RSS

3 Şubat 2010 Çarşamba

WİLLİAM SHAKESPEARE - ATİNALI TİMON

ATİNALI TİMON
Metni çev: Sabahattin Eyuboğlu



Zengin Timon öylesine cömerttir ki, çevresindeki dalkavuklardan biri bile «Cömertliği de aşıyor artık bu insanın iyiliği» der onun için. Aynı kişi, Timon'un verdiği bir şölende de şunları söyler:

Ah, Timon efendimiz, ne iyi olurdu bir fırsat çıksa da yüreklerimizi bir kez deneyebilseniz. O zaman size ne kadar bağlı olduğumuzu gösterir ve en büyük mutluluğa ererdik böylece.



TİMON
Aman, canım dostlarım, ben hiç şüphe eder miyim dostluğunuzdan sizin Tanrılar istemiş sizin bana bunca yardımlar etmenizi. Yoksa nasıl dostum olurdunuz sizler benim? Niçin binler arasından yalnız sizlere dostlarım diyorum yüreğimde yeriniz yoksa? Kendi kendilerini övemeyen siz alçakgönüllü dostlarımı ben kendi kendime övdüm, sandıklarından daha fazla hem de. Tanrılar, dedim kendi kendime, insanın ne diye dostu olsun dostlarından yardım görmeyecekse? En yararsız varlıklar onlar olurdu dünyada, hiç bir zaman başvurmayacaksak onlara. Öyle olsa dostlar, dolaplarda asılı, kalan ve seslerini kendilerine saklayan güzel çalgılara benzerdi. İnanın bana, sizlere daha yakın olabilmek için çok kez daha az varlıklı olmayı özlemişimdir. İnsan dünyaya iyilik etmek için gelir. Dostlarımızın zenginliğini kendimizin saymaktan daha güzel, daha haklı ne vardır? Ah ne mutlu bir güvenliktir böyle kardeşler gibi, birbirlerinin servetini kullanan birçok dostlar arasında yaşamak!

(Ağlar)

Ah bu sevinç! Taşmasıyla boğulması bir oluyor! Gözlerim yaşlarını tutamaz oluyor galiba. Kusurlarımı unutturmak için içiyorum şerefinize.











APEMANTUS
İçsinler diye ağlıyorsun, Timon!


İKİNCİ BEY
Sevinç bizim de gözlerimizi doldurdu
Ve taşıyor işte, bir çocuk doğar gibi.


APEMANTUS
Ha, ha, hay! Gel de gülme bu doğan p..çe!

IP, 2S



Timon'un çevresinde toplumun her kesiminden dalkavuklar vardır: şair, ressam, tüccar, kuyumcu, senatör, vs. Onlara bol bol armağan dağıtır Timon; servetinin azalmakta olduğunu düşünmez, kendisini uyaran vefalı kâhyası Flavius'a da kulak asmaz:

Hiç aldırdığı yok, bir an durduğu yok.
Öylesine çılgın ki para harcamada
Ne altından nasıl kalkacağını bileceği var,
Ne de bu israf cümbüşünden vazgeçeceği.
Neler gidiyor elinden, umurunda değil;
Ne kalacak elinde, düşünmüyor bile.
Dünyada hiç kimse iyilik yapacağım diye
Bu kadar akılsızlık etmemiştir.
Ne yapmalı? Söz dinlemeyecek, belâyı tatmadan.
Ama açık konuşmalıyım artık. Avdan döner şimdi.
Ah yazıklar olsun, yazık, yazık, yazıklar olsun!

IIP, 2S


Alacaklılar borç senetleriyle kapısına dayanınca, kafasına dank etmeye başlar Timon'un, kâhyasına der ki:


Pek şaştım sana doğrusu: nasıl olur da
Durumu apaçık bildirmezsin bugüne dek bana?
İmkânlarımın ne olduğunu bilir
Ona göre kısardım masraflarımı.


FLAVIUS
Hiç dinlemek istemediniz ki beni;
Kaç kez söylemeye çalıştım size durumu.


TiMON
Hadi, hadi; bir iki kez çalışmışsındır belki,
Seni dinleyecek durumda olmadığım zamanlarda.
Konuşturmadınız ki konuşayım deyip
Sorumluluktan kurtulmak için sadece.


FLAVIUS
Aman etmeyin, canım efendimiz; bir değil, beş değil,
Kaç kez getirdim hesapları, koydum önünüze.
Her zaman attınız başınızdan; bırak hesapları,
Bana dürüstlüğüm yeter, dediniz her seferinde.
Size getirdikleri ufak tefek hediyelere karşılık
Yüz kat fazlasını ver diye buyurunca bana
Başımı salladım hep iki yana, ağladım bile.
Saygısızlık etmeyi de göze alarak
Yalvardım, sıkın diye biraz kesenin ağzını.
Az mı azar işittim sizden, hem de nasıl,
Servetiniz gittikçe azalıyor, borçlarınızsa
Alabildiğine çoğalıyor dediğim zaman?
Sevgili efendimiz, şimdi kulak veriyorsunuz bana
Ama çok geç! Yine de söyleyeyim bir kez daha:
Bütün varınız yoğunuz bir araya da gelse
Yarısını bile karşılamaz şu andaki borçlarınızın.


TİMON
Bütün topraklarımı sat.


FLAVIUS
Hepsi rehinde, birçoğu haczedildi gitti bile.
Geri kalan, günü gelmiş borçları zor öder;
Yarın öbür gün başkalarının günleri dolacak:
Neyle karşılayacağız onları?
En sonunda neyle kapayacağız bu hesapları?


TİMON
Ta Lakedaimonia'ya kadar uzardı topraklarım.


FLAVIUS
Sevgili efendim, koca dünya bir tek söz yalnız,
Onu da bir solukta harcamak elinizde olsaydı
Harcayıverirdiniz çoktan.


TİMON
Burada haklısın.

IIP, 2S




Timon dostlarından ödünç para isteyince, onların hemen keselerini açacaklarına inanmakta, hatta bu duruma saf saf sevinmektedir:


TİMON
Övünç duyuyorum bugün, bir para yardımı
İsteme fırsatını bulduğum için kendilerinden.


Ancak, dostları ne övünç duyarlar bu durumdan ne sevinç. Hiç biri, beklediği karşılıkta bulunmaz Timon'a. Timon kızar, ama dostlarına bir şölen daha vermek ister, hepsini çağırır. Yemeğe başlamadan yaptığı konuşmadır Timon'un


TİMON
Herkes sevgilisini öpmeğe koşar gibi geçsin yerine. Hepiniz tıpatıp aynı şeyi yiyeceksiniz. Resmi bir ziyafette imiş gibi yer seçmekle oyalanıp yemeği soğutmayın. Oturun, oturun! Ama tanrılara şükran borcumuzu ödeyelim önce.

Ey yüce koruyucularımız; bu topluluğumuzdaki yüreklere şükran duyguları serpin. Çünkü sizler bizlere verdiklerinizle yücelttiniz kendinizi, ama varınızı yoğunuzu da vermeyin, yoksa tanrılığınız hor görülür. Herkese yetecek kadar verin ki kimse kimseye muhtaç olmasın. Çünkü siz tanrılar insanlardan borç istemek zorunda kalsanız gözlerinden düşersiniz. Yiyecekleri yemeği yedirenden daha çok sevdirin insanlara. Yirmi kişilik bir toplantıda bir o kadar da alçak bulunsun her zaman. Bir sofraya oturan on iki kadının bir düzinesi o bildiğiniz soydan olsun! Ey tanrılar, ne kadar lânetiniz daha kaldıysa yağdırın. Atinanın senatörleri ve aşağılık çirkef sürüleri üstüne. İçlerindeki çamura boğun onları. Buradaki dostlarıma gelince, hiçe saydığım için hepsini, hiçlik dilerim hepsine sizden, buyursun hiç yesinler!


Açın tabaklarınızı, köpekler, açın da yalayın!


(Tabaklar açılır, içlerinde sıcak su vardır yalnız)

KİMİ DAVETLİLER
Ne demek istiyor efendimiz?


BAŞKALARI
Anlayamadık.


TİMON
Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu!
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su; tam sizin şanınıza lâyık işte.
Timon'un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon
Üstüne pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan;
Savuruyor işte böyle suratınıza

(Suyu suratlarına atar)

Vıcık vıcık alçaklığınızı.
Herkesin lânetleriyle yaşayın, uzun uzun hem de;
Sizi sırıtkan, yapışkan, iğrenç sömürgenler sizi!
İnsanın yüzüne gülüp kuyusunu kazanlar,
Dost yüzlü kurtlar, tatlı dilli ayılar sizi!
Para budalaları, sofra sülükleri, iyi gün sinekleri!
Süklüm püklüm uşaklar, uçarı dumanlar, kalleş kuklalar!
Bütün insan ve hayvan hastalıklarına tutulasıcalar!
Ne o? Kaçıyor musun? Dur biraz; ilâcını iç de öyle git!


(Tabakları yüzlerine atar)


Sen de! Sen de! Dur, para vereceğim, borç istemeyeceğim.
Ne o? Kaçış mı hep birden? Bundan sonra
Alçakları çağırmadan kurulmasın hiç bir sofra.
Yansın konağım! Atina yerin dibine batsın bundan böyle
Timon'un yüreğinde yeri olmasın insanların, hiç bir zaman!

IIIP, 6S




Timon'un lânetidir:

Son bir kez dönüp bakayım size,
Ey o kurtlar yatağı, yere batası surlar!
Koruyamaz olun Atinayı!
Analar, utanç nedir bilmez olun!
Çocuklar baş kaldırsın büyüklerine!
Köleler, soytarılar, atın başınızdan
O ağır başlı, kırışık alınlı senatörleri,
Siz yönetin devleti onlar yerine!
Körpe bakireler, açın kucağınızı hemen herkese,
Ana babalarınızın gözleri önünde hem de.
Müflisler, sıkı tutun elinizde kalanı;
Borç ödemektense çekin bıçaklarınızı
Kesin gırtlağını alacaklılarınızın!
Başı bağlı köleler, çalın çalabildiğiniz kadar!
Asıl eli uzun hırsızlar
O kerli ferli efendilerinizdir sizin:
Kanun yoluyla soyup soğana çeviriyorlar milleti!
Hizmetçi kız, git, gir efendinin yatağına;
Kerhaneliğin biridir o senin hanımın!
On altısında delikanlı, al koltuk değneğini,
Dağıt beynini yürüyemez olmuş yaşlı babanın!
Saygı, korku, tanrılara inanç, barış,
Hakseverlik, doğruluk, dirlik düzenlik kaygısı,
Gece rahatlığı, iyi komşuluk, eğitim, görgü,
Sanatlar, zanaatlar, yükselme basamakları,
Gelenekler, töreler, yasalar, allak bullak olun;
Tam tersiniz neyse ona dönün hepiniz!
Sonu gelmez bir kargaşalık sarsın dünyayı.
İnsanları kıran korkunç salgınlar,
En belâlı, en zehirli ateşlerinizle,
Üşüşün üstüne bu içinden çürümüş Atina’nın!
Soğuk yeller girsin senatörlerin kemiklerine,
Elleri belleri tutulsun vicdanları gibi!
Taşkınlık, serserilik, öylesine işlesin ki
Gençlerin beyinlerine, iliklerine,
Ahlâk yollarının tam tersine saldırıp
Cümbüş ırmaklarına atılsınlar!
Kaşıntılar, çıbanlar, öyle derin kazın ki
Atinalıların göğsünü bağrını,
Birer cüzzam tarlasına dönsün hepsi.
Solukları hastalık üfürsün soluklarına:
Dostlukları zehir olsun!
İğrenç şehir, çıplak bir bedenle çıkıyorum senden!
Al şunu da, bütün lânetlerimle birlikte!
Ormanlarda yaşayacak artık Timon.
En yırtıcı canavarlar bile
Daha insaflı gelecek ona insanoğlundan!
Tanrılar, bütün tanrılar, duyun sesimi;
Kahredin bu duvarların içinde, dışında
Yaşayan bütün Atinalıları
Artsın Timon'un hıncı yaşı ilerledikçe
Bütün insan soyuna, efendisine, kölesine de!
Amin!


IVP, IS


Artık deniz kıyısındaki bir mağarada yaşayan Timon, mağaranın önünde «Ey toprak, sen bana biraz kök ver, yeter» diyerek toprağı kazar:


En keskin zehirinle tatlandır damağını
Senden daha fazlasını bekleyenin!
Aman bu ne? Altın!
Sarı, pırıl pırıl, halis altın!
Yaa, tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim.
Ben kök, istedim sizden, cömert tanrılar, kök!
Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel,
Yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç,
Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile.
Niçin yaptınız bunu tanrılar? Nedir zorunuz?
Bilmez olur musunuz ki bununla
Rahipleriniz, kullarınız elinizden alınabilir;
Sapasağlam insanlar ölüm döşeklerine serilebilir.
Bu sarı köle dinleri yıkar da, yapar da;
Cehennemliği cennetlik eder;
İğrenç cüzzamları sevdirir insana;
Hırsızları baş köşelere oturtup
Şanlar, şerefler, alkışlarla senatörler arasına sokar.
Yıpranmış dullara koca bulduran .budur;
Hastaneyi, çıbanlı hastaları tiksindiren kadına
Gül kokuları sürer, nisan güneşleri getirir bu!
Haydi git, adı batası çamur!
Seni bütün insanlığın ortak orospusu seni!
Sen değil misin millet sürülerini birbirine düşüren?
Doğadaki yerine sokayım yeniden seni!

IVP, 2S



Bütün dünyadan, bütün insanlardan, hatta kendinden bile kopmuştur Timon. Vefalı kâhyası Flavius kendisine hizmet etmeye geldiğinde, onun davranışından biraz duygulanır, ama onu da savar başından. Atina'nın sürgün ettiği ünlü komutan Alcibiades ordularıyla Atina'yı yakıp yıkmakla tehdit edince, senatörler gelir, Atina'nın başına geçmesini dilerler Timon'dan. Hepsi geri çevrilir.


«Güneş, sakla ışıklarını, Timon yok artık yarın» diyerek ölür Timon.


Kendi mezartaşı için hazırladığı yazıttır:

Zavallı bir canın zavallı bedenidir burda yatan;
Adını sormayın, dünyada kalan geberesi alçaklar!
Sağken bütün insanlardan iğrenen Timon yatıyor burda;
Geçerken söv sövebildiğin kadar, ama geç git, durma!

Hiç yorum yok: