Her şey bizimle başladı:
zaman, böldü
geçmişimden geleceğime uzanan
canlı parçaları
yılana vurulan satır gibi;
ışıltılar ışıldadı,
bakakalmanın kör bakışı;
sözcükler, ruhun delik deşik ağı;
adlarımız, sende ve bende uyandırdıkları arasında,
boşluğun duvarları hiçbir borazanın sarsamadığı.
Ne düşler ne umutları kırılmış halk
ne hezeyan ne peygamberce köpükleri
ne sevda dişleri ve tırnaklarıyla, bize yeterli.
Bizden daha ötelerde,
varolmanın ve bir yerlerde bulunmanın sınırlarından,
bu hayattan öte bir hayat hakkımız bizim.
Dışarda soluklanıyor gece, açılıp saçılıyor,
iri sıcak yapraklar sarmış her yanını,
döğüşen aynalar:
meyvalar, pençeler, gözler, dalbudak,
parıldayan omuzlar,
bedenler arasında yol açan bedenler.
Seril bu köpük basmış kıyıya,
geçer onca ömür habersiz ve boş vermişlikle:
sen de karışıver gitsin geceye.
Aç mahremiyetini efil efil beyazlık,
uza uzayabildiğince, ey parçalanmış yıldız,
şafağın ucuna kurulmuş terazide tartılan ekmek,
şu anda ve diğer ölçüsüzlükteki kan deveranı.
Çev: Adnan Özer / Zorbalık Durağı'ndan
3 Mart 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder