RSS

28 Nisan 2010 Çarşamba

İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 4

DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUM


Bu dünya kadar eski bir şey yok. Gök sayrılı .Güneş sıradan.
Ağaçlar acemi. Her sabah devesiyle işe gidiyor. bir Bedevi. Her akşam kuşunu dolaştırıyor iki Çinli.

Bir yinelemedir dünya. Bin yıl,sonrayı görüyor bir ağaç. Bin yıl sonrayı bir dinazor. Gazali, kendini 7'ye benzetirdi. Homeros her sabah yürürdü…

Göz için yeni bir şey yok.

Korkunçluk bunda.






Zaman benim tarlamdır mı diyordu Goethe? Bilmek istemi­yorum. Oturduğu yerden Montevideo'yu görüyor bir ev. Sandal­ye kentsoylu. Pencere feodal. Su, belleksiz çıktı. Tin yalnız. Ben çocukken ırmak olmak istedim. Irmaklar hep çağırdı beni. Dü­şünmek istemiyorum. Dünya benim yerime düşünüyor.

Söz öldü.

Tunç: Monarşik.

Demir: Demokratik.

Bir akşam durup dururken dünyanın yaşlandığını gördüm.

Görmek yordu beni.





BENZETMELER
Eskilere göre ağaçlar alfabeydi. Bütün harfler ağaçlardı. A, köknar; C, melengeç; O, elma; M, selvi; P, zeytin.*

Gerçek benzetmelerde yatar. Hiçbir şey bundan kurtulamaz.

Bundan yeryüzünü bildik bulmamız.

"Ağaçlar som balığıdır!" diye bağırıyordu, duydumdu bir gün bir Eskimoğlu, yattığı yerden.**

Benzetmelerin bu dünya!



(*) Bırakalım harfler içini döksün.
(**) Gün gelecek, benzetmeler yerküredeki bütün sesleri bulup getirecekler. O gün birden saçlarımızın uzadığını göreceğiz.




Ağaçlarla harflerin (ağaçlar benzetmelere güler) ne düşündü­ğü bilinmez. Ne ki, ağaç ağaç olmak ister, harf de harf.

Hem biliyoruz ağaçlarla harflerin tanınmak, bilinmek diye bir sorunları yoktur. Tebdil gezen nice nehirler, dağlar, ovalar (ova­lar İbn Batuta okuyordu) gördüm; yeryüzünde olmak yetiyordu. Ağaçların konuştuğu unutulmuştur hem. Eskiden unutmak bilin­miyordu. Bölünmemişti zaman. Geçmiş, gelecek birdi. Bir
saydamlığın adıydı zaman: Bakınca görülürdü.

Benzetmelerin sonu dünyanın sonudur.

Hepimiz bir yanımızla ordayız.*


(*) Tam bu değil demek istediğim: Ama bir tümce de kendince anlam üretir.

Hiç yorum yok: