RSS

17 Haziran 2010 Perşembe

EUGENE MONTALE / MÜREKKEPBALIĞI KEMİKLERİ

2.


Mola verdiklerim oldu mağaralarda
ki seninleydiler, geniş
ya da dar, loş ve acı.
Dipten görülmüş ağızları
damgalardı o yaman
yapılarını gök parçasına.
Yükselirdi gürleyen
göğsünden hava tapınakları,
ışık fırlatan oklar:
duru gökte camdan bir kent
arınırdı yıpranmış yelkenlerinden bir bir
ve gürlemesi bir fısıltıydı ancak
Düşsel yurt doğardı dalgadan.


Kargaşalıktan açıklık yükselirdi.
Ayak basılmadık ülkeye dönerdi sürgün.
Böylece, baba, kudurmuş taşkınlığından
sert bir yasa doğrulanır seni görene.
Ve boşunadır kaçış: mahkum ederim kendimi
buna kalkışırsam ben
aşınmış çakıla yolumun üstünde,
taşlaşmış adsız acıya,
ya da o biçimdışı döküntüye ki
fırlatır akıp giderken yaşam
seli bir otlar ve dallar karmaşasında.
Hazırlanan yazgıda belki
olacak benim için bir mola,
başka hiç bir gözdağı.
Bu yinelediği dalganın bir yatışmaz öfkeyle
ve sütliman akışın söyleyip durduğu bu.

Çev: Sait Maden

Hiç yorum yok: