RSS

3 Şubat 2010 Çarşamba

WİLLİAM SHAKESPEARE - SONELER

SONE 121

Kötü bilinmektense, iyisi mi, kötü ol,
Zaten lekeliyorlar kötü değilsen bile;
Keyif senin hakkındır, ama harcarlar bir yol;
Bizim içimiz temiz, onlar bakar kem gözle.
Yoksa, başka sahte ve kahpe gözler nereden
Çıkarır içimdeki coşkulu, çapkın kanı?
Zaaflarıma bakıp - onlar benden beterken-
Niye kötülüyorlar bence iyi olanı?
Hayır, ben neysem oyum. Bende bunca günah var
Diyenler ayna tutar kendi günahlarına:
Ben ne kadar doğruysam o kadar eğri onlar,
Habis düşünceleri yargı olamaz bana,

Meğer ki hepten şuna inansınlar: her yerde!
Herkes kötüdür, hem de iktidar kötülerde.




SONE 122

Ezberimdedir senden armağan olan defter,
Aklımda yaşayacak her harfi, her cümlesi;
Değersiz kâğıtlardan koptu yazdığın sözler,
Zamanın ötesinde, sonsuzlaşacak hepsi;
Yeter ki, en azından, şu beyinle şu yürek
Yaşamı sürdürsünler güç alarak doğadan,
Onlar unutkanlığa yenik düşünceye dek;
Senin yazdıklarınsa kalkmayacak ortadan.
Bunca anı saklamak için defter yetişmez:
Aşkının hesabını tutmağa ne gerek var?
Her şeyi göze aldım, defteri attım bu kez,
Böylelikle kazandım daha sağlam anılar.

Deftere bel bağlamak, anmak üzere seni,
Unutkanlar safına çekip götürür beni.



SONE 123

Hiç övünme, Zaman, sen değiştirmedin beni.
Tazelenen gücünle yarattığın ehramlar,
Bence ne şaşılacak yapılar, ne de yeni;
Eski ağızlardaki yeni taam, o kadar.
Ömrümüz kısacıktır: biz o yüzden hayranız
Önümüze eskidir diye serdiklerine;
Tam gönlümüze göre yaratılmış sanırız
Dillere destan olmuş gibi görmek yerine.
Defterlerinle sana meydan okurum işte:
Bugüne de düne de ben asla kalmam hayran,
Kayıtların yalandır, gördüklerimiz sahte:
Büyürler, küçülürler hep senin koşuşmandan.

And içiyorum ve bu anddan dönmeyeceğim:
Tırpanına ve sana rağmen sürecek sevgim.



SONE 124

Benim aşkım ikbalden rastgele doğmuş olsa
Belki, babası yoktur, Talihin piçi denir;
Onu sevip sevmemek, çağın keyfine kalsa
Otlarla ayıklanır, çiçeklerle derlenir.
Hayır, kader kısmetten doğmamıştır bu çocuk,
Onun başına belâ değildir ne tantana,
Ne de yaşamdan sille yiyendeki mutsuzluk;
Bağlı kalmaz zamanın, iniş çıkışlarına.
Düzen kural tanımaz; kendi başına buyruk,
Kısacık saatlerde bencil çıkarlar bulmaz,
Kendindedir iktidar, ondadır yüce doruk;
Isınmadan da büyür, sağanakta boğulmaz.

Bu sözlerime çağın budalaları şahit:
Hepsi, ömrünce suçlu, ölünce masum şehit.



SONE 125

Anlı şanlı yaşadım, bir alay süs, şatafat;
Dış varlığa bu kadar özenmek neye yarar?
Sonsuzluğa erişmek için bunca temel at,
Hepsi de çöküp gider, kısacık yaşamı var.
Az mı gördük, ikbalde tantanayla yaşarken
Nimetlerin bedeli yüzünden kimler bitti;
Yalın zevki bırakıp debdebeye koşarken
Zavallı eyyamcılar okka altına gitti.
Bense senin gönlünde yaltaklanırım sana,
Al şu armağanımı, yoksul ama yürekten;
Düzmece, düşük şeyler karışmamıştır ona,
İşte değiş-tokuş bu: sana karşılık sırf ben.

Vazgeç iftiralardan, özentileri bırak,
Hep kara çalsalar da gerçek ruh kalır ak pak.



SONE 126

Hey oğul, güzel oğul, avucunda kıskıvrak:
Vaktin dönek aynası, bir de saatli orak.
Sen ay gibi büyürken, serpilip gelişirken
Hepten çökmüş görünür kim varsa seni seven.
Yıkımlara egemen olan doğa tanrıça
Seni geri çekiyor sen hızla yol aldıkça:
Amacı hünerini sende kanıtlayarak
Zamanı rezil etmek, sefil ânlara kıymak.
Şimdi gözbebeğisin, ama kork ondan, çünkü
Tuttuğu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.

Ertelese de ergeç hesabı kapanacak:
Yapacağı ödeme sen olacaksın ancak.


- 14 mısradan oluşan bütün öteki Sonelerden değişik olarak, bunda 12 mısra var. Aslında, Sone biçiminde değildir, kafiyeli 6 beyittir.



SONE 127

Eski günlerde güzel demezlerdi esmere,
Güzel sayılsa bile başka olurdu adı;
Ama artık erişti uzak düştüğü yere,
Hiçlikle lekelenen güzel hışma uğradı:
Herkes ele alınca Yaradanın gücünü ;
Çirkini güzel yapan takma yüz yaratılır,
Ne kutsallığı kalır güzelliğin, ne ünü,
Utanç içinde yaşar, bir köşeye atılır.
Onun için dostumun kaşı gözü kapkara,
Uğradığı haksızlık ona yas getirmiştir;
Her yönden eşitse de güzel sarışınlara
Varlığa uzanan dil, günahına girmiştir.

Yasa bürünse bile yaraşır üzüntüler,
Dili dönen kimseler güzel işte budur der.




SONE 127

Eski günlerde güzel demezlerdi esmere,
Güzel sayılsa bile başka olurdu adı;
Ama artık erişti uzak düştüğü yere,
Hiçlikle lekelenen güzel hışma uğradı:
Herkes ele alınca Yaradanın gücünü ;
Çirkini güzel yapan takma yüz yaratılır,
Ne kutsallığı kalır güzelliğin, ne ünü,
Utanç içinde yaşar, bir köşeye atılır.
Onun için dostumun kaşı gözü kapkara,
Uğradığı haksızlık ona yas getirmiştir;
Her yönden eşitse de güzel sarışınlara
Varlığa uzanan dil, günahına girmiştir.

Yasa bürünse bile yaraşır üzüntüler,
Dili dönen kimseler güzel işte budur der.



SONE 128

Sen benim musikîmsin, o güzelim ellerin
Kutlu tahta tuşlarda nağmeler yaratınca
Ve coşup durmasıyla ahenk dolu tellerin
Can kulağıma o hoş ezgiler can katınca,
Çevik sıçrayışlarla yumuşacık avcunu
Öpüp duran o tuşlar beni kıskandırıyor,
Zavallı dudaklarım hasat sanıyor bunu,
Tahtadaki cürete bakıp duruyor mosmor.
Ne eşsiz zevk: danseden tuşlar gibi olmayı
Özlemek, parmakların dolaşırken kayarak
O tuşların üstünde coşmak, cansız tahtayı
Yaşayan dudaklardan daha çok kutsayarak.

Arsız tuşlar sevinsin: uzat parmaklarını
Ve öpeyim diye ver bana dudaklarını.



SONE 129

Acıkan kösnü, ruhu yıkıp geçer boşuna
Utanç mezbelesinde; zevk alıncaya kadar
Yalancıdır, kalleştir, susar kana ve cana,
Azgın ve korkusuzdur; haindir, sert ve gaddar,
Ama keyif sürünce birdenbire tiksinir:
Delice istediği, öksesine girdi mi
Nefret eder delice: sanki yutmuş gibidir
Yutanları çıldırtsın diye konulmuş yemi;
Hem kovalarken çılgın, hem ele geçirince,
Delirir elde etti, edecek diye güya,
Yaşanırken mutlu da, üzgün sona erince,
İlkin sevince çağrı, sonra bomboş bir rüya.

Ne tuhaf ki dünyada bunları bilenler çok;
Cehenneme götüren cennetten hiç kaçan yok.



SONE 130

Sevgilimin gözleri değil güneşin dengi,
Mercan daha kırmızı onun dudaklarından;
Kar beyaz da ne diye onun göğsü külrengi,
Saçlar simse fışkırmış kara simler başından.
Ben güller görmüşümdür yarı pembe yarı ak,
Onun yanaklarında öyle güller ne arar;
Cana can katar nice kokuları koklamak,
Sevgilimin soluğu güzel kokmaz o kadar
Musikî gibi gelir sözleri kulağıma,
Yine de musikînin kat kat büyüktür tadı;
Tanrıça nasıl yürür görmemişimdir ama,
Sevgilim yürüyüp de gök katına çıkmadı:

Şu var ki ozanların boş lâfına karnı tok,
Yoksa tanrı bilir ya, sevgilimin eşi yok.



Hiç yorum yok: