RSS

16 Şubat 2011 Çarşamba

ARTHUR RIMBAUD / RIMBAUD'UN SANAT GÖRÜŞÜ

RİMBAUD'NUN SANAT GÖRÜŞÜ


Rimbaud sanat görüşünü açıklayan özel yazılar yazmadı. Bu konuda elde yalnızca, öğretmeni Georges Izambard'a ve Douai'de tanıştığı şair Paul Demeny'ye yazdığı mektuplar var. Ayrıca, Rimbaud Cehennemde Bir Mevsim'e koyduğu Sözün Simyası uzun şiirinde de şiir serüvenine değgin açıklamalarda bulunuyor. Bunlara ancak ipucu gözüyle bakılabilir. Nitekim, her tümcenin, her sözcüğün üzerinde durarak hayli yazılar yazıldı, eleştiriler, spekülâsyonlar yapıldı. Rimbaud'nun sanatını ben de kendi görüşüme göre yorumlayacağım. Önce, ozanın bu mektuplarıyla Sözün Simyası'ndan alıntılar vermekle başlayalım.


Izambard'a Mektubu

"İşte yine öğretmensiniz. Kendimizi topluma adamak zorundayız demiştiniz; öğretim kurulundasınız; herkesin gittiği yoldan gidiyorsunuz. (...)

Aslında yalnızca öznel şiiri kendi ilkelerinize uygun buluyorsunuz. Deyimi bağışlayın, üniversitedeki yemliğinize dönmekte direnmeniz bunun kanıtı. Hiçbir şey yapmak istemediği için hiçbir şey yapmadan doyuma ulaşmış insanlar vardır, sonunda siz de onlardan biri olacaksınız. Ayrıca özel şiiriniz de korkunç yavan olacak. Başkalarının umduğu gibi bir gün sizin ilkelerinizde de nesnel şiiri görebileceğimi umarım. (...) Şu sıralar içip aylaklık ediyorum. Neden mi? Şair olmak, görülmezi görmek, bilici kılmak istiyorum kendimi: Siz anlayamazsınız bunu, ben de kafanıza sokamam. Tüm duyu'ların düzenini bozarak bilinmeze ulaşmak söz konusu.. acılar çok büyük, ama güçlü olmak, şair doğmak gerekiyor ve ben şair görüyorum kendimi. Bu benim suçum değil. Düşünüyorum demek yanlış, düşünülüyorum demeli. Sözcük oyununu bağışlayın.

BEN bir başkasıdır. Varsın odun bir gün kendini keman olarak görsün. Bilmedikleri konular üstüne söz yürüten bilinçsizler de vız gelir bana! (...)




Demeny'ye Mektubu

"Her eski şiir sonunda Yunan şiirine, uyumlu yaşama gelip dayanır. Eski Yunandan Romantizme dek -Ortaçağ- yalnızca yazıncılar, uyakçılar var. (...) Romantizm hiçbir zaman iyi değerlendirilemedi. Kim değerlendirecekti? Eleştirmenler mi? (...)

Çünkü BEN bir başkasıdır. Bakır bir gün kendini borazan halinde bulursa bu bakırın suçu değil. Şurası gün gibi açık: Düşüncenin gelişip açıldığını görüyor, ona bakıyor, onu dinliyorum. Kemanın yayını şöyle bir çekince senfoni derinlerde kıpırdayıp deviniyor ya da bir sıçrayışta sahneye çıkıyor. (...)

Ozan olmak isteyen kimse ilk önce bütünüyle kendini incelemelidir; ruhunu araştırır, denetler, dener, öğrenir. Ruhunu tanır tanımaz işleyip geliştirmesi gerekir! Basit gibi görünür bu: Her beyinde doğal bir gelişim tamamlanır. (...) Ruhu ejder kılmaktır söz konusu olan. (...)

Bilici (voyant) olmak, görülmezi görmek gerekir diyorum. Bütün duyuları uzun süre sonsuzca ve bilinçle bozup değiştirerek kendini görülmezi gören bir bilici kılar ozan. Bütün aşkı, acı ve çılgınlık biçimlerini bozup değiştirerek: Kendini araştırır, bütün ağuları kendinde tüketir ve özünü alıkor. Sözle anlatılamaz bir işkencedir bu ve bu işkenceyi yaşayan kimsenin bütün bir inanca, insanüstü bir güce gereksinimi vardı ve insanlar arasında o artık büyük hasta, büyük canî, büyük ve yüce bir bilgin haline gelir! -zira bilinmeyen'i bulmuştur! Herkesinkinden zaten daha zengin ruhunu ayrıca işleyip geliştirdiği için, bilinmeyene varmıştır. Şaşırıp, gönül gözüyle, gördüklerinin bilincini yitirse de onları gördü bir kez. Duyulmamış sayısız şeyin arasında sıçrayıp dursun, anası ağlasın, yetmez; ardından daha korkunç çalışmalar gelecek, öteki silinecek ve aynı ortam içinde yerini diğer korkunç işçiler alacak! (...)

Demek ki şair tam bir ateş hırsızı. İnsanlıktan, hatta hayvanlardan bile sorumlu. Bir şeyler bulduğu zaman bunları başkalarına da duyumsatmalı, dinletmeli; başkaları da onları tanımalı. Ötelerden getirdiği şey biçim içinde gelirse, ozan da biçimde sunmalı. Biçimsiz gelmişse, o da biçim kaygısından uzak yazmalı. Dil bulma konusuna gelince, her söz zaten düşünce olduğundan, evrensel bir dil de yaratılacak. Fosilden daha ölü Akademi üyeleri bile sözlük düzenleyebiliyor. Alfabenin ilk harflerinden başlayan aklıevvellerden söz etmiyorum. Ruha ruh olacak bu dil, düşüncede koku, ses, renk diye ne varsa hepsini özümleyecek. Kendi zamanında, evrensel ruhta uyanan bir yığın bilinmezi tanımlayacak şair. Düşüncenin formelleştirilmesinden öte, gelişimin açıklanmasından öte şeyler verecek. (...) Ozan gelişmenin çarpanı olacak. Gelecek materyalist. Sayılar ve uyumla dolu şiirler kalıcı olmak için yazılacaklar ama sonunda yine biraz eski Yunan şiirini yansıtacaklar. (...)

Bu arada ozandan öz ve biçimde yenilik istiyoruz. (...)

Lamartine bazen görülmezi görüyor ama eski biçimler içinde boğulup kalıyor.

İnatçı Hugo son yapıtlarında derin bir görüş sahibi olduğunu ortaya koydu. Sefiller gerçek bir uzun şiir. (...)

Musset melek tembelliğiyle bizlerin, acıklı kuşakların başına acılı ve gizli görüntüleriyle üşüştü ve ötekilerden on dört kez daha pislik. Ciddi, tatsız tutsuz öyküler ve atasözleri! Şu; Geceler, Rolla, Namuna, Kadeh denen ürünler! Hepsi de Fransızca, yani iğrenç mi iğrenç. Fransızca yazılmış ama Paris diliyle değil. (...)

Théophile Gautier, Leconte de Lisle, Théodore de Banville gibi ikinci romantikler görülmezi daha bir görüyorlar. Ancak, görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak ölüleri diriltmekten başka şey. Bu açıdan Baudelaire görülmeyeni gören gerçek bir bilici, ozanlar kralı, gerçek bir tanrı. Ne var ki, çok sanatçı bir ortamda boy verdi, o pek övülen biçimciliği önemsiz. Bilinmezlik bulununca, o kendisiyle birlikte kendi biçimini de getirir. (...) Parnasse denen yeni okulun da görülmeyeni gören iki bilicisi var: biri Albert Merat, diğeri gerçek bir şair olan Paul Verlaine.

Hiç yorum yok: