Her şey gözümüzü yıldırır:
canlı parçalara bölünen zaman
ne olacaksam
…………… o olduğum parçalara
karayılan satırla bölünür gibi;
delinmiş olan saydamlık;
kendi bakışımıza bakmanın kör bakışı;
ruhun işlemeli örtüsü, sözler;
bizimki olan ve doğan adlar seninle benim aramızda,
hiçbir borunun devirmediği hiçlik duvarı.
Ne düş ve kırılmış görüntüler kalabalığı yeter bize,
ne sayıklama ve yalvaçça köpüğü,
ne de aşk, dişleriyle, tırnaklarıyla.
Ötesinde kendi kendimizin,
varlığın ve adın sınırlarında,
yaşamın bizi çağırdığı daha canlı bir yaşam.
Dışarda solur gece, uzanır,
iri, sıcak yapraklarla dolu, savaşan aynalardan:
yemişler, tırnaklar, gözler, yapraklar,
parıldayan omuzlar,
başka gövdeler arasında bir yol açan gövdeler kendilerine.
Uzan nice köpüğün kıyısına,
kendini bilmeyen ve kendini veren nice yaşamın:
sen geceninsin biraz da.
Aç, soluyan aklık, kendini,
çırpın, ey bölünmüş yıldız,
kes
tanın yanındaki teraziyi ağdıran ekmeği,
bu zamanla ölçüsüz bu başka zaman arasındaki kan duruşunu.
Çev: Sait Maden / Güneş Taşı
2 Mart 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder