Bir görüp bir kaybediyorum onu.
Üstünde tam oturmuş temiz siyah giysisi,
öbürleri gibi bir boyunbağı,
dar alnı ve seyrek bıyıklarıyla,
akşam insanlarının arasında yürüyor,
düşüncelere dalmış, hiç kimseye bakmadan.
Piedras Caddesi’nin bir köşeşinde
bir bardak bir şey içiyor. Alışkanlık .
Bağırarak veda ediyor biri ona. Cevap vermiyor.
Eski bir hınç yanıyor gözlerinde.
Başka bir açıklık. Bir milonga
taşıyor bir avludan. Bu tımbırlılar
sinirlendirir onu her zaman,
ama tempoyla yürüyor şimdi, fark etmeden.
Elini götürüp sertliğini yokluyor
yeleğinin yanındaki hançerin.
Bir borcu halletmeye gidiyor.
Çok uzak değil. Birkaç adım, sonra duruyor adam.
Çiçeklenmiş bir devedikeni var giriş yolunda.
Sarnıçtaki bir kovanın tıngırtısını duyuyor,
bir de iyi tanıdığı bir sesi.
Kapıyı itiyor, ki zaten açık.
onu beklemiş gibi. Bu gece
belki de ölümünü gösterecekler ona.
Selâhattin Özpalayıklar
ALTIN VE GÖLGE
5 Mart 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder