RSS

3 Şubat 2010 Çarşamba

WİLLİAM SHAKESPEARE - HAMLET

HAMLET
Metni Çev: Sabahattin Eyuboğlu


Ölü Norveç kralının hayaleti, Elsinore Şatosu'nun setinde nöbet tutan askerlere ikide bir görünmektedir. Askerler bunu Hamlet'e açmayı düşünürler. Hamlet babasının ölümüne yanmakta, annesinin çabucak amcasıyla evlenmesine kızmakta, içi içini yemektedir:


Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa
Kendi kendini öldürmesini insanın!
Tanrım! Ulu Tanrım! Ne bunltıcı, ne berbat,
Ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana!
Ah ne iğrenç, ne iğrenç! Bakımsız bir bahçe ki
Azgın bitkileri tohuma kaçmış,
Pis, kaba ne varsa tabiatta sarmış içini.
Bu muydu olacak iki ay sonra ölümünden?
O kadar bile değil, iki ay bile olmadı.
O yüce kralı bir düşün, bir de buna bak:
Biri güneş tanrısı, öteki bir orman şeytanı!
Nasıl da severdi annemi,
Esen yellerden sakınırdı yüzünü.
Yerler, gökler; unutsam olmaz mı bunları?
O da nasıl düşerdi babamın üstüne,
Sevgiyle beslendikçe artar gibiydi sevgisi.
Öyleyken bir ay içinde ... Düşünmesem daha iyi.
Kadın zaaf demekmiş meğer! Kısacık bir ay ...
Daha eskimedi o gün giydiği pabuçlar
Babamın tabutu ardında yürürken,
Niobe gibi, iki gözü iki çeşme ...
Nasıl olur, o kadın, evet aynı kadın
(Tanrım, beyinsiz bir hayvan bile
Daha fazla acı çekerdi) amcamla evleniyor;
Babamın kardeşiyle; öyle de bir kardeş ki
Ben Herakles'e ne kadar benzemezsem
O da o kadar benzemiyor babama.
Bir ay içinde ... Yalancı gözyaşlarının tuzu
Daha yakarken kızarmış gözlerini
Evleniyor bu adamla. Ne kıyasıya bir acele bu!
Ne azgın bir atılış haram döşeğine.
İyi değil, iyilik de çıkamaz bundan.
Ama boğ kendini, yüreğim; dilimi tutmam gerek!

IP, 2S




Hamlet'in okul arkadaşı Horatio nöbetçi askerlerle birlikte gelip, hayaleti nasıl gördüklerini anlatınca, aynı yerde beklemeye karar verir Hamlet. Ve görünür babasının hayaleti; amcasının, annesini nasıl baştan çıkardığını ve bir gün bahçede uyurken kendisini nasıl öldürdüğünü anlatır, öcünün alınmasını ister:


Kanın coşkun akıyorsa eğer damarlarından,
Boyun eğme olup bitenlere!
İzin verme Danimarka tahtının
Lânetli bir haram döşeği olmasına!
Ama yapacağını ne türlü yaparsan yap,
Anana el kaldırıp kirletme elini!
Bırak, Tanrı görsün hesabını,
Kendi içindeki dikenler kanatsın vicdanını!
Ama hemen gitmeliyim ben,
Tanrıya emanet ol! Sabahın yakın olduğuna alâmet
Ateş böceklerinin gittikçe sönen ışıltıları.
Tanrı seninle olsun, seninle olsun yüce Tanrı,
Sen de unutma sakın beni!


(Hayalet çıkar.)




HAMLET

Ey göklerde yaşayanlar! Ey dünya! Daha ne olsun?
Cehennem önüme mi gelsin? Ne yüz karası şey bu?
Tut kendini yüreğim, tut kendini!
Ve siz, ey sinirlerim, gevşemeyin birden;
Gerilin, destek olun bana!
Beni unutma mı dedin? Hayır, zavallı ruh,
Şu çılgın kafa durdukça çıkmayacaksın içinden,
Seni unutmak ha? Aklımın kara tahtasından
Silerim de bütün boş anıları,
Bütün kitaplarda yazılan, çizilenleri,
Gençliğimden, öğrenciliğimden kalanları;
Yalnız senin buyruğun kalır
Beynimin defterinde, yapraklarında,
ıvır zıvır bütün bildiklerimin üstünde.
Evet, yemin Allahıma, o kalır yalnız
Ey çürümüş yürekli kadın!
Yılan, yılan, yüze gülen zehirli yılan!
Yaz, aklım, yaz defterine, yaz şunu:
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan
Zehirli bir yılan da olabilir.
Danimarka'da olabilir hiç değilse, inan buna.
Ya! Demek böyle, amca. sen buymuşsun demek!
Öyleyse benim parolam da şu bundan böyle:
Tanrı seninle olsun, unutma beni!
Yemin ettim, unutmam.


IP.4S



Bundan sonra bilinçli bir delilik takınır Hamlet. Amcası bundan kuşkulanır, Hamlet'in eski arkadaşları Rosencrantz ile Guildenstern'i gerçek durumla ilgili ipuçları elde etmek ıin görevlendirir. Hamlet sorar onlara:



HAMLET
Ne kötülük ettiniz de dostlarım,
Kader bu zindana yolladı sizi?


GUILDENSTERN
Zindan mı efendimiz?


HAMLET
Danimarka bir zindandır.


ROSENCRANTZ
Dünya da bir zindandır öyleyse.


HAMLET
Hem de nasıl, mahzenleri, dehlizleri, delikleriyle.
En berbat köşesi de Danimarka.


ROSENCRANTZ
Biz öyle düşünmüyoruz, efendimiz.


HAMLET
Size göre hava hoş öyleyse.
Zaten dünya ne iyidir ne kötü, düşüncenize bağlıdır iyilik kötülük.
Bana göre dünya zindan.


ROSENCRANTZ
Tutkularınız büyük de ondan, herhalde dünya dar geliyor gönlünüze.


HAMLET
Yok vallahi!
Bir fındık kabuğu içinde bile evrenin kralı sayabilirim kendimi...
gördüğüm kötü düşler olmasa.


GUILDENSTERN
Düşler tutkulardır işte. Tutkunun özü bir düşün gölgesidir sadece.


HAMLET
Düşün kendisi de bir gölgedir.

GUILDENSTERN
Elbette!
Tutku öyle boş, öyle koftur ki bence, bir gölgenin gölgesi dense yeridir.


HAMLET
Öyleyse en sağlam varlıklar dilencilerimiz; krallar, kahramanlar da dilencilerin gölgeleri!

Saraya gidelim mi? Kafam yerinde değil galiba.


ROSENCRANTZ ile GUILDENSTERN
Emredersiniz.


HAMLET
Aman bırakın emir sözünü! Emir kullarım arasında görmek istemem sizi.
Doğrusunu isterseniz, korkunç kullar sarmış çevremi ... Ama, dostluğumuzun başı için söyleyin:

Ne yapmaya geldiniz Elsinore'a?


ROSENCRANTZ
Sizi görmeye, efendimiz, yalnız sizi görmeye.


HAMLET
Züğürdün biri olduğum için teşekkürlerim de kıttır benim. Yine de teşekkür ederim: ama, emin olun, beş para etmez teşekkürüm. Sizi çağırmadılar mı? Kendiliğinizden mi geldiniz? Canınız mı öyle istedi? Hadi, söyleyin doğrusunu.

Hadi, hadi, söyleyin diyorum size.


GUILDENSTERN
Neyi söyleyelim efendimiz?


HAMLET
Neyi olacak? Ne ise onu, ama doğrusunu. Çağırttılar sizi. Dürüstlüğünüzün saklayamadığı gerçek okunuyor gözlerinizden. Sevgili kral ve kraliçemiz çağırttı sizi.


ROSENCRANTZ
Ne diye, efendimiz?


HAMLET
Bunu siz söyleyeceksiniz bana. Ama arkadaşlık bağlarımız, ortak gençliğimiz, bugüne dek eksilmemiş sevgimiz ve usta bir sözcünün bunlara ekleyeceği daha başka şeyler adına rica ediyorum sizden: dürüst, apaçık konuşun benimle. Çağırdılar mı, çağırmadılar mı sizi?


ROSENCRANTZ (Guildenstern'e yavaşça)
Ne diyorsun?


HAMLET (kendi kendine)
Yoo nafile! Gözüm üstünüzde. (Yüksek sesle) Beni seviyorsanız, doğruyu saklamak yok.


GUDENSTERN
Çağırıldık efendimiz.


HAMLET
Niçin çağırıldığınızı ben söyleyeyim size; böylece sır vermenizi önlemiş olurum, kral ve kraliçeye verdiğiniz sözün bir tüyü bile kirlenmez. Son zamanlarda, bilmem neden, bütün sevincimi yitirdim, her gün yaptıklarımı yapmaz oldum. Gerçekten öyle karardı ki içim, dünya, bu güzelim yapı, çorak bir kayalığa döndü gözümde.

Hava, o canım başörtüsü dünyanın, şu cömert gök kubbeye bakın, bu yüce tavan altın parıltılarıyla bir şey değil benim için, pis, hastalıklı kokular birikintisinden başka bir şey değil.

İnsan, ne yaman bir yapı insan! Akıl gücüyle ne soylu bir varlık! Düşünme yetenekleri ne sonsuz! Duruşu, kımıldanışı ne anlamlı, ne güzel! Ne melekçe davranışları, ne tanrıca kavrayışları var! Evrenin gözbebeği insan, canlıların baş tacı! Ama benim için nedir insan, bu özü toz yaratık? İnsanın tadı yok benim için, kadının da yok... güldüğünüze göre inanmıyorsunuz bana.


ROSENCRANTZ
Böyle bir şey geçmedi aklımdan.


HAMLET
Niçin güldün öyleyse, insanın tadı yok dediğim zaman?


ROSENCRANTZ
Düşündüm ki, efendimiz, insandan tad almadığınıza göre, bizim tiyatro oyuncularına yüz vermeyeceksiniz pek. Yolda rastladık, sizi eğlendirmeye geliyorlardı.


HAMLET
Kralı oynayacak olan buyursun, Haşmetliye saygılarımı esirgemem.
Ben deliyim, ama yalnız rüzgâr kuzey batıdan estiği zaman; güneyden esti mi rüzgâr, şahini atmacadan ayırdetmesini bilirim.



IIP, 28





Saraya oyuncuların gelmesine çok sevinir Hamlet, çünkü:

Babamın öldürülmesine benzer bir oyun
Oynatacağım bu oyunculara, amcamın önünde.
Gözüm onda, renk vermesini bekleyeceğim.
Bir ürperti olsun gördüm mü, yeter bana.
Gördüğüm hayalet şeytan da olabilir;
Kandırıcı her biçime girebilir çünkü şeytan.
Olur a, kafam bozuk, içim kararmış zaten,
Böyle ruhlar tam işine geldiği için,
Kandırıp cehennemine çekebilir beni.
Daha sağlam gerçeklere dayanmalıyım;
Tiyatroyu bir kapan gibi koyup önüne
Kralın vicdanım kıstıracağım içine.

IIP, 4S




Polonius, Hamlet'teki delice halleri, kızı Ophelia'ya aşkına bağlar. Bundan emin olmak için kralla birlikte bir perdenin arkasına gizlenirler ve hazırladıkları Ophelia'yı Hamlet'in yanına gönderirler. Hamlet kendi kendine konuşmaktadır :


Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip belâ denizlerine karşı
Dur, yeter! demesi mi?



Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek,
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belâlara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden,
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
Ama sus, bak, güzel Ophelia geliyor.
Peri kızı dualarında unutma beni,
Ve bütün günahlarımı.



OPHELLA
Efendimiz nasıllar, bu son günlerde?


HAMLET
Eksik olmayın sultanım, iyiyim, çok iyi.


OPHELLA
Efendimiz, kıymetli şeyler vermiştiniz bana,
Kaç gündür geri vermek istiyordum size:
Buyurun, alın şimdi.


HAMLET
Hayır, ben vermedim; hiç bir şey vermedim size.


OPHELIA
Verdiniz, efendimiz, unutmuş olmalısınız:
Öyle güzel sözler de söylemiştiniz ki verirken,
Kıymetleri büsbütün artmıştı benim için.
şimdi kokuları uçtu artık, geri alın.
En zengin hediyeleri değersiz bulur soylu yürekler,
Onları veren sevmez olunca artık.
Buyurun, efendimiz.


HAMLET
Hele hele! Siz doğru sözlü müsünüz?


OPHELLA
Efendimiz?


HAMLET
Güzel yüzlü müsünüz?


OPHELLA
Ne demek bu, efendimiz?


HAMLET
Şu demek ki, doğru sözlü güzel yüzlüyseniz, doğruluğunuzun güzelliğinizle hiç bir alış verişi olmamalı.


OPHELLA
Güzelliğin doğruluktan daha iyi arkadaşı olabilir mi?


HAMLET
Olur ya! Çünkü doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir. Olmayacak bir şeydi bu eskiden, ama şimdiki zamanda oluyor, görüyoruz. Sizi gerçekten sevmiştim bir ara.


OPHELLA
Evet, buna inandırmıştınız beni.


HAMLET
İnanmamalıydınız bana. Çünkü doğruluğu ne kadar aşılarsan aşıla çürük kökümüzde bizim, eski meyvenin tadı gitmiyor kolay kolay! Sevmiyordum sizi.


OPHELLA
Ne kadar aldanmışım.


HAMLET
Git, bir manastıra gir! Ne diye günah çocukları besleyeceksin? Ben doğru adamımdır az çok, yine de öyle şeylerle suçlayabilirim ki kendimi, anam hiç doğurmasa daha iyi ederdi beni.

Çok gururluyum, hınçlıyım, tutkuluyum. Bir anda öyle kötülükler geçirebilirim ki kafamdan, ne düşüncem hepsini kavramaya yeter, ne hayal gücüm biçimlendirmeye, ne zamanım gerçekleştirmeye. Ne diye sürünür durur benim gibiler yerle gök arasında? Aşağılık herifleriz hepimiz; inanma hiç birimize, manastıra gir ... Babanız nerde?


OPHELLA
Evde efendimiz.


HAMLET
Kapıları üstüne kapayın da bari, evinden başka yerde maskaralık etmesin! Allaha ısmarladık!


OPHELLA
Ulu Tanrım, sen yardımcısı ol!


HAMLET
Evlenirsen şu acı sözü çeyiz diye götürürsün benden: Buzlar kadar el değmedik, karlar gibi temiz de olsan, çamur atılmaktan kurtulamayacaksın. Manastıra git. Haydi, elveda! Ama ille de evleneceksen, sersemin biriyle evlen; çünkü akıllılar sizin kendilerini ne canavara çevireceğinizi bilirler. Manastıra git; çarçabuk hem de, elveda!


IIIP, IS



Olup biteni saklandığı yerden izleyen kral, iyice kuşkulanır, yanındaki Polonius'a der ki:


Aşk mı bu? Hayır, aşk değil içini kemiren;
Söylediklerinde pek düzen yok ama,
Çılgınlığa benzer bir şey de yok.
Başka bir şey var içinde,
Bir başka sır yatıyor derdinin arkasında.
Korkarım çıkınca ortaya kabuğunu kırıp
Bir felaket getirecek başımıza.



IIIP, LS

Hamlet, istediği oyunu sahneleyecek oyunculara oyunculuk üstüne öğütler veriyor:





HAMLET

Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle. Çünkü birçok oyuncular gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellâlına okuturum daha iyi. Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.

Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının, takma saçlar sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca, didik didik ederce bağırıp halkın kulaklarını yırtması; o halk ki çok kez anlaşılmaz., dilsiz oyunları, gürültü gümbürtüyü sever.

Bir oyuncu Termagant'ın kendisinden daha yaygaracı, Nemrut'tan daha nemrut oldu mu, hakettiği şey kırbaçtır bence. Bu hallere düşme, rica ederim.


OYUNCU
Düşmem efendim.


HAMLET

Fazla durgun da olma; aklını kullanıp ölçüyü bul. Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını. En başta gözeteceğimiz. şey, yaradılışa tabiata aykırı olmamak. Çünkü bunda sapıttık mı, tiyatronun amacından ayrılmış oluruz. Doğduğu gün de, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak. Gerçeği büyültmek ya da küçültmekle bilgisizleri güldürebilirsiniz, ama bu bilenleri üzer; oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için.

Ah ben öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen, alkışlanan oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi. öylesine şişirme, uydurma hallere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı, insan yapıyorum derken insanlığın berbat bir kopyasını yapmışlar.


BİRİNCİ OYUNCU
Bu kusurumuzu az çok yendik sanıyorum, efendimiz!


HAMLET
Az çok değil, iyice yenmeli bunu. Sakın söyleyeceklerinden fazlasını söyletmeyin soytarılarınıza. Öylelerini gördüm ki, kendi başlarına gülmeye ve seyircilerin en anlayışsızlarını güldürmeye kalkıyorlar. Hem de oyunun anlayış isteyen en can alıcı yerinde. Kötü bir şey bu: acıklı bir budalalık bu yoldan tutunmaya çalışmak. Haydi, gidin hazırlanın.



IIIP, 2S


Kralın önünde oynanan oyun, kralın cinayetini pek andırdığından, birden kalkıp «ışık tutun bana!» diyerek uzaklaşır kral. Hamlet âdeta deneysel bir yolla, bilimsel bir yöntemle saptamıştır suçluyu:


Bırakın yaralı geyik gitsin ağlasın
Diri ceylan oynaşırken
Böyle kurulmuş düzeni dünyamızın
Ben beklerim sen uyurken.



IP, 2S


Evet, artık emindir Hamlet: amcasıdır babasının katili.

Kral, Hamlet'i, Rosencrantz ve Guildenstern'le birlikte İngiltere'ye göndermeye karar verir. Hamlet'i orda öldürtecektir. Ancak, yaptığı işden de pişmandır artık:



Ah, bir leş benim suçum, gökleri tutuyor kokusu;
En eski lânet, ilk kardeş kanı var içinde.
Dua edemiyorum, ne kadar istesem de,
Günahım ağır basıyor dua isteğimden.
İki işden birini seçemez olunca
İkisini de yüzüstü bırakanlar gibiyim.
Nedir bu? Şu kırılası ellerin üstünde
Kardeş kanı bir parmak kalınlığında da olsa,
Hiç bir yağmur, hiç bir rahmeti göklerin
Yıkayamaz mı, bembeyaz edemez mi bu elleri?
Rahmet neye yarar bir suç olmazsa silinecek?
İnsan iki şey beklemez mi dualarından:
Günah işlememek, işleyince de bağışlanmak.
Kaldır öyleyse başını: Bir günahtır işlemişsin.
Kaldır, ama hangi duaya sığar senin yaptığın?
Bağışla bu korkunç suçumu, diyebilir miyim?
Diyemem, çünkü bende, elimde duruyor hâlâ.
Uğrunda kardeşimi öldürdüğüm şeyler:
Tacım, krallığım ve kıraliçem.
Nasıl bağışlanır suçunu başında taşıyan?
Çamurlu, pis yollarında bu dünyanın
Altın dolu eller adaleti yanıltabilir;
Kanunları satın aldığı çok görülmüştür
Cinayet kanlarına bulanmış kazançların.
Ama yukarda, alavere dalavere yok yukarda,
Ne yaptıysan tıpatıp onu bulursun yukarda.
Orda tepeden tırnağa, bütün suçlarımızı
Ortaya dökmek zorundayız.
Ne yapmalı öyleyse? Ne kalıyor yapılacak?
Suçluyum demek, diyebilmek, evet, büyük şey bu,
Ama günah çıkarmak neye yarar,
Pişman olmaz, yaptığından dönmezse insan?
Ah, iğrenç kaderim, ölümden karanlık kaderim benim!
Çamurlara batmış zavallı ruhum benim,
Çırpındıkça batan, battıkça çırpınan ruhum!
Melekler, kurtarın, kurtarmaya çalışın beni!
Bükülün, bükülmek bilmeyen dizlerim!
Siz de, ey çelik telleri katı yüreğimin,
Yumuşamayın yeni doğmuş çocuğun sinirleri gibi.
Kim bilir, bir şeyler değişir belki.



(Diz çöker. Hamlet girer.)


HAMLET
Tam sırası, dua ederken, bitirelim bu işi.


(Kılıcını çeker.)


Ama cennete gider bu halinde öldürürsem.
Öcümü almış sayılır mıyım? İyi düşünmeliyim.
Bir alçak babamı öldürüyor, buna karşı ben,
Biricik oğlu babamın, cennete yolluyorum
O alçağı...
Olmaz, öç almak olmaz bu,
Bir kurtarış, canına bir minnet olur bu!
O babamı nerede ne zaman öldürdü?
Yemiş, içmiş, dünya nimetlerine doymuş,
Günahları bahar çiçekleri gibi açmışken,
Allah bilir ne hesapları vardı verilecek.
Bu herifin günahları korkunç olmasına korkunç,
Ama öç almış olur muyum, içini temizlerken,
Büyük yolculuğa hazırken vurursam?
Hayır!
Dur kılıcım, daha iğrenç bir zamanını bekle.
Sarhoş olduğu ya da öfkeden kudurduğu anı,
Haram döşeklerinde zevke daldığı,
Küfrettiği, kumar oynadığı,
Su götürmez bir günah işlediği zamanı bekle!
Vur o zaman, yere, çamura düşsün kafası!
Kapkara, lânetli canı cehennemin dibine gitsin!
Annem bekliyor beni... ama, kanlı katil,
Annem de kurtaramaz seni, bunu bil!



IIIP,3S


Annesi görüşmek için çağırtmıştır Hamlet'i. Hamlet, pek iğneli, acı sözlerle çıkışır annesine. Kadın, oğlunun kendisini öldüreceğini sanıp «İmdat!» diye çığlık atar.

Perde arkasında saklı duran Polonius da «İmdat!» diye bağırınca, Hamlet orda amcası var sanıp kılıcını saplar perdeye. Polonius’u öldürdüğünü anlayınca, «Sen ha? Zavallı, şaşkın, sersem casus» der. Annesini hırpalamaya başlar yine; onun baskısı altında bunalan kadın:




Hamlet, sus, yeter artık!
içimin derinlerine çevirdin gözlerimi,
Öyle kara, öyle yoğun lekeler var ki içimde
Silinir, yıkanır gibi değil.



HAMLET
Evet, ve bütün bunlar niçin?
Nerde yaşamak için?
Yağlı, pis ter kokuları içinde bir yatağın,
Alçalıp çamura batmak için,
Gübre yığını üstünde koklaşıp sevişmek için!


IIIP, 4S


Hamlet, İngiltere'ye gönderileceğini bildirir annesine:


Mektuplar mühürlenmiş bile.
İki okul arkadaşımı katıyorlar bana,
İki engerek yılanına daha çok güvenirim onlardan.
Onlar yol gösterecekmiş bana,
Tuzak nerde kurulmuşsa oraya gitmem için.
Götürsünler, çok hoş olur benim için,
Kundakçıları kundaklarıyla havaya uçurmak.
Kazdıkları kuyuyu ben onlara daha derin kazıp
İkisini de aya yollamazsam yuf olsun bana
Tuzağa karşı tuzak, aman ne güzel şey.


IIIP, 4S



Hamlet, İngiltere'ye giderken, Polonya'daki bir avuç toprak için sefere çıkmış Fortinbras'ın ordusunu görür yolda. Kendini paylar:

Bütün bu raslantılar nasıl suçluyor beni,
Nasıl mahmuzluyorlar uyuşan hıncımı!
Bir insana insan mı denir bütün işi
Yemek ve uyumak olursa dünyada yalnız?
Hayvan denir böylesine! Ne iştir bu, Tanrım?
Sen ki sınırsız yaratmışsın düşüncemizi,
Sen ki geçmişi geleceği bilirsin,
Bu aklı küflensin diye vermedin elbet bize.
Öyleyken, hayvanca bir unutkanlıktan mı,
Yoksa korkakça bir dürüstlükten mi nedir,
Fazla ölçüp biçiyorum yapacağım işleri.
Kılı kırk yaran bu duraklamanın,
Dörtte biri akıl, dörtte üçü korku.
Anlamıyorum neden hâlâ kendime
Bu iş yapılmalı demekle kalıyorum hep
Yapmak için haklı sebeplerim,
İradem, gücüm, imkanlarım, her şeyim varken.
Dünya kadar örnek de var beni kışkırtacak.
Şu orduya bak: bunca asker, bunca para:
Toy, körpe bir prens geçmiş başına
Yüreği kutsal bir tutkuyla coşmuş,
Dudak büküyor başına gelebilecek her şeye;
Ölümlü, cılız varlığıyla meydan okuyor
Kaderin, ölümün, belânın her cilvesine.
Bir hiç, bir yumurta kabuğu uğruna hem de.
Büyük sebepler olmadıkça kımıldanmamak
Gerçek büyüklük sayılmaz. İşe şeref karıştı mı,
Hiç uğruna kavga çıkarmaktadır büyüklük daha çok.
Ben ne duruyorum öyleyse, ben ki
Öldürülmüş bir babam, kirletilmiş bir anam var
Aklımı da, kanımı da kızıştırmak için;
Bense hâlâ uyutmaktayım her şeyi.
Nasıl yüzüm kızarmasın görünce karşımda
Onbinlerce insanın yakın ölümlere gittiğini?
Bir esinti uğruna, şan olsun diye,
Mezara gidiyorlar yatağa gider gibi.
Birkaç dönüm yer savaşıp alacakları,
Orduların kılıç oynatmasına elvermez,
Ölülerin gömülmesine yetmez bir avuç toprak.
Ey düşüncem, bundan böyle ya kana boyan,
Ya da beş para etmediğine yan.



IVP, 4S


Ophelia, babası Polanius'un ölümü üzerine aklını oynatmış, Hamlet'in annesini görmeye gelmiştir:


OPHELLA
Öldü, güzel sultanım, çoktan öldü
öldü gömüldü bile.
Başında yemyeşil otlar büyüdü
Taşı dikildi bile.
Ah! Ah!


KRALİÇE
Yoo, bak Ophelia ...


OPHELLA
Ne olur dinleyin!
Ak kefenler giyindi kardan beyaz.
(Kral girer.)


KRALİÇE
Ah! Şu hale bakın efendimiz.


OPHELLA
(devam eder)

Sarıldı çiçeklere
Arar arar sevdiğini bulamaz
Ağlayanlar içinde.


KRAL
Nasılsın Ophelia, güzel kızım?


OPHELLA
İyiyim, eksik olmayın! Fırıncının kızı baykuş olmuş diyorlar.
Allah korusun! İnsan ne olduğunu bilir, ama ne olacağını bilmez.
Tanrı bereketini eksik etmesin sofranızdan.


KRAL
Babasını düşünüyor bak.


OPHELLA
Kendiniz hiç bir söz söylemeyin sakın bunun üstüne, ama ne demek olduğunu soran olursa şöyle dersiniz:
(Türkü söyler)


Yarın bayram, Saint Valentine bayramı,
Erken uyanır herkes
Ben bir kızım gelirim pencerene
Eşim ol derim sana
Delikanlı kalktı hemen giyindi
Açtı kıza kapısını
Kız girdi içeri, kız girdi ama
Kız çıkmadı dışarı.


KRAL
Güzelim Ophelia!


OPHELLA
Peki peki, yemin değil ama söz, bitiriyorum.
Ey Isa, büyük İsa sen bilirsin,
Ayıp, ne ayıp şey bu
Fırsat bulan her genç yapıyor bunu
Yüzü kızarmaksızın
Kız dedi: Bu işi yapmazdan önce
Evleniriz demiştin
Delikanlı şöyle karşılık verdi:
Evlenirdim sabah sabah gelip de
Koynuma girmeseydin.


KRAL
Ne zamandan beri böyle Ophelia?


OPHELLA
Elbet bir gün düzelir her şey. İnsan sabırlı olmalı: evet ama ağlamamak elimde değil düşündükçe soğuk topraklara gömüldüğünü. Kardeşim de alır haberi nerdeyse ... Hadi artık, güzel öğütlerinize teşekkür ederim. Hadi, arabam gelsin! Geceniz hayrolsun, bayanlar, iyi geceler, güzel bayanlar, iyi geceler, iyi geceler!



IVP,5S


Polonius'un oğlu, Ophelia'nın kardeşi Laertes baş kaldırır, taraftarlarıyla sarayı basıp kraldan hesap sorar. Tam o sırada Ophelia yine gelir. Laertes kardeşinin halini görünce:


LAERTES
Bir genç kızın pırıl pırıl kafası, nasıl,
Nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
İnsan sevdikçe güzelleşir, güzelleşince de
Bir pırıltı verir dünyaya kendinden,
Sevdiği yok olup gitse bile.



OPHELLA (türkü söyler)
Ak kefene sarılmadan gömüldü
Ah nenni nenni de vah nenni nenni
Mezarına yağmur yaşlar döküldü.
Güle güle, kumrum benim, güle güle.


LAERTES
Aklın olup da öcünü al deseydin bana, bu kadar azdıramazdın hıncımı!


OPHELLA
Türküler döne döne
Çağırın yana yana.
Ne güzel değil mi?
Çıkrık döner gibi!
Hain kâhya çaldı, o hain, efendimizin kızını.


LAERTES
Hiç bir şey söylemeden her şeyi söylüyor bana.


IVP, 5S

Kral, Laertes'i yatıştırır. İngiltere'ye gönderilen Hamlet, geri geldiğini bildiren bir mektup yollar krala. Kral, Laertes'i Hamlet'le kılıç oynamaya kandırır. Laertes'in kılıcının ucuna zehir sürülecek, böylece ölüme yollanacaktır Hamlet. Bu arada Ophelia derede boğulmuştur. Mezarcılar kızın mezarını kazarken, kendi canına kıyanın Hıristiyan gibi gömülüp gömülmeyeceğini tartışırlar:



BİRİNCİ MEZARCI
Müsaade et. Suyun bulunduğu yer şurası, tamam mı? Adam da şurada duruyor, iyi mi? Adam kalkar bu suya gider de boğulursa, istese de istemese de, kendini boğmuş olur. Yok su eğer kalkar adama giderse ve boğarsa onu, adam kendini boğmuş olmaz. O halde, ölümünde suçu olmayan kişi hayatını kısa kesmiş değildir.


İKİNCİ MEZARCI
Nedir bu, kanun mu?


BİRİNCİ MEZARCI
Elbette, ne sandın! Yargıcın soruşturma kanunu.


İKİNCİ MEZARCI
Ben sana doğrusunu söyleyeyim mi? Bu kadın soylulardan olmasaydı, zor gömerlerdi Hıristiyan mezarlığına.


BİRİNCİ MEZARCI
Ha şöyle! Bak bu doğru. Yazıklar olsun! Yüksek tabakanın kendini asmaya boğmaya hakkı var, öteki Hıristiyan dindaşlarının yok. Gel küreğim, gel. Aslında en eski soylular bizleriz, bahçe kazanlar, kuyu kazanlar, bir de mezar kazanlar. Adem babamızın işini sürdürüyoruz.

VP, IS


Mezarlığa Horatio ile gelen Hamlet, mezarcının elindeki bir kafatasının eski bir saray soytarısına ait olduğunu öğrenince:


HAMLET
Ver bakayım bana. (Kafayı alır)
Vah zavallı Yorick! Ben tanırdım onu, Horatio, şakalarının tadına doyulmazdı; ne ince hoşlukları olan bir adamdı. Kaç kez sırtında taşımıştır beni. Şimdiyse ne iğrenç geliyor bana! Yüreğim bulanıyor baktıkça. Şurasında dudakları vardı, kim bilir kaç kez öptüğüm. Nerde o şakaların şimdi? O hoş deliliklerin, türkülerin? O birden sofrayı kahkahalara boğan parlak buluşların? Bir teki kalmadı mı kendi sırıtışınla alay edecek? Hiç mi çenen kalmadı? Hadi, koş kraliçenin odasına; git, de ki yüzüne parmak kalınlığında boyalar da sürse boşuna, bu hale gelecek sonunda. Güldür bakalım onu bununla. Kuzum, Horatio, bir şey soracağım sana.


HORATIO
Nedir efendimiz?

HAMLET
İskender de bu hale gelmiş midir dersin toprakta?

HORATIO
Gelmiştir tabii.

HAMLET
Kokmuş mudur böyle? Püf ! (Kafatasını atar)

HORATIO
Kokmaz olur mu?

HAMLET
Kim bilir ne aşağılık işlerde kullanırlar da bizi, Haratio!
İskender'in soylu kalıntısının döne dolaşa sonunda bir fıçıya tıkaçlık ettiğini düşünemez mi insan?

HORATIO
Böyle düşünmek biraz fazla dolambaçlı düşünmek olur.

HAMLET
Yo, hiç de değil. Olmayacak şeylere kaçmadan şöyle düşünebiliriz örneğin: İskender ölüyor, gömülüyor, çürüyüp toprak oluyor, bu toprak da balçık. Şimdi bu balçıkla, ki İskender var içinde, niçin fıçı tıkacı yapılamasın?


Koca imparator Sezar ölüp toprak olunca
Bir deliği tıkayabilir rüzgâra karşı
Ey bir zamanlar dünyayı titreten kasırga
Şimdi duvarda harç, kışın soğuğuna karşı.
Ama dur! Gel şöyle! Kenara çekilelim! Kral geliyor.


(Laertes, Kral, Kraliçe, rahipler, Lordlar Ophelia'nın tabutuyla girerler.)

Kraliçe, saraylılar. Kimi getiriyorlar?
Cenaze töreni niçin yarım yamalak böyle?
Ölen adam canına kıymış bir mutsuz olmalı.
Soylu biri herhalde. Saklanıp bakalım biraz.


LAERTES
Başka ne tören var?

HAMLET
Bu Laertes. Gerçekten soylu bır gençtir. Dinle!

LAERTES
Bütün tören bu kadar mı?

PAPAZ
Ancak bu kadar geniş tutabildik töreni,
Yetkimiz ölçüsünde. Nasıl öldüğü anlaşılmadı.
Yukardan gelen emirle geleneği bozmasaydık,
Kutsal topraklar dışında yatacaktı
Mahşer gününe kadar. Dualar yerine
Marsıklar, kırıntılar, çakıllar yağacaktı üstüne.
Oysa burda bakire çelenkleri, çiçekleriyle
Öz yurduna kavuşuyor, çan sesleriyle.

LAERTES
Bitti mi, bu kadar mı?

PAPAZ
Bu kadar, daha ne olsun?
Ölülere hizmette kusur etmiş oluruz
Onu uzun ilâhilerle kaldırırsak;
Aynı rahmeti dilersek onun için
Tanrıya boyun eğip geçen ruhlarla.

LAERTES
Koyun toprağa, menekşeler çıksın
O güzelim koklanmamış göğsünden.
Sen de şunu bil ki, pazarlıkçı papaz,
Kardeşim koruyucu meleklere katılırken
Sen böğüreceksin cehennemin dibinde.

HAMLET
Demek Ophelia, o güzelim Ophelia!


VP, IS


Laertes acıdan Ophelia'nın mezarına atlayıp taşkınlıklar yapınca, Hamlet de çıkar ortaya, çatışırlar. Derken ayrılırlar. Sarayda kılıç oyunu düzenlenir. Hamlet'in içmesi için hazırlanan zehirli kupadan kraliçe içer, ölür. Laertes tertibi açıklar. Hamlet Kralı öldürür. Ama Laertes'in zehirli kılıcından aldığı yara yüzünden kendisi de ölür. Hamlet'in can verirken söyledikleridir:



Ölüyorum, Horatio, Mutsuz kraliçe, elveda!
Ve sizler, bu olanlar karşısında
Tüyleri ürperip, yüzleri sapsarı kesilenler,
Sessiz oyuncuları, dilsiz seyircileri bu oyunun,
Biraz vaktim olsa (ama bu ölüm candarması
Bir yakaladı mı bırakmıyor insanın yakasını)
Vaktim olsa derdim ki size... Neyse kalsın artık.
Anlat beni, anlat haklı olduğumu
Kuşkusu kalanlara.

(Metni çev: Sabahattin Eyuboğlu)









HAMLET'TE
DÜŞÜNCENİN KULLANILIŞI


(A. Turan Oflazoğlu'nun Kenter Tiyatrosu'nda verdiği
“Tiyatroda Düşüncenin Yeri” adlı konferanstan)



Rönesans insanı, uyanmanın sevinci içre, bütün sırlara iştahla saldırır; «Burdan ötesini ancak tanrılar bilir» demez, durmadan araştırır. Shakespeare'in kişileri, uşağından kralına dek, bol bol felsefe yaparlar, yoğun durumları kendi çabalarıyla bilinçlendirmeye çalışırlar; böylesi durumlarda bazen kendilerine, bazen de karşılarındaki kişiye koroluk ederler adeta.

Eski Yunan'ın adsız kişilerden kurulu korosu yoktur artık; ama doğaüstüne açılan kapı daha büsbütün kapanmamıştır, aralıktan cinler, periler, hayaletler süzülür insanların dünyasına. Rönesans insanı, uzun süren Ortaçağ perhizinden yeni çıktığı için, bütün içgüdülerini doyuran, tam bir iştahla yaşayan, düşü de düşünceyi de hayatın hizmetinde kullanabilen insandır; varlığın karanlık köşe bucağını ödünç ışıkla değil, kendi ürettiği düşüncelerle aydınlatmaya çalışan insandır. Oidipus'un toplumunda bunalımın kaynağını tanrılardan öğrenir insanlar; oysa Hamlet'te, oyunun pek de önemli olmayan kişilerinden biri koyar teşhisi:

«Çürümüş bir şey var Danimarka devletinde.»

Yeni kral Claudius, «Buyurun kraliçem» diyerek annesini götürdükten sonra yalnız kalan Hamlet dövünmeye başlar:



Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa

Kendi canına kıymasını insanın.



Annesi, babasının kuşkulu ölümünden hemen sonra amcasıyla evlendi diye için için kendini yemekte, intiharı bile aklından geçirmektedir Hamlet. «Düşünmesem daha iyi! » der ya, o sırada kendisini rahatlatacak düşünceyi aranmaktadır aslında. Durumu bütün yoğunluğuyla yaşadığı için, uygun genellemeye açılmayı başarır zihni:

«Ey zaaf, kadındır senin adın!»

Hamlet, bütün kadınların zayıf olduklarını söyleyerek, annesinin özel durumunu, evrensel bir kadınlık durumu haline getirir; evrensele sığınarak, kendi durumuna, katlanmayı sağlar böylece. Horatio ve arkadaşları ona babasının hayaletini zırhlar içinde gördüklerini anlattıklarında, onlar gittikten sonra, der ki kendi kendine:


Kötü işler gömülse de yerin dibine
Çıkar bir gün insanların gözü önüne.



Büyük bir suç işlenmiş olmasından kuşkulanmaktadır. Hiç bir kötü iş gizlenemeyeceğine göre, bu da saklı kalamayacaktır. Hamlet'e hız verir bu düşünce.

Laertes, Ophelia'ya:

Korunmanın en iyi yoludur korku,
Gençlik tek başına bile azdırır kendini


diyerek kardeşinin yoluna ışık tutar. Aynı şeyi babası Polonius da onun için yapar:


Aşırı hiç bir düşüncenin ardına düşmek yok.
Kavgadan sakın, ama kavgaya bir başladın mı
Öyle bir vuruş ki, korksunlar senden.



Hamlet'in babasının hayaleti, annesinin ayıplanası davranışını, yani ölümünden hemen sonra amcasıyla evlenmesini şöyle açıklar:


Sağlam insan nasıl, cenneti de verseler
Dinlemezse aşağılık cümbüşlerin çağrısını,
Çürük insan, meleklerle sarmaş dolaş da olsa
Bıkar göklerdeki yatağından.



Bu genelleme, annesinin durumunu daha iyi anlamasına yardım eder Hamlet'in: Çürük insan böyle olur. Hamlet bunu anlar, ama ne kadar anlarsa anlasın, içinde bir şey sürekli olarak «Hayır!» der. Bu yüzden, annesini boyuna iğnelemekten geri durmaz Hamlet. Shakespeare'in insanı, insandır da ondan; hayatı hayat yapan çelişmelerle yüklüdür de ondan.


«Bana göre dünya zindan» diyen Hamlet'e şöyle koroluk eder Rosencrantz:

«Tutkularınız büyük de ondan herhalde:
dünya dar geliyor gönlünüze.»



Sofokles olsaydı, korosuna şöyle dedirtmez miydi bu durumda:

«Tutkuları büyük olursa kişinin
dünya dar gelir gönlüne. »


Hamlet, her şeyden kuşkulanan, modern tavırlı bir insandır. Babasının hayaleti, kendisini amcasının öldürdüğünü söylediği Hamlet de bundan son derece etkilendiği halde, âdeta Descartes'çı bir tutumla kendi kendine der ki:

Gördüğüm hayalet şeytan da olabilir.

Onun için bir daha denemesi, konuyu bilimsel denebilecek bir tutumla ele alması gerek:


Babamın öldürülmesine benzer bir oyun
Oynatacağım bu oyunculara, amcamın önünde.
Gözüm onda, renk vermesini bekleyeceğim.
Bir ürperti olsun gördüm mü, yeter bana.

Tiyatroyu bir kapan gibi koyup önüne

Kralın vicdanını kıstıracağım içine.



Birtakım düşünceler, genellemelerle geçici rahatlamalar sağlar kendine, ama ruhuna gereken davranışa, onu doyuracak eyleme bir türlü geçemediği için, hep diken üstündedir Hamlet sormaktadır artık:

Varlığı mı seçmeli, yokluğu mu? Ölüm uyku olmasa; öldükten sonra, kötü düşler görme olasılığı kişiyi korkutmasa, ölümü rahatça seçecektir. Ama bu düşünmeler, eylemden önceki bu kılı kırk yarmalar yok mu, eylemi ölçüsüzce büyültüyor kişinin içinde; bu yüzden kişi, eylemden değil, eylemin düşüncesinden ürküp pısırıklaşıyor. Hamlet'in zihni bu durumda da, kendini rahatlatacak düşünceyi sunar ona:


Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.



Hamlet'in burada söylediklerinin, konumuz için özel bir anlamı var. Genellikle tiyatroda (belki bütün sanatlarda) düşüncenin ölçüsü kaçırıldı mı, düşünceye yanlış bir görev verildi mi, hayatı baltalıyor; kişiler kanlı canlı insanlar olmaktan çıkıp belli bir görüşün kuklaları haline geliyorlar. Bakın, bir yerde ne güzel söylüyor Hamlet:

Ne mutlu o insanlara ki
Uzlaştırıp akıllarıyla yüreklerini,
Bir kavala dönmezler kör feleğin elinde
Onun dilediği sesleri çıkararak.


Shakespeare'de düşünce, hayat durumlarını bilinçlendirme unsuru olarak, yani araç olarak kullanıldığı, düşünce henüz amaç olmadığı için, kişiler bağımsız yaşayan kişilerdir. Ama Shakespeare'den sonra başlayan hayat aleyhine gelişmeyi adeta haber verir Hamlet, babasının hayaletiyle konuşurken:

Vaktini, kafasını kötü kullanıp
Yüce buyruğunu geciktiriyor değil mi oğlun?



Sonra, dolaylı bilinçlendirmeyi de ustaca kullanır Shakespeare. Onun oyunlarındaki genel anlamı kavramaya çalışırken, bu özelliği hep göz önünde bulundurmak gerekir. Hamlet oyununda, Fortinbras diye bir genç prens daha vardır; babasını, Hamlet'in babası öldürmüştür. Onun bir avuç toprak için Polonya üstüne sefere çıktığını görünce, Hamlet kendi yetersizliğini bütün keskinliğiyle duyar; tabii, bu karşı ağırlıklar bize de pırıl pırıl gösterir Hamlet'in durumunu:


Hayvanca bir unutkanlıktan mı
Yoksa korkakça bir dürüstlükten mi nedir,
Fazla ölçüp biçiyorum yapacağım işleri.



Fortinbras'ın sefere çıkardığı orduyu görmek, kırbaçlar Hamlet'i; bu yüzden, eylemin en somutunu ister artık:

Ey düşüncem, bundan böyle ya kana boyan,

Ya da beş para etmediğine yan!



Oyundaki bilinçlendirme unsurlarından biri de, Hamlet'in bilinçli deliliğiyle Ophelia'nın gerçek deliliğidir. Hem oyunun kişilerini düşünmeye iteler bunlar, hem de bizim dikkatimize canlılık getirerek duyarlığımızı yeniler.

Kraliçenin, türkü söyleyen Ophelia'yı krala göstererek «Ah! Şu hale bakın efendimiz!» demesi, son derece yoğun olan bu duruma dışardan bakmamızı sağlar. Hele, deliliği içinden «İnsan ne olduğunu bilir, ama ne olacağını bilmez» diye seslenen Ophelia' nın sözleri, Kral Oidipus'un sonunda koronun söylediklerini hatırlatır:


Mutluluğunu huzur içre mezara götürünceye dek
mutlu denemez kimseye.


Çeşitli durumlarda gördük ki, Sofokles'de olduğu gibi, Shakespeare'de de, görüntüyle düşünce uyum içinde. Amaç belli bir düşünüşü kabul ettirmek olmadığından, Shakespeare'in Hamlet oyunuyla nasıl bir düşünce sunduğunu, bildirisinin ne olduğunu kesinlikle söylemek mümkün olmasa gerek. Oyundaki bir habercinin Hamlet için söylediği şu sözler, Shakespeare'in yazar olarak genel tutumu için de geçerlidir sanırım:


Bir şey dediği yok, ama dinleyenleri
Düşündürüyor karışık, tutarsız sözleri;
Kendince yorumluyor bunları herkes.



Hayatın kendisi de öyle değil mi? Hangi düşünce, hangi genelleme tek başına kavrayabilir hayatı, doğayı, varlığı? Hamlet, bakın ne diyor dostuna:

Yerde gökte daha öyle şeyler var ki, Horatio,
Senin felsefenin düşlerine bile girmez.


Hayat, evren üstüne konuşmak, spekülâsyonlar yapmaktansa, insan yaşayışına giren şeyleri canlı durumlar halinde vermek daha etkili olmaz mı? Kızkardeşi Ophelia'nın deliliğini gören Laertes; ne güzel belirtir bunu;


«Aklın olup da "öcünü al" deseydin bana,
bu kadar azdıramazdın hıncımı!»


Sonra ekler:

«Hiç bir şey söylemeden her şeyi söylüyor bana.»

Shakespeare'in yazar olarak amacı da bu değil mi: Hiç bir şey söylemeden, her şeyi duyurmak. Anlatmak değil... Oyunun sonunda ölürken şunları söyler Hamlet:

Vaktim olsa derdim ki size... Neyse kalsın artık
Horatio, ben gidiyorum, ama sen daha burdasın;
Anlat beni, anlat haklı olduğumu
Kuşkusu kalanlara.



Kime anlatacak Horatio? Hamlet'i ta baştan beri seyreden bizlere mi? Hayır. Olup bitenleri görmeyenlere. Oyunun sonunda gelen Fortinbras ile İngiliz elçilerine der ki Horatio:


Anlatayım
Şehvete, kana bulanmış soysuzlukları,
Aldanmaları, körükörüne öldürmeleri,
Kalleşliğin oyununa kurban gitmeleri.



Bunları gördük biz. Gösterdiğini, bir de anlatmaya kalkmaz Shakespeare.

Onu ancak bizim çağdaşlarımızdan bazıları, örneğin Brecht yapar.

Hiç yorum yok: