Düzyazıda anlamı olan her dizeyi çiziyorum. Bir gün, bunu yazmışım bir kenara, sonra da R i m b a u d’nun şu dizesini düşürmüşüm:
Dimanches cravatées au boulevard d’ennuie *
Böyle tanımlayabilirim şiiri. Bu, düzyazı ile iyice ayırmak için gerekli. Gerçekten, hiçbir ilke, anlamca şiiri düz yazıya yaklaştıramaz. Niçin böyle diyorum? Çünkü anlam düzyazıya özgüdür de ondan. Düzyazımın amacı düşündür, bunun için de anlam üzerine kurulur. Anlam, bir bakıma, düşünün ta kendisidir de denebilir. Hep biliyoruz düzyazının yapısını: özne, eylem, yüklem. Bu düzen, salt düşünü daha bir doğru, daha bir düzgün anlatma adınadır. Şiirin ise, böyle ne bir yapımı, ne de bir düşün amacı vardır. Hele anlama, düzyazıdan anladığımız anlama, hiç mi hiç bağlı değildir.
Düşünüyorum da, Fransız şiiri anlama bağlı şiiri son olarak Victor Hugo ile koparmıştır. Amerikan şiirinde de, Edgar Allan Poe şiirini, Walt Whitman’a karşı koyuyorum. Şiirde bir gelişim gözüyle bakıyorum ben buna.
Rimbaud ile Mallarmé, özellikle de Rimbaud, ilk ayak diretiyor. Bugünkü Fransız şiirini, bunun için, en çok Rimbaud’ya bağlayabiliriz.
Öte yandan, bir Dylan Thomas, T. S. Eliot, , bir Ezra Pound, Cummings, René Char, Saint-John Perse, Rimbaud’dan gelen bu çizgiyi öylesine uzatmışlardır ki, onlarla şiirde anlamın sözü bile edilmez olmuştur artık.
Demek istiyorum ki, Batı şiirinde anlama bağlı şiir miadını doldurmuştur. Resimde (Klee, Mondrian) heykel de (Henri Moore, Giacometti), musikîde de (Shoenberg, Alban Berg) durum daha başka değil. Aslında anlam, şiirin öteki ilkeleri gibi bir ilkedir, onlardan ne fazla ne eksik.
Bunun için, düz yazıda anlamı olan her dizeyi çiziyorum, dedim.
* Bunalım bulvarlarında kravatlı pazarlar
ELYAZILARINA VURUYOR GÜNEŞ’ ten…
Tan Yayınları / 1983 / Günlük / 1955-1982
5 Mayıs 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder