Bomboş oturdum rüzgârı dinledim
(yay burcundan dönen) . Irmağın
dediklerine geçtim sonra.
Geçip gidiyordum beni görmüyordu
ot yüklü bir akşam, yarım bir
ay.
Arkamdan başını kaldırıp
bakmıştı yol.
(dikenler, gri otlar)
28 Nisan 2010 Çarşamba
İLHAN BERK / YOLDAN GEÇEN BİRİ
Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök.
Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.
Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.
İLHAN BERK / YAPRAKLAR
Yaprakların yaradılışını okudum
Gazali’de.
Elin kuşlar kaldırıyor,
Bana bu şiiri yazdırıyor
durup dururken.
Gazali’de.
Elin kuşlar kaldırıyor,
Bana bu şiiri yazdırıyor
durup dururken.
İLHAN BERK / OTAĞ
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
İLHAN BERK / DÜŞÜNÜRKEN BULDUM KAYAYI
Düşünürken buldum kayayı.
Otlarla konuşmaktan geliyordum.
Ölü bir yaprak, adını unutmuş bir sokak,
sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak,
bir de partal bir kuş yürüyorduk.
Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez.
İsa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi.
Sözcükler bunu gördü.
(Ey görünmezlik! Elimden tut.
Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor.
Ve...
- Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım.
Otlarla konuşmaktan geliyordum.
Ölü bir yaprak, adını unutmuş bir sokak,
sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak,
bir de partal bir kuş yürüyorduk.
Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez.
İsa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi.
Sözcükler bunu gördü.
(Ey görünmezlik! Elimden tut.
Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor.
Ve...
- Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım.
İLHAN BERK / ACININ EL YAZISI
Ben acıyım. Yani senin hazan düşen yüzün. Umarsız
Boyun bazan. Bazan ağzın, gölgeli gözlerin
Yani çocukluğun. Bursa'da bir sokak yani
(Bursa'yı hiç görmemişim gibi gelir bana)
Bir akşam yaktığın mum sonra bir kilisede
Daha hiç bilmediği bir yüz için ölümün
Zaman ki senden başka nedir
Ve hep bir yüz dönüşür bende
Boyun bazan. Bazan ağzın, gölgeli gözlerin
Yani çocukluğun. Bursa'da bir sokak yani
(Bursa'yı hiç görmemişim gibi gelir bana)
Bir akşam yaktığın mum sonra bir kilisede
Daha hiç bilmediği bir yüz için ölümün
Zaman ki senden başka nedir
Ve hep bir yüz dönüşür bende
İLHAN BERK / İSTANBUL'DAN
İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul'dasın
Havada kaçan bulutların hışırtısı
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor
Yenicami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler
Hiç kımıldamıyorlar
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor
İnsanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ev
İnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar
Boyunları bükük
Yorgun asabi kederli kindar
Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor
Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar
Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi
Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacak
Havada kaçan bulutların hışırtısı
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor
Yenicami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler
Hiç kımıldamıyorlar
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor
İnsanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ev
İnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar
Boyunları bükük
Yorgun asabi kederli kindar
Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor
Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar
Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi
Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacak
İLHAN BERK / DOĞABİLİM
Bitkileri öğreniyorum. Otları, çiçekleri
Bir taflanı alıyorum. Taflan bu diyorum.
Başlıyorum incelemeye tutup iki ucundan.
Bir pelin yaprağını koparıyorum sonra.
Özsuyu çıkıyor elime. Bir dalı kanırtıyorum
Yininden. Uzun, incecik bir söğüt dalını
Bir taflanı alıyorum. Taflan bu diyorum.
Başlıyorum incelemeye tutup iki ucundan.
Bir pelin yaprağını koparıyorum sonra.
Özsuyu çıkıyor elime. Bir dalı kanırtıyorum
Yininden. Uzun, incecik bir söğüt dalını
İLHAN BERK / YÜZ
Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.
İLHAN BERK / OT
Deniz kıyısındaydım, bugün birden bunu
Ansıdım. Gidip bir tepeden kente baktım:
Yıkık bir manastır yıkık duruyordu
Keşişlerini düşündüm, biraz da karılarını.
Eğilip bir otu kokladım sonra uzun uzun
Bir eşek anırdı, bir keçi meledi. Bayıldım.
Ansıdım. Gidip bir tepeden kente baktım:
Yıkık bir manastır yıkık duruyordu
Keşişlerini düşündüm, biraz da karılarını.
Eğilip bir otu kokladım sonra uzun uzun
Bir eşek anırdı, bir keçi meledi. Bayıldım.
İLHAN BERK / ÜLKEM
Şimdi senin aşkın büyür,uzak bungun
öğleme düşer.Karanlık gelirim ben
vurur surlarıma aydınlığın.Uzun.
Şimdi bir beyaza ağmak artık sen.
ve,
kapanık bir gülünü koymak sessizce
yanına intiharımızın:Bir sıkın-
ya bir göğe durmak sonra gizlice
Eskil.
öğleme düşer.Karanlık gelirim ben
vurur surlarıma aydınlığın.Uzun.
Şimdi bir beyaza ağmak artık sen.
ve,
kapanık bir gülünü koymak sessizce
yanına intiharımızın:Bir sıkın-
ya bir göğe durmak sonra gizlice
Eskil.
İLHAN BERK / ACININ ADI
Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği.
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği.
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 1
"Bu kitabın elyazılarıyla yayımlanmasını istemenin nedeni görsellik değildir(görselliğin büyüsünü yadsımıyorum elbet, o nasıl yadsınır ki); bunun çok ötesinde bir şey : yazmak eylemi sırasında pek çok dize (şiir uçları) asıl metnin dışına taşmıştır, atılmıştır. Bunları işte göstermektedir. Okuyanları (okurları diyemiyorum, onları kendimle örtüşmeye götürme hakkım yok) bundan yoksun etmek istemedim.
Öte yandan, gene okuyanlar elyazısında ikinci, üçüncü bir şiirin oluşumunu da bulgulayacaklardır. Belki, son olarak da, yazmak denen cehennemin serüvenini izleyecekler, o labirente inme olanağını bulacaklardır. Hepsi bu."
İlhan Berk
* * *
Bölüm 1
OKTAY RİFAT
Bir "Misafir olmayan deniz"li. *
Herkes gibi bir çocuk. Çöl manzaralarını, balıkları (balıkların gözlerini kırpmadan uyuduklarını daha o zamandan biliyordur), otları, dağ keçilerini, bisikletli kızları sevdi.
Koca yazlarda evlerinin önünde oynadı. Kelebekler, midyeler, bilyalar topladı .
Sakallı bir çocukken çığrından çıkmış ne kadar kuş varsa bir solukta hepsine öykünürdü.
Öte yandan, gene okuyanlar elyazısında ikinci, üçüncü bir şiirin oluşumunu da bulgulayacaklardır. Belki, son olarak da, yazmak denen cehennemin serüvenini izleyecekler, o labirente inme olanağını bulacaklardır. Hepsi bu."
İlhan Berk
* * *
Bölüm 1
OKTAY RİFAT
Bir "Misafir olmayan deniz"li. *
Herkes gibi bir çocuk. Çöl manzaralarını, balıkları (balıkların gözlerini kırpmadan uyuduklarını daha o zamandan biliyordur), otları, dağ keçilerini, bisikletli kızları sevdi.
Koca yazlarda evlerinin önünde oynadı. Kelebekler, midyeler, bilyalar topladı .
Sakallı bir çocukken çığrından çıkmış ne kadar kuş varsa bir solukta hepsine öykünürdü.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 2

'Benim tümcelerim şu yolla açımlayıcıdırlar ki,
beni anlayan, sonunda bunların saçma olduklarını görür
- onlarla –
onlara tırmanarak
- onların üstüne çıktığında.
(Sanki üstüne tırmandıktan sonra merdiveni devirip yıkması gerekir.)
(Ludwig Wittgenstein) (Çeviri: Oruç Aruoba.)

DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM
Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yazdım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. Ve: 'Ad evdir.' (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum. Bir uçurum bize bakmıştı, uçurumun konuştuğu usumda. Buydu bizim kendinde sonsuz olanı duyduğumuz. Nesneler ki zamanda vardır. Terziler çıracısı Hermüsül Heramise'nin pöstekisi her bahar ayaklanırdı. Yağmur yağmamazlık edemez. Taş, düşmemezlik.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 3

HARFLERLE SESLER
Şihabüddin Fazullah otuz iki harfle konuşmuştur ve tini yoktu. Harflere inanır, takke dikerek geçinirdi. İnsan yüzünde bütün harfleri gördüğü söylenir. Cavidan ' a yazdığı Zeyl'de (ki bulunamamıştır), gökyüzüne A harfini biçmiştir. Suya :C (Su, Thales'lidir.); ölüme: U (Ölüm U'dur biraz, eski püskü bir akşamüstü biraz da.)
Ateşe: Z.
Dünya harfti, suretlerdi. Sophokles gibi resim yapmasını bilmeyen Pythagoras da harfti, ağustosböceği de, Muhammed de harfti.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 4

Bu dünya kadar eski bir şey yok. Gök sayrılı .Güneş sıradan.
Ağaçlar acemi. Her sabah devesiyle işe gidiyor. bir Bedevi. Her akşam kuşunu dolaştırıyor iki Çinli.
Bir yinelemedir dünya. Bin yıl,sonrayı görüyor bir ağaç. Bin yıl sonrayı bir dinazor. Gazali, kendini 7'ye benzetirdi. Homeros her sabah yürürdü…
Göz için yeni bir şey yok.
Korkunçluk bunda.

Zaman benim tarlamdır mı diyordu Goethe? Bilmek istemiyorum. Oturduğu yerden Montevideo'yu görüyor bir ev. Sandalye kentsoylu. Pencere feodal. Su, belleksiz çıktı. Tin yalnız. Ben çocukken ırmak olmak istedim. Irmaklar hep çağırdı beni. Düşünmek istemiyorum. Dünya benim yerime düşünüyor.
Söz öldü.
Tunç: Monarşik.
Demir: Demokratik.
Bir akşam durup dururken dünyanın yaşlandığını gördüm.
Görmek yordu beni.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 5

Bir zamanlar sözcüklerin bizim dışımızda da yaşamları vardı, ama anlamları yoktu.
Eskiden bir ustura, bir su kovası, bir at yan yana gelebiliyordu. Dünya anlaşılmak için değildi.
Eskiden sözcüklerle bu denli yakınlığımız yoktu. Balkon ile tanışmamız yenidir. (Balkon çocukluğumuzdur.) Kırmızı sesti eskiden. Nergis kendi adını bilmezdi. Aklına estiği gibi yaşardı. Ölüm sözcüğü eskiden de iki heceydi, evlere girer çıkar, yatak turları atar, ağaçlarla alay ederdi. Bugünkü gibi de işini hep tek başına görürdü.
İm ad değildi daha.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 6

Askelopis Ephesos'lu bir kuşla dolaşırdı ve bizim görmediğimizi görürdü. Nesneler böyledir, herkese görünmez. Gizliliği sever. Şairler gibi de beyaz bir dille konuşurlar. Us bunu kavrayamaz. Ama görünmeyen de yoktur. Nesneler bunu bilmez. Niçin bilsin? Hem bilmek nesnelerin işi değildir. Balıklar içinde yüzdükleri suyu biliyor mu? Ben ormanı bilmeden tanıdım, bir daha da unutmadım. * Nesneler sözcüklere dönüşmeye görsün durdurulamaz. Yer küreyi sararlar; sonra da binlerce tümceye dönüşürler. Yeryüzünün bir ucunda binlerce nesne her sabah bunun için uyanır. Tümcelerle öğrendim ben dünyayı. Evrenin sınır taşları. Dildir tek Tanrı, o cenin!
(Ayak basılmadık yerlerini benden esirgeme, çok görme bunu bana, sevgili dil.)
(*) Ey bellek, senden kurtuluş yok!
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 7

Sonsuzluk ... Sonsuzluk. ..
Sonsuza geçerli sözcükler yoktur. Ölüme yakın sözcükler vardır. Dünyada onlarla gidip geliriz. Sözcüklerin - bu ölüm mangaları - boyunduruğundan kurtulduğumuzda, nesneler de ölümsüzlüğün alanına girer. Ölümsüzlük özlemini nesneler de çeker. İmam-ı Azam Ebu Hanife sonsuzluğa ulaştığında, dünyadaki su saatını yanında bulunca hiç şaşırmadı. İlk kez bir su saatı zamanın dışına çıkıyordu. Çalıştığını duyuyordu.
Tansık budur!
Sonsuzluk tutkusunu öldürür sözcükler. Ölümü gündemde tutarlar. Akşamın ağzı yaprak doludur. Günün gece (çocuk gece). Otların, bulut. Bütün gün bildiğimizi yürüdük. Konuştuk bildiğimizi:
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 8

Düşünürken buldum kayayı.
Otlarla konuşmaktan geliyordum. Ölü bir yaprak; adını unutmuş bir sokak, sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak, bir de partal bir kuş yürüyorduk.Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez. İsa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi. Sözcükler bunu gördü.

Ey görünmezlik! Elimden tut. Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor. Ve ... [Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım.])
Her şey, her şey konuşur evrende. Evler, çocuklar, nehirler, coğrafya. Nehirlerin vakti olmadığını okudum.
Coğrafya adına sevinmemiştir. Anlam sıkıcıdır. Günde üç kez aynada kendine bakar. Yalnızlık saçar. Anlamla ev yapılmaz. Anladım ama yalnızlığım sürüyor. Düşüncelerim yok benim. Kaya bilir kaya olduğunu, ben bilmem. Anladığımda yitirdim şiirimi. O gün bugün bir akarsu gibi kocadım.
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
İLHAN BERK / DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM 9
GÜZEL DEVEDİKENİ
Bir yüz. Turgut Uyar. Güzel devedikeni.
Bir Edirnekapılı.* Öyleyse, fukara, umarsız bir sokak: Vaiz Sokak. Numara 70.
At pazarları, bahçe kahveleri, develer ve yeşil, soluk tramvay vagonları: Hep bu fakir sokak için.
Bir çocuk, içli, kırılgan. Daha o zamandan "Ben sıkıntıyım!" diyordur.**
Tanaş Usta, oğlu Toma; Kömürcü Eda Hanım. Ve Bakkal Topal Halit (Bu Topal Halit her gün Karagümrükle gidip saçlarını taratır.) ilk yüzler.
(*) Böyle de diyebiliriz. Değil mi ki bir Edirnekapılı güzelliği vardır.
(**) Bir posta arabasına mı benzetiyordur kendini?
******
Bir yüz. Turgut Uyar. Güzel devedikeni.
Bir Edirnekapılı.* Öyleyse, fukara, umarsız bir sokak: Vaiz Sokak. Numara 70.
At pazarları, bahçe kahveleri, develer ve yeşil, soluk tramvay vagonları: Hep bu fakir sokak için.
Bir çocuk, içli, kırılgan. Daha o zamandan "Ben sıkıntıyım!" diyordur.**
Tanaş Usta, oğlu Toma; Kömürcü Eda Hanım. Ve Bakkal Topal Halit (Bu Topal Halit her gün Karagümrükle gidip saçlarını taratır.) ilk yüzler.
(*) Böyle de diyebiliriz. Değil mi ki bir Edirnekapılı güzelliği vardır.
(**) Bir posta arabasına mı benzetiyordur kendini?
******
Etiketler:
DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM,
İLHAN BERK,
TÜRK EDEBİYATI
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)