RSS

28 Mart 2011 Pazartesi

GÜLTEN AKIN

SANATIN İŞLEVİ (1)



Sanatta anlam, değer, işlev gibi birtakım soyut kavramlar üstünde duracağız, bunları somutlamaya çalışacağız. Öz, biçim üstünde düşüneceğiz. Gerçekçilik nedir? diyeceğiz. Araştıracağız. Bulduklarımızı düzenleyeceğiz. Yazacağız. Örnekler göstererek daha da somutlaştıracağız ilerde söylediklerimizi. Bunları birlikte yapacağız. «Ben» değil, biz demenin nedeni bu. Bu ilk yazılarım ufak ufak ısınma yazıları. Düşündüklerimizi karşılıklı söyleyerek, tartışarak, örneklendirerek bilgilerimizi geliştirmeye, bütünlemeye, aşmaya çalışacağız.

Anlam nedir? Anlamı nasıl ararız? Anlam arama, bilinmeyene, bilinenler içinden bir karşılık seçme işlemidir. Araştırdığımız şey, bilinenlerden neyin karşılığıdır?

Peki. Değer nedir? Değeri nasıl ararız? Değer arama, bir nesne, bir olgu, bir olayın herkesçe ya da bir kalabalıkça ortaklaşa kabul edilmiş bir ölçüye vurulmasıdır.

Anlam aramada bir saptama, bir duruklaştırma isteği vardır. iŞLEV bir edimi, bir diriliği anlatır. Sanatın dirimi İŞLEV'dir. O yüzden toplumcu sanat dirimi özünde en çok taşıyan sanattır. İşlevinin kapsamı geniştir çünkü.

Toplumcu sanatçı, eleştirel gerçekçi bir açıdan dünyayı yansıtır. Doğayı, toplumu genel yasalarıyla derinden kavramış sanatçı bilir ki, hiç bir nesne, hiç bir olgu, bilgi yerinde durmaz. Her şey değişir. Doğasıyla, toplumuyla hayat sürekli bir değişim düzeni içindedir. Heraklitos'un deyimiyle “Hep devinir, hiç bir yerde durmaz.”, “Bir nehre iki kez girilmez” de denilmiştir. Öyleyse sanatçı, donmuş bir düzenin özleyicisi değildir. Olmaması gerekir.

Breht'in bir şiirinin hatırlattığı gibi, düşlerimiz yeşeren buğday denizini muştulayabilir. Ama orda durulabilir mi? Yeşeren buğdayın sararması vardır. Bir ürün alma mevsimi gelir ardından. Sonra da tanelerin ekmeğe, ekmeğin emeğe dönüşmesi. Ve sürer bu böyle.

Toplumcu sanatçı, durmadan eleştiren biridir. Ama bununla yetinmez…Hayatın değiştirilebilir olduğunu da bir çekirdek gibi ürününün özüne yerleştirir ve geleceğe aktarır.

Çürümüş bir yapıyı eleştirel olarak yansıtırken, romantik bir sanatçıyla toplumcu bir sanatçıyı ayıran denektaşı buradadır. Kim yalnızca eleştiriyor, kim eleştirdiğinin değiştirilebilir olduğu gerçeğini özünde taşıyarak bir değiştirime katkıda bulunuyor?

(*) Demokrat 3 Ocak 1980'de yayımlanmıştır

Hiç yorum yok: