozanlara oranla asıl Türk ozanları sayılması gerekirdi. Türk halk şiiri içerik olarak da çokluk çağının gerisinde, Divan şiiri gibi tekrarı ve kalıbı bol bir şiirdir. Şu halde bu şiirden yararlanmak da Divan şiirinden yararlanmak gibi, ulusal ve çağdaş bir bileşim arayan ozan için zorunlu fakat yetersizdir. Divan şiirine karşı Halk şiirini ilerici şiir saymak, Ahmet Kutsi "populisme'i değilse, önemli bir yöntemsel yanılgı olmalıdır.
"Ulusal Türk şiir bileşimi, ulusal Türk koşullarından çıkacak. Ne demek bu, önce ozanın ulusal Türk koşullarını a1gılaması gerektir demek. Yoksulluğun kendini bütün acılığıyla gösterdiği alan da burası işte; Türk bilim adamı ülkesinin bilimsel açıklamasını tam olarak yapmamıştır henüz, enstitülü ozanların, onlara uyarak nice toplumcuların yoksullukçu bir populisme (populisme misserabilist) yapmaları, bir üstyapı aracı olan eğitimle ülkeyi kalkındıracağını sanan bilim adamlarımızın yanılgılarından doğmamış mıdır? Biçimsel, hatta graphique bir estetik çaba olan İkinci Yenİ, toplumculuk moda olur olmaz, bazı bilgisi bol ve kullanışlı eleştiricilerimiz olmasaydı, kendisini toplumcu ilan edebilir, yine de biçimciliğini sürdürebilir miydi?
"Türk ozanı da, her Türk aydını gibi, her şeyden önce düşünce ufkunu genişletmek, yöntemini iyi öğrenmek, uygulamasını iyi bilmek zorundadır. Yoksa daha çok zaman metafizik, hatta mystique tekerlemelerini “seri halinde imal eden” ozanları ilerici, Köroğlu tipi bir eşkiya edebiyatını yanlış heyecanlarla geliştiren küçük burjuva yiğitlerini toplumcu sanıyoruz…
TÜRK DİLİ, 1 Aralık 1974)
24 Nisan 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder