……Bir tek adam doğdu, bir tek adam öldü dünyada.
……Aksini öne sürmek sadece istatistik, imkânsız bir genişletme çabası.
……Yağmurun kokusuyla iki gece önceki düşü bir araya getirmekten daha az imkânsız değil.
……Bu adam Ulysses, Habil, Kabil, takımyıldızları düzenleyen ilk adam, ilk piramidi yapan adam, Değişimler Kitabı’nın altılılarını yazan adam, Hengist’in kılıcındaki Runik yazıları oyan demirci, okçu Einar Tamberskelver, Luis de Leôn, Samuel Johnson’a baba olan kitapçı. Voltaire’in bahçıvanı, Beagle’ın pruvasındaki Darwin, ölüm odasındaki bir Yahudi, zaman içinde, sen ve ben.
……Bir tek adam öldü Ilion’da, Metaurus’ta, Hastings’te.
Austerlitz’te. Trafalgar’da, Gettysburg’da.
……Bir tek adam öldü hastanelerde, teknelerde, acı yalnızlık içinde, alışkanlığın ve aşkın odalarında.
……Bir tek adam baktı şafağın korkunç büyüklüğüne.
……Bir tek adam hissetti dilinin ucunda suyun tatlı dindiriciliğini, meyvaların ve etin lezzetini.
……Biricik olandan, tek olandan, her zaman yalnız olandan söz ediyorum.
Selâhattin Özpalayıklar
ALTIN VE GÖLGE
5 Mart 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder