RSS

5 Mart 2010 Cuma

JORGE LUIS BORGES / PEDRO HENRİQUEZ URENA’NIN DÜŞÜ

Pedro Henriquez Urena’nın 1946’da bir gün şafağa doğru gördüğü düş, çok gariptir, görüntülerden değil de yavaş ve açıkça söylenen sözlerden oluşuyordu. Onları söyleyen ses kendi sesi değildi ama onu andırıyıordu. Tonu, söylenenlerde ima edilen hazin ihtimallere rağmen, kişiliksiz ve gerçekçiydi. Düş boyunca, ki kısaydı, Pedro yanında karısıyla kendi odasında uyuduğunu biliyordu. Düş karanlıkta dedi ki:

Birkaç gece önce Côrdoba Caddesi’nin bir köşesinde, Borges’le Bilinmeyen Sevillalı’nın yakarışını tartışıyordunuz: Ey Ölüm, saatin ibrelerinde gelmeyi adet edindiğin gibi sessizce gel. İkiniz de bunun Latince bir metnin hesaplanmış yankısı olduğunu düşünüyordunuz, bu transliterasyonlar belli bir çağın âdetleriyle örtüştüğü için, bizim intihal anlayışımızın tamamen dışında, edebî yanının pratik yanından az olduğu tartşılmaz biçimde. İhtimal vemediğiniz, veremediğiniz, diyalogun kâhince olduğuydu. Bir iki saat içinde,

La Plata Üniversitesi’ndeki dersine yetişmek için; Anayasa İstasyonu’nun son platformu boyunca koşturuyor olacaksın. Trene yetişecek, çantanı rafa koyacak ve yerine yerleşeceksin, pencerenin yanına. Biri, adını bilmiyorum ama yüzünü görüyorum, sana bazı şeyler söyleyecek. Cevap vermeyeceksin, çünkü ölmüş olacaksın. Karınla ve çocuklarınla her zamanki gibi vedalaşmış olacaksın. Bu düşü hatırlamayacaksın, çünkü bu olayların tamamlanması için senin unutuşun gerekli.


Selâhattin Özpalayıklar
ALTIN VE GÖLGE

Hiç yorum yok: