RSS

3 Şubat 2010 Çarşamba

WİLLİAM SHAKESPEARE - SONELER

SONE 131


Sen şu hâlinle tam bir zorbasın: nasıl zâlim
Olursa güzellikle övünüp şişinenler ...
İyi bilirsin, benim aşk düşkünü yüreğim
İçin sensin en güzel, en değerli mücevher.
Ama seni görenler içtenlikle diyor ki:
Sevgiye ah dedirtmek gücünden yüzün yoksun.
Yanılıyorlar demek öyle zor geliyor ki
Bunu yalnız kendime söylüyorum, andolsun.
Elbet yemin ediyor değilim yalan yere:
Yüzünü düşününce bin inilti ardarda
Gelip tanık oluyor söylediğim sözlere:
Senin karan en güzel kara benim kafamda.

Yaptıkların bir yana, hiç kara değilsin sen:
Sanırım, sana kara çalmaları bu yüzden.






SONE 132

Vurgunum gözlerine, o gözler acır bana,
Bilirler, yüreğin hor görüp işkence eder;
Seven yaslılar gibi kara çekmiş sırtına,
Kıvranışımı özlü bir şefkatle süzerler.
Sabahleyin göklerde ışıyan güneş bile
Yaraşamaz Doğunun soluk yanaklarına,
Akşama yol gösteren gür yıldız, görkemiyle
Böyle ışık saçmaz loş Batının yarısına:
Yaşlı gözlerin daha çok yaraşır yüzüne.
Bana da bir pay ayır yüreğindeki yastan:
Seni yas daha güzel gösterir ele güne;
İşte acıma duygun sana biçilmiş kaftan.

“Güzel ancak karadır,” diye yemin ederim,
Senin renginden yoksun olan çirkindir derim,



SONE 133

Kahrolsun hem dostumda hem bende derin yara
Açarak yüreğime ah çektiren o yürek!
Yetmez mi beni sokman amansız cefalara,
Can dostumun kulluğa kul olması mı gerek?
Gaddar gözlerim beni koparttı benliğimden
Öbür benliğim oldu sana kıskıvrak köle;
O da bıraktı beni, kendi varlığım ve sen ..
Ben üç kat işkenceye üç kez katlandım böyle.
Yüreğimi zincirle göğsünün zindanına;
Tut zavallı kalbimi, bırak dostumunkini.
Beni kim hapsederse kalbim bekçidir ona:
Hücremde cendereye koyamazsın sen beni.

Ama zorlarsın, çünkü sende sıkıştım kaldım:
Ben seninim, çâresiz, senindir tüm varlığım.



SONE 134

İyi anlıyorum: o, senin oldu bu sefer.
Arzuna boyun eğdim adayarak kendimi.
Vazgeçerim kendimden, yeter, bana geri ver
Öteki benliğimi, dirlik düzenliğimi.
Ne sen buna. razısın, ne o özgür kalmaya,
Çünkü sen aç gözlüsün, onun tertemiz kalbi;
Benim için kefalet belgesini yazdı ya,
O da sana sımsıkı bağlandı benim gibi.
Güzelliğin alıyor hakkı olan kazancı;
Tefecisin, faizin alıp son kuruşunu,
Benim borcum için o dosttan oldun davacı,
Ben kötüye kullanıp yitirmiş oldum onu.

Ben dostumu yitirdim; hem o sendedir, hem ben,
Kurtulmadım ben hâlâ, o borcu ödemişken



SONE 135

Kadın ne arzu etse sende de o murat var,
O murat bütünüyle senindir, var gücüyle;
Benim bol bol yaptığım, dertlerine dert katar,
Senin tatlı kösnünü ben arttırırım böyle.
Sende bir murat var ki, sereserpe, koskoca:
Meramıma varayım, bırak, bir kez girerek;
Başkaları amaca ulaşırken kolayca,
İtilsin de sönük mü kalsın bendeki erek?
Deniz baştan başa su, ama çeker içine
Yağmuru, bolluğuna bolluk getirir kat kat.
Sen şehvet zenginisin, şehveti çoğalt yine,
Benimkini de alıp muradına murat kat.

Acımasızca itip kıyma taliplerine:
Hepsini bir kişi say, beni de koy içine.



SONE 136

Sana yaklaştım diye ruhun beni paylarsa
Kör ruhunla and ver ki bendim istediğin Will;
Ruhun bilir ya, onda şehvetin yeri varsa,
Aşk uğruna, sevgimi doldur, tatlım, zor değil.
Will erecek sendeki sevgi hazinesine,
Ne arzular katacak: ben'im onlardan biri...
Yüce işlerde, büyük sayılarda, bir tane
Hiç kadar önemsizdir, ne olur ki değeri?
Varsın, adım geçmesin şu yığınlar içinde:
Döküm yaparken, beni yine de sayarsın sen;
Beni hiçe say, ama unutma, bu hiçin de
Tatlı bir değeri var sen onu benimsersen.

Adım, aşkın olsun da sev onu biteviye,
O zaman sen seversin beni adım Will diye



SONE 137

Aşk denen kör budala, ne yaptın gözlerime?
Bakıp da görmüyorlar gördükleri her şeyi;
Bilirler güzellik ne, kısmet olmuştur kime;
Yine de en kötüyü sanıyorlar en iyi.
Hayran bakışlarıyla gözler baştan çıkınca
Her erkeğin yüzdüğü koya demir atmış, bak;
Şu göz yanılgısına gerekli mi ki kanca
Takıp kalbimin akıl gücünü bağlı tutmak?
Neden yüreğim onu kendi yeri bellesin:
Bilir ki paylaşıyor dünya âlem o yeri?
Neden gören gözlerim durum bambaşka desin,
Böyle kem yüzde bulsun en güzel gerçekleri?

Doğrulukta kalbimle gözlerim yanılarak
Bu yalan vebasına tutuldular kıskıvrak.



SONE 138


Sevgilim, “özüm sözüm bir” diye and içince
Ben inanırım, oysa söylediğin hep yalan;
Varsın bellesin beni dünyada hiçbir ince
Hile öğrenememiş olan acemi oğlan.
Kendimi aldatırım genç sandı diye beni,
Ama parlak günlerim geçti, çok iyi bilir;
Ben yalnız önemserim yalan atan dilini,
Bu yüzden kesin gerçek iki yandan ezilir.
Sadık olmadığını söylemiyor, ne diye?
Ben de açıklayamam yaşlandığımı, neden?
Ah, güvenir gözükmek ne yaraşır sevgiye;
Yaşlanan aşk hoşlanmaz yıllarla yüzlenmekten.

Yalan söyler dururuz, ben ona, o da bana:
Tatlı dille sararız aybımızı yalana.


SONE 139

Ah, sen kalbimi ezdin geçtin gaddarlığınla;
Şimdi üstüme atma tüm kötülüklerini!
Beni gözünle değil, şu dilinle yarala,
Hileyle değil, gerçek gücünle öldür beni.
Gözüme baka baka, “Sevdiğim başkası,” de;
Canım, başka bir yana çevirme o bakışı;
Türlü aldatmalarla yaralamak da niye,
Zaten savunma gücü nedir ki sana karşı.
Seni bağışlasam mı? Ah, sevgilim bilir ki
Güzelim bakışları olmuştur bana düşman.
Düşmanları hep benden öteye çevirir ki
Başkaları devrilsin o amansız oklardan.

Vazgeç, işte ben artık yan ölüyüm ama,
Bak da büsbütün öldür beni, son ver anma.



SONE 140

Gaddar olduğun gibi akıllı ol; hor görme,
Zorlayıp da taşırma dili bağlı sabrımı:
Yoksa, belki düşürür üzüntü dilime,
Sen acımadığından, hep sancılandığımı.
Derdim ki - sana akıl vermek gelse elimden
Beni sevmesen bile, seviyorum de bari,
Nasıl ki hırçın hasta, ecelle boğuşurken
Hekimden duymak ister yalnız sağlık haberi.
Hiç umudum kalmazsa başlarım çıldırmaya
Ve delirirsem acı sözlerim seni haklar.
Öyle kahpeleşti ki şer kumkuması dünya,
Çılgın müfterilere kanar çılgın kulaklar.

Ne ben kara çalayım, ne de söz gelsin sana:
Kalbin yalpa yapsa da gözünü dik karşına.



SONE 141

Tanrı bilir,gözümle sevmiyorum ben seni:
Çünkü sana baktıkça gözüm bin kusur bulur.
Ama yüreğim sever gözün sevmediğini,
Görünüşe aldanmaz,sevgiye teslim olur.
Kulağımı okşamaz dilindeki türküler,
Sırnaşmaların ince duygular vermez tene;
Alıp götürmez beni lezzetler ve tütsüler
Seninle başbaşa bir coşkular şölenine.
Beş aklımla beş duyum hiç caydırmayacak
Sana köle olmaktan bendeki şaşkın kalbi:
Vazgeçti insanlıktan var olmak için ancak
Senin mağrur kalbinin sefil bir kulu gibi.
Çektiğim illetlerdir varlığımın kazancı;
Bana günah işletip verdiğin ödül: sancı



SONE 142

Benim günahım aşktır,senin erdemin nefret:
Sevgi günahtır diye günahımdan nefret bu.
Gel, kendi durumunu benimkine kıyas et,
Görürsün siteminin ne haksız olduğunu.
Haklıysa, da o sözler kızıl süsünü bozan
Ve benimkiler kadar bol sahte aşk senedi
Düzüp başkalarının yataklarını talan
Eden dudaklarından işitilmemeliydi.
Seni sevmem yasaldır; bak, seviyorsun sen de:
Gözüm sırf sana düşkün,senin gözün onlara;
Merhamat, yüreğinde kök salıp boy versin de
Acımanla hak kazan sana acınanlara.

Aramağa kalkarsan kendi gizlediğini
Senin kendi örneğin yoksun bırakır seni.



SONE 143

Titiz bir ev kadını,koşu tutturur hani
Tutsam diye sıvışan tüylü bir yaratığı,
Kucağından indirip bırakır bebeğini:
Kaçıp gideni eve sokmaktır can attığı.
Geride kalan yavru, ağlayarak seyirtir,
Yetişmeye çırpınır. Ananaın derdigünü,
Peşinden koştuğunu gözden yitirmemektir:
Dinlemez yavrucağın yaman üzüntüsünü.
Senden kaçıp gidenin düşmüşsün ya peşine,
Ben yavrunum, uzaktan kovalıyorum seni.
Umduğunu tutunca dönüp bana gel yine,
Bir anne gibi ol da öp beni, okşa beni.

Dualarım hep şudur :artık muradına er
Ve dönüp bana gel de çğlıklarıma son ver.



SONE 144

Biri huzur, biri dert, iki sevgim var benim,
İki görüntü gibi hep gönlümü çelerler:
Sarışın bir erkektir benim iyi meleğim,
Kötü ruh bir kadındır, kapkaranlık bir esmer.
Dişi cin cehennemde beni yok etmek ister,
Meleğimi gönlümden ayartmağa çalışır,
Onun saf varlığını pis kibriyle büyüler,
Kutsal ruhuşeytana çevirmeye kalkışır.
Benim iyi meleğim iblisçe kudurunca
Dosdoğru bilemem de kuşkulara düşerim:
İkisi benden ayrı sıkı dostluk kurunca
Melek, dişi şeytanın cehenneminde derim;

Dertliyim bilemeden kuşkuyla yaşamaktan,
Sonunda meleğimi yakacak dişi şeytan.




SONE 145

Aşkın kendi eliyle yarattığı dudaklar
Bana söyledi "nefret ediyorum" sözünü,
Bende ki sırf o kadın yüzünden yıkıntı var;
Ama şu varlığımın gördü de çöktüğünü
Ansızın yumuşadı yüreği merhamatle:
Yaman bir zılgıt verdi kıyamet koparırken
Bile inceliğini yitirmeyen o dile;
Ona öğretti selam vermesini yeniden.
Tam "nefret ediyorum" derken birden vazgeçti
Gece ardından nasıl canım bir gün gelirse;
Cennetten cehenneme gece de uçup geçti
Nasıl bir iblis kapı dışarı edilirse.

"Nefret ediyorum"dan nefreti söküp attı:
"Senden değil" diyerek şu canıma can kattı.



SONE 146

Zavallı ruh,günahkar toprağımın canevi,
Olmuşsun başkaldıran güçler elinde köle;
Niçin yanar içinde dert ve yokluk alevi,
Oysa dış duvarların süslü boyalı böyle?
Günlerin sayılı da bu çürüyen konakta
Niye harcarsın ona sen varını yoğunu?
Mirasına aç gözlü böcekler konacak da
Ne süs kalacak ne şan.Budur bedenin sonu.
Sen artık uşağının yitirdiğiyle geçin,
Seni yüceltsin diye o erisin, yok olsun;
Kof saatlerini sat sonsuzluk almak için,
Dışın yoksul düşsün de için servetle dolsun.

Sen de ölümle beslen nasıl ölüm can yerse,
Ölmek bitmiş demektir ölüm ölür giderse.




SONE 147

Sevgim bir humma sanki: özlem duydukça duyar
İlletini sürdüren ne bulursa hep ona;
Sırf sağlığa aykırı yiyeceklerle doyar:
Girmiştir oynak, hasta iştahın buyruğuna.
Benim kara sevdamın hekimi olan aklım,
Sözünü dinlemedim diye çıktı çileden,
Beni bırakıp gitti - ıssız, umutsuz kaldım:
Arzu ölümdür - şifa istemiyorsa beden.
İyileşemem artık; yoktur aklıma derman,
Zıvanadan çıkmışım: göremem rahat yüzü;
Düşüncem de, lâfım da çılgınca, karman çorman,
Rastgele söylerim her deli saçması sözü.

Andım budur: Güzelsin, bence varlığın ışık;
Cehennem gibi kara, gece gibi karanlık.



SONE 148

Ah şu sevgi ne biçim gözler koymuş kafama!
Hiç yok onlarla gerçek arasında ilişki;
Olsa bile fırsat yok doğru yorumlamama
Gözlerin gördüğünü. Aklım öyle gitmiş ki
Sevgilisi güzelse yalancı gözlerimin
Ve dünya değil derse, sanki ne anlam taşır?
Güzel değilse, demek, gözlerinde sevginin
Yoktur tüm insanlara görünen gerçek - Hayır!
Ne yapsın? Nasıl ersin aşkın gözü gerçeğe?
İçi dışı yaş dolu, seyretmekten perişan.
Öyleyse şaşmamalı ben yanlış gördüm diye:
Güneş bile göremez gökler saydam olmadan.

Kurnaz sevgi, yaşlarla kör tutuyorsun beni,
Sağlam gözler görmesin diye iğrençliğini.




SONE 149

Seni sevmediğimi nasıl söylersin zâlim?
Benliğimden vazgeçtim katılmak için sana.
Kendimi unuturken seni düşünmez miyim?
Sen zorbasın, varlığım sana fedâ, baksana!
Ben dost belledim mi ki senden nefret edeni?
Hiç bağrıma bastım mı senin hor gördüğünü?
Asla!Her surat asıp horladığında beni,
Hemen kendimden, yasla, almadım mı öcünü?
Bende saygı duyduğum bir erdem var mı, söyle,
Sana hizmetten nefret edecek kadar mağrur?
Sendeki kusurlara taparım var gücümle;
Gözünün her bakışı, benim için buyruktur.

Var nefret et, aşkım, ben seni apaçık gördüm:
Sen ancak görenleri seversin, bense körüm.



SONE 150

Hangi kudretten aldın bu yaman gücü, söyle,
Gönlümü nasıl köle ettin bunca kusura?
Ne yaptın ki yadsırım neyi görsem gözümle,
“Andolsun,” derim “güneş bürümez günü nura.”
Ne hünerdir kötüyü iyiye çevirmeği
Başarmak. Yaptığından arta kalan süprüntün
Bile kanıtlıyor bu ustaca yeteneği:
En kötü işin, nice iyi işlerden üstün.
Sana sevgime sevgi katmağı öğreten kim?
Görüp işittiklerim nefret gerektirirken?
Başka herkes tiksindi, ama ben seni sevdim;
Sen onlar gibi olma, sakın iğrenme benden.

Bende aşk yarattıysa senin değersizliğin,
Benim daha çok hakkım olmuş demektir sevgin..


SONNET 151

Love is too young to knowwhat conscience is;
Yet who knows not conscience is born of love?
Then gentle cheater, urge not my amiss,
Lest guilty of my faults thy sweet self prove.
For, thou betraying me, I do betray
My nobler part to my gross body's treason;
My soul doth tell my body that he may
Triumph in love: flesh stays no farther reason,
But rising at thy name doth point out thee
As his triumphant prize. Proud of this pride,
He is contented thy poor drudge to be,
To stand in thy affairs, fall by thy side.

No want of conscience hold it that I call
Her 'love' for whose dear love I rise and fall.


SONE 152

Ben, biliyorsun, yemin bozdum sevmekle seni;
'seni sevdim' deyip de sen iki kez bozdun, bak.
Gerdek andından caydın, yıktın yeni güveni,
Taze aşkın yerine yeni nefret koyarak.
Nasıl suçlarım seni katmerli döneklikle?
Ben yirmi kez döneceğim. Ben'im asıl yalancı:
Seni aldatmak için hep yeminlerle böyle,
Yitirdim artık sana duyduğum tüm inancı.
Yürekten yemin ettim tertemiz diye için,
Sevgin gerçektir diye, özün sözün bir diye
Ve körlere göz verdim nura kavuşman için:
And içtirdim, yok dediler gördükleri şeye.

Yemin ettim: güzelsin; özüm, hep yalan dolan:
doğruya eğri diyen katmerli iğrenç yalan.




SONE 153

Yanında kızgın kama, Küpid uykuya daldı;
Diana'nın bir kızı fırsat buldu bir ara,
sevda ateşi yakan kamayı ele aldı,
Daldırdı vadideki buz gibi bir pınara:
Sarıldı aşkın kutsal alevleriyle pınar:
Sona ermeyecek bir ısı buldu o zaman
Kaplıcaya dönüştü: cana can katan kaynar
Suyu, garip illetler için en güçlü derman.
Sevgilimin gözünden ateş alıp tekrardan
Kıyasıya dağladı aşk tanrısı bağrımı;
Hummaya tutuldum da şifa umdum pınardan:
Boşuna. Geçirmedi pınar hastalığımı.

Aşk tanrısının taze ateş aldığı yeri
Canıma şifa bildim: sevgilimin gözleri.



SONE 154

Ufacık aşk tanrısı, yanında yürekleri
Dağlayan kızgın kama, bir gün yatmış uyurken,
Kız oğlan kız kalmağa and içmiş birçok peri üşüştü.
El değmemiş eliyle kaptı birden
Bu adaklı kızların en güzeli, bir ordu kadar
çok yürek yakmış olan kızgın kamayı:
İşte bir bakirenin eli, silahsız kodu
uykuda , isteklerle yanıp duran paşayı.
Kız kamayı ordaki bir kuyuda söndürdü;
Sonsuz ateşe verip aşk kendi aleviyle
Pınarı şifalı bir kaplıcaya döndürdü.
Hastalara birebir. Ben, sevgilime köle.

Şifa bulmağa geldim ve gördüm ki gerçek şu:
Sevgi suyu kaynatır;sevgiyi söndürmez su.



Talât Sait Halman’ ın notlarından:


Benim Sone çevirilerim, ilk olarak, 1961 Aralığında, rahmetli Yaşar Nabi Nayır ‘ın Varlık dergisinde yayınlamıştı. Sonra, birkaç tanesi Yeditepe’de, Türk Dili’nde ve Dost’ta çıktı. 1964 ‘te, Shakespeare’in doğumunun 400’üncü yıldönümünde, 40 Seneden oluşan «William Shakespeare: Soneler» başlıklı kitabımı yayınladım. Yeditepe Yayınevi’nin çıkardığı bu kitap hem o yıl, hem de sonraki yıllarda geniş ilgi gördü. Yıllar boyunca, başka Sone çevirilerimi birer ikişer çeşitli dergilerde yayınladım:

Ankara Sanat, Türk Dili, Edebiyat-Sanat, Varlık, Yeditepe vs. Birçok Soneler çeşitli antolojilerde- yer aldı, şiir programlarında okundu, derslerde kullanıldı. Yıldız Kenter, İstanbul Radyosu için, Sonelerden oluşan bir program hazırladı.

Sonelere gösterilen ilgi için birçok kimselere teşekkür borçluyum. Adlarını almayı unuttuklarım olursa bağışlamalarını rica ederim. Teşekkürlerimi sunmak istediklerim arasında, Melih Cevdet Anday, Hayati Asılyazıcı, Mehmet Atay, İlhan Berk, Hüsamettin Bozok, Tanju Cılızoğlu, Güngör Dilmen, Şükran Güngör, Nüzhet İslimyeli, Yıldız Kenter, A. Turan Oflazoğlu ve Nüvit Özdoğru başta gelir. Sonsuzluğa göçenlerden Azra Erhat, Mehmet Kaplan, Yaşar Nabi Nayır, Behçet Necatigil ve Nurettin Sevin’in adlarını anmak isterim.

1985 ve 1986’da Müşfik Kenter «Kahramanlar ve Soy tarzlar: Shakespeare’in Dünyası» başlığıyla yazdığım tek kişilik oyunda, Sonelerden birkaç tanesini üstün başarıyla okudu. Kendisine teşekkür borcum büyüktür.

Cem Yayınevi sahibi M. Ali Uğur’un bu kitabın yayınlanmasına verdiği önemi her zaman minnetle hatırlayacağım. Onun yakın ilgisi ve güçlü desteği olmasa, Soneler kitabı gün ışığına çıkamazdı. Ayrıca, kitabın yayınlanması uğrunda canla başla çalışan değerli kardeşim Güngör Dilmen’e de teşekkür ederim.

Şair Nevzat Yalçın’ın yardımı için de minnettarım. İngilizceyi ve Shakespeare’in Sonelerini olağanüstü bilen Sayın Yalçın, 30’dan fazla çevirimi satır satır, kelime kelime gözden geçirip orijinalleriyle karşılaştırarak eleştirilerde bulundu. Yaptığı önerilerin birçoğundan büyük ölçüde yararlandım; bazılarını aynen uyguladım. Dostum Nevzat Yalçın’ın bilinçli ve titiz eleştirileri. 30 kadar Sonenin çevirisinin daha iyi olmasını sağladı. Kendisine candan teşekkür ederim.

Kitabın sayfa düzeni, resimleri ve genel olarak yayına hazırlanması konusunda arkadaşım Dr. Jayne Warner’in büyük yardımlarını gördüm. Ona da teşekkürlerimi sunarım.

Hiç yorum yok: